31 Ocak 2011 Pazartesi

Topluluk yöneticisi dediğin mutfakta aşçı, sokakta ...

  
Get Satisfaction topluluk yöneticisi kavramını anlatmak, birazcık da yaptıkların işin aslında çok da kolay olmadığını göstermek için güzel bir infografik hazırlamış. Bir topluluk yöneticisinin kafasının nasıl çalışması gerekir onu göstermiş.

Get Satisfaction gibi bir oluşum tam olarak Türkiye'de yok bildiğim kadarıyla. Şikayet Var gibi oluşumlar var fakat onların da verimliliğinin tartışılıyor bir zamandır. Aslında Get Satisfaction'nun gelir modeli daha ne kadar sürecek onu da bilmiyorum sosyal ağlar bu kadar etkili oldukça ama profesyonel yardım karşılığı verdikleri ücret çok makul. Bu sene böyle bir girişim çıkar ise bizden şaşmamak lazım. Neyse bloglarını incelemenizi öneririm en iyi kurumsal bloglardan birisidir benim gözümde.

Bugünlük bu kadar belki akşam başka bir şeyler yazabilirim. Social Media Week'te yeni eklenen etkinlikler varmış onları yazarım belki.

Saygılar.

30 Ocak 2011 Pazar

İşe yarar bir şey yaptım #2

Geçen sene tam bu zamanlar Etohum 2010 konuşmasını izleyip orada seçilen 15 girişim hakkında bir şeyler yazmıştım. Bu sene de benzer bir yazıyı Etohum 2011 için yazacağım. Bu arada bir senede yazım tarzımın değiştiğini de net olarak görebilirsiniz.(Hatta girişimlerden Grupanya'nın işleyişini tam olarak kavrayamadığımı da görebilirsiniz :-)

Geçen sene benim ilk bakışta dikkatimi çekenleri listelemiştim. Bu sefer yine aynı şekilde bu tarz bir yazı yazacağım. Hoşuma gidenleri sosyal medyada adını sıkça duyacağımız girişimleri kısaca yazayım. Bir hatırlatma daha burada yazacaklarıma teknik yorum yapmayacağım. Yeterli teknik bilgim olmadığında girişimi yanlış anlayıp kötülemek istemem. Neyse beğendiklerimi yazıyorum. Buradan birileri görürse yararlansın.

Gamester : Burada bir kaç kez kısaca değindiğim yerli malı sosyal oyun firması. Şimdilik Townster adlı bir oyunların var. Geçen sene patlayan sosyal oyun kavramının bu sene sonuna doğru Cityville ile devam ettiğini düşünürsek başarılı olmaları kaçınılmaz. Oyun portföyünü genişlettiği anda çok farklı yerlerde bulabilirler kendilerini. Zynga trend belirleyen konumda olduğunu düşünürsek Gamester'ın oyun portföyü o yolda ilerleyecek sanırım.

Gezara : Konum bazlı bir öneri sistemi diyebiliriz. Kullanıcıların bulunduğu konumda mekan etkinlik ve fırsatları listeleyecekmiş. Yine geçen seneden bu seneye sarkan ve hala tam olarak hızını alamadığı düşünülen konum bazlı servislere bir başka bakış açısı getirmeye çalışan bir girişim. Yine buradan aldığı destekle bilinirliliği arttığında bir çok kişinin kullanabileceği bir servis olacak.

Gereko : Sitenin kullanımı oldukça basit.. İhtiyaçlarınızı belirtip, bu ihtiyaçlarınızı giderebilecek kişilerden teklif alarak sonuca ulaşabileceğiniz bir site kendisi. Bu tarz bir sitenin eksikliği hissedilmiş belli ki ve bu girişim yapılmış. Bu tarz işlemeler genellikle bir kaç senedir sosyal ağlardan ilerletiliyordu. Bu şekilde bir araya toplanması sonuca ulaşmak için daha verimli olabilir. Bu sene için yaptıklarını heyecanla izleyeceğim. Puanlama yok diye yorum yazmıştım buraya hemen yorum olarak düzeltme geldi.Gözden kaçırmışım puanlama varmış "Hizmet detayı" başlığı altında gayet derli toplu bir puanlama sistemleri varmış Hatta "referans mektubu" bile yazılabiliyormuş. Gereko'yu yazıp Uzmankirala'yı atlamak olmaz bir benzer yapıda oluşum o da onun için Webrazzi'de bir yazı vardı onu okumanızı tavsiye edeyim.

SmartNews : "Kullanıcıların sosyal medyada popüler olan ve olacak haberlere ulaşmasını sağlamak için geliştirilen bir sistemdir" Tanımı aynen bu şekilde olan servis geliştirdiği algoritma ile popüler olan haberleri bize göstermeyi vaat ediyor(başarıyor). Aynı zamanda istatistiksel yöntemler ile bir haberin ne kadar popüler olacağını da tahmin edebiliriz diyor. Smartnews algoritması kullanılarak yapılan ilk site Web 2.0 News adlı site. Geçen sene Paper.li ve Flipboard adlı iki sosyal haber üzerine kurulmuş sistem adından çok söz ettirmişti. Girişimci bu durumun süreceğini ön görmüş ki sosyal ağlarda popüler olan haberleri bir araya toplayan bir algoritma geliştirmiş. Sanırım bir süre sonra içeriğin anlamlandırılması eşiğini aşmak zorunda kalacak. İçeriklerin anlamlandırılması eşiği bir sorun olarak çıkabilir karşısına aynı haberin farklı kaynaklardan çekilmesinden çok bu haberin en çok okunmuş kaynaktan önüme düşmesini tercih ederim. Tabii bu benim kişisel görüşüm. Bir az önce haberi yazarken sitede "Zuckerberg SNL'de" haberini 3 farklı kaynaktan yan yana görmek çok yararlı gelmedi bana. Daha çok yeni olması bu tarz geliştirmeler ve daha fazlası için umut veriyor. Servis en çok hangi haber konuşulmuş sorununun cevabını karşılıyor olması bir çok kişinin ilgisini çekecek. Trend peşinde koşanlar için ideal tam performans çalıştığında çok daha yararlı olacak diye tahmin ediyorum.

Etohum 2011'de olan bütün girişimlerin başarıya ulaşmasını isterim. Yukarıda olanlar en iyilerin seçimi filan değil sadece ilk bakışta dikkatimi çekenler. Sosyal medya ile daha çok temas halinde bulanan girişimler. Yoksa teknik konularda olan girişimlere yorum yapmama nedenim konuyu kavrayamayıp girişimi yersiz yere olumsuz olarak eleştirmek istememem. Neyse zaten çok bile uzadı.

Saygılar.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Sosyal medyaya geç kalmak


 TNT kanalı geçen günlerde yayın stratejisini baştan aşağıya değiştirdi. Bu değişiklik web sitesine de sirayet etti dolayısıyla sosyal medya stratejisine de. Bugün Ekşi Sözlük'te reklamları vardı. Tabii altında bir dolu eleştiri. Bir çok eleştiri olumsuzdu haliyle yeni düzenlemelerinden dolayı. Benim burada dokunmak istediğim şey sosyal medya stratejisi ve dijital dünyada olan itibarlarına yeni düzenlemelerinin etkisi. Kısaca konuşalım.

TNT kanalı (artık te-ne-te diyorlar) Cnbc-e'ye rakip olarak piyasaya çıktılar. Hatta House, Supernatural, Lost gibi popüler diziler yayınlayarak iddialı bir giriş yaptılar. Bir de her devrin favorisi dizileri(Seinfeld ve Mavi Ay gibi) ekleyince portföylerine onların bilmediği(son hamlelerinden anlaşılıyor reyting uğruna bu kitle gitti) ama ciddi bir izleyici kitlesine kavuştular. Uzun süre TNT'nin sosyal ağlarda var olmasını bekledim. Çünkü rakipleri buradaydı ve rakipleri ciddi ciddi iyi işler yapıyorlardı. Aynı zamanda hedef kitlesi sosyal medyayı aktif olarak kullanan kişilerden oluşuyordu.

Bunca süre ne oldu? Hiç bir şey olmadı. Ne bir Facebook fan sayfası açıldı ne de Twitter hesabı açıldı. Hatta asıl hakkında iyi konuşulacağı zaman Ekşi Sözlük reklamı bile vermediler. Şimdi eski tip ünlülerle yeni medyada var olmaya çalışıyorlar. Artık hem Facebook hesapları hem de Twitter hesapları var. Üzgünüm ama Facebook hesaplarından anlaşılacağı gibi ortada ne bir içerik stratejisi var ne de bir sosyal medya stratejisi. Twitter'da yapması gerekenleri Facebook'ta yapıyor. Ne Facebook için özel içerik üretiyor ne de Twitter için. Fan sayfası açıp sosyal medya stratejisi oluşturduklarını düşünüyorlar. Fan sayfalarında web sitelerine Twitter hesaplarına geçişler yok. Fan sayfasını takip etmek için gerekli neden sağlayıcı içerikler yok. Yabancı versiyonunda olduğu beğenmeye çağıran (ya da call 2 action) landing pageleri yok. Bir sürü "yok" sayabilirim daha.  Neyse uzatmayayım. Kırılmaca darılmaca yok herkese yaptığım eleştiriyi yaptım size de. En eksik ne fazla.

Uzun süre TNT'nin sosyal medyayı aktif olarak kullanmasını bekledim çünkü onu cidden takip edenler vardı. En basit örnek olarak ben en az 3 kez Seinfeld'in yayın saatini millete söyledim. Şimdi yaptığı hamleler bu kitleyi kesip attı adeta istenmeyen bir tümör gibi. Yine bir şeyler yapılabilir mi? Bekleyip göreceğim artık kanalın bir takipçisi olmayacağım(iyi filmler verirse o ayrı tabii ki) ama bu durumu güzelce düzenleyip sosyal medyada beklenmeyen bir şey yaparlarsa  burada yazacağım. TNT severdik seni be arkadaşım ne yaptın? Geldin ama çok geç kaldın sosyal medya treni için.

Unutmadan TNT web sitesi

Saygılar.
 

28 Ocak 2011 Cuma

Bunları paylaşasım var # 56 (Sosyal medya blogları)

Bu serinin adını sevmiyorum ama ne yapalım başladık bir kere. Böyle kalsın. Belki ilerleyen günlerde başka bir şekilde değiştiririm. Neyse bu sefer paylaşacağım şeyler 3 farklı blog listesi. 3 farklı şekilde hazırlanmış fakat aynı blogları içerek 3 farklı blog listesi.

İlki Social Media Examiner blogunun hazırladığı Top 10 Social Media Blogs: The 2011 Winners! listesi. Listenin 1.si Brian Solis'in blogu diğerleri için linke gidiniz. Başka bloglar gibi bütün listeyi buraya yığmaya gerek yok kim yapmışsa okuyun oradan.

Bir diğeri ise Ignite Social Media blogunun Top 20 Social Media Blogs. Trafik ve kullanım süreleri üzerinden listelenen blogların 1.si Mashable.  

Sonuncu listemiz ise Business Insider tarafından hazırlanmış. 10 Social Media Blogs You Should Be Reading Burada bir sıralama mevcut değil.

Bu listeler arasında ortak noktalar var. Listeler sosyal medya hakkında en güncel bilgileri bulabileceğiniz blogları da sıralamış aynı zamanda. Yeni başlayacak için bu bloglar bu işlerin(sosyal medya) nasıl yapıldığını görmek için birebir. Chris Brogan, Brian Solis, Mashable, Danny Brown gibi popüler isimler listelerin ortak noktaları. Burada var olan 50 kadar blogu takip ederek sosyal medyanın nabzını çok rahat şekilde tutabilirsiniz. Hatta Türkiye'de oradan buradan çeviri yapıp altına kaynaklarını eklemeyen bloggerlar işte bu blogların yazılarını çevirip çevirip önünüze koyuyor.
 
Saygılar.

26 Ocak 2011 Çarşamba

THY, Onur Air ve diğerleri

Hava yolu şirketleri en fazla kullanan sektörlerden birisi. İyisiyle kötüsüyle sürekli sosyal medyada var olmak için sürekli bir şeyler yapıyorlar. Çoğunlukla yaptıkları işler zamanın en iyileri oluyor. Özellikle KLM'in yaptığı iş 10 numara. Videoyu kesin izleyin (Benim blogumu şans eseri bulduysanız sosyal medya ile ilgiliyseniz zaten izlemişsinizdir eskidi bile diyebiliriz :-).


Bizim şirketlerimiz de bir şeyler yapmaya, trendin gerisinde kalmamaya özen gösteriyorlar. Socialbakers'a göre şu an 7 adet hava yolu şirketinin Facebook fan sayfası var. Bu liste haricinde bir de Anadolu Jet'in gençler için oluşturduğu Jet Genç sayfası var ve yine listede olmayan Bora Jet'inde bir fan sayfası var Facebook'ta resmi olup olmadığını bilmiyorum tabii normal olarak(resmi siteden ulaşamayınca olmuyor.). Listenin 1.si Onur Air geçen yıllarda yaptığı başarılı kampanyalarla bu listede kendine yer bulmuş görünüyor. Sosyal medyaya erken adapte olmak çoğu zaman bu listelerde üst sıralarda yer bulmanın bir numaralı nedeni. Bir de düzenli olarak kampanya yapmak, indirim sunmak yani kısacası takipçilere "takip nedeni" sunmak çok önemli.(Fan sayfası biraz dağınık geldi ilk bakışta ya da bana öyle geldi bilemiyorum)

Diğer büyük fan sayfası ise THY sayfası. Ben daha önce söylediğim gibi hala THY'nin potansiyelini dolduramadığını düşünüyorum. Sponsor olduğu sporcular ve takımlar ortadayken yukarı çıkabilir. Bunun bir tahmin olduğunu ve Avrupalı şirketlere göre iyi bir sayıda olduğunu da es geçmemek lazım. KLM fan sayfasında 98 bin kişi var olduğunu hatırlatmakta yarar var. THY'nin Twitter'da da hatırı sayılır bir takipçi sayısı olduğunu hatırlatırım. Burada yurt dışı örneklerininin sıkça kullandığı "sorulara Twitter üzerinden cevap" sistemi yok gibi görünüyor Tek yönlü iletişime devam yani. Yanardağ patladığı zaman ortalıkta çok fazla gördüğümüz sorun çözmeye çalışan hava yolu şirketleri gibi değil(Social CRM demeyeyim diye kıvırdım ama olmadı işte mecbur diyeceksin). Bir ufak notum daha var THY'nin Facebook fan sayfası ile ilgili, Twitter hesabını neden sayfaya koymamışlar belki ben bulamamıştım.


Google'da THY yollarının Twitter hesabı ararken geçmişte yaşanmış talihsiz kazanın haberinin halen yukarılarda olması da şansız bir durum. Bu haberin sosyal medya haberi olması ilginç. Twitter'a ilk yansıyan uçak kazasının THY ile anılması büyük talihsizlik. (Yaşamını yitirenlerin yakınlarına sabır diliyorum. Elbette birisi talihsiz ise ilk olarak o uçakta olanlar tabii olarak.)

 Bu yazıyı yazmaya karar verdiğim gün karşıma  Thy Viyolenselimi Kırdı adlı bir blog çıktı. Bu tarz bir olayı geçen senelerden hatırlıyorsunuz. United Breaks Guitar adıyla. Epey popüler olup United Airlines'ın canını sıkmıştı. Hatta Wikipedia'nında belirttiği gibi hisse senetlerine bile yansımıştı bu etki. THY'nin pek korkmasına gerek yok bizim sosyal medyamızın o kadar güçlü olmadığı ortada. Eğer yüksek etkili kullanıcılar bulaşırsa işe o zaman başka bir şeye dönüşür iş.Tabii keşke zararları karşılasa güzel bir şey yapmış olurlar. Dijital ekibi olayı görüp sonuca ulaştıracaktır. Konun aslında çıkışı olan videoyu izlemek için buradan 

Dünya üzerinde belki de en fazla sosyal medya krizine maruz kalan sektör havacılık sektörüdür.(Kevin Smith(SouthWest) ve Steven Slater(Jet Blue)) gibi örnekler hakkında yazılan yazıları inceleyerek sosyal medya kriz yönetimi için bir sürü örnek bulabilirsiniz. Neyse bizim havacılık şirketlerimiz böyle büyük krizler ile karşılaşmadılar belki ilerleyen günlerde bir şeyler olabilir belli olmaz. İstiyor muyum? Hem evet hem de hayır. Evet yazacak bir şey olur, hayır adamların parasına yazık. Bakalım neler bekliyor bu şirketleri?

Saygılar.

25 Ocak 2011 Salı

LinkedIn InMaps

Bu tarz görsel ıvır zıvırları severim. Facebook için geçmişte ben de buna bir şeyler yapmıştım. Zaten Facebook uygulamaları ile böyle şeyler yapılabiliyor (Yazımın içinde hangi uygulamalar olduğu yazılı.). Linkedin de Inmaps adlı bir uygulama geliştirmiş. Kullanıcılarına sunmuş. Linkedin'in yaptığı bir başka yenilik "Twitter hesaplarını bağlamak" ,"Linkedin paylaş butonu" derken şimdi de böyle güzel bir görselleştirme olanağı sunmuş kullanıcılarına. Uygulamanın ismi Linkedin InMaps  

Uygulamadan kısaca bahsedeyim. Youtube videosunun tanım kısmında da yazdığı gibi Linkedin bağlantılarınızı InMaps ile görselleştirmesi bu uygulamanın özelliği. Facebook'ta olan ortak arkadaşlar mantığı ile insanlar gruplara ayrılıyor. Video çok güzel şekilde anlatmış. İnsanların işine yarar mı? Aslında olmasa kimse aramaz ama bazen yazmaktan ise göstermek hem de böyle göstermek iyi olur. Networkları anlamlandırmaya ve gruplandırmaya yarar. Linkedin'e bir puan daha güzel bir uygulama. Network analizi için bu senenin önemli meselelerinden diyorlar bu tarz şeyler ise ufak ufak adımlar. Geçen sene Facebook Social Graph ile bu durumu sürekli sıcak tuttu. Hatta sene sonunda 10 milyon arkadaşın bağlantılarının dünya haritası üzerinde gösterimi de bu durumun bir başka versiyonu idi. Twitter'a böyle bir şey gelirse işte o zaman renkli bir şeyler olacak. Neyse uzattık.

Saygılar.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Elalemin Derdi

Burada sosyal medya hakkında bir şeyler yazıyorum sürekli. Sosyal medya hakkında yazdığım zaman mecburen dijital reklam kısmına giriyorum haddime olmayarak. Fazla yorum yapmamaya çalışıyorum konuya hakim olmadığım için. Biraz daha bildiğim konu sosyal medya tarafında olanlara dokunuyorum genellikle. Yine haddimi aşmadan dijital reklamcıların gözüme çarpan dertlerini yazacağım. Kimseyi kırmam umarım. Kırılan, bozulan, "burası hatalı" diyen yorum bıraksın hemen düzeltirim.

* Dün bir tweette "Şöyle memleketin dijital reklam ajanslarının yaptığı işleri şişirmeden yorumlayan bir blog var mı? Bir anda aklıma bir şey gelmedi." yazmıştım. Bu tweeti yazarken aklımda hep iyi reklamları yazanların olduğu aklımdaydı. Kısacası hepsi iyi polisti bu blog ve siteler. Neden bu kadar iyi davrandıkları konusunu da anlayabiliyordum. Sorunum o değil. Sorunum kötü polisin hiç olmaması. Sevabıyla günahıyla yapılan bütün işleri eleştiren fazla yoktu.(iyimser oldu galiba hiç yok). Konuya hakim kişiler biraz daha eleştirel yaklaşabilirler mi_ Dijital reklamcılara eleştiriyi kaldıramıyorlar mı? gibi sorular var aklımda.

* Dijital reklamcılarının gerçekten iyi bir sektörel web sitesi olmaması da büyük sorun gibi görünüyor. Var olanlar dışa link vermeye bile üşeniyorlar. Aynı zamanda var olanlar sosyal medyaya o kadar da entegre değiller.

* Dijital ajans çalışanların en büyük sorunu galiba tweetlerden anladığım kadarıyla müşterilerin konuya pek hakim olmamaları ve aynı müşterilerin işi bedavaya getirmeye çalışmaları. Anlaşılan müşteri eğitimi şart. Belki de ajans çalışanlarına ekstra iletişim eğitimi şart bilemiyorum.

* İşe hakim olanların yeteri kadar konuşmaması. İşin zorluklarından bahsetmemesi. Belki bunu yapmamalarının nedeni "ağlayan adam" imajından kaçınmaya çalışmak olabilir bilmiyorum.  (İlk madde ile hayli ilişkili)

* Ajans çalışanlarının görüş bildirmemesi gereken konularda ahkam kesmesi. Sonuçta insan sosyal medyanın cazibesi ile konuşur fakat reklam ajansı çalışanı konuştuklarına dikkat etmeli, bana göre hiç bir ajans çalışanı kendi adına konuşamaz. Her konuştuğu marka ile beraber anılır ne yazık ki bu böyle. Burası Türkiye işe bakılmaz, söze bakılır.

Sektörün dışından birisi olarak benim gözümde olan biten şeyler böyle. Biraz elalemin derdi gibi dursa da yukarıda yazdığım şeyler aynen sosyal medya ajansları için geçerli. (Ayrı olarak görmek istemiyorum dijital ajans, sosyal medya ajansı kavramlarını ama böyle bir ayrım oldu. Ayrım böyleyse buradan devam etmek en doğrusu) Haddimi aşmadan yazmaya çalıştım. Ajans çalışanlarının sosyal ağlarda paylaşmış olduklarından dikkatimi çekenler ve biraz da kendi gördüklerimle yazdım bunları. Elbette kimseyi bağlamaz. Eksik olan varsa yorum ile ekleyiniz.

Saygılar.

23 Ocak 2011 Pazar

Bisküvi Fabrikası

Malum reklam çok popüler oldu. Ben de bu reklam üzerine yazmaya devam edeyim dedim. Zaten dün yazdığım yazıda bugün "sosyal medyada neler yapılabilirdi bu reklam için" konusunu yazacağımı söylemiştim. Biraz kafa yoralım.

Markanın bu reklamın sosyal medyada çok popüler olacağını düşündüğü varsayıp bir iki şeyi yapsalardı çok rahat bir  sosyal medya stratejisine sahip olacaklardı. Belli ki zaten ajansın çalışanları arasında sözlük yazarları ve etkili sosyal medya kullanıcıları da varken süper bir işin ucundan kaçırdılar. Belki de bekliyorlardır, bir şeyler olmasını bilmiyorum.

Sosyal medya stratejisini bu reklam üzerine kurduğumuzu düşünerek bu yoldan ilerleyeceğim.

* Reklamda bize gösterdikleri nedir? Yakışıklı adamların çalıştığı bir bisküvi fabrikası değil mi? İşte bizim sosyal medya madenimiz burası. Açılacak bütün hesaplarımızı bu espri üzerinden ilerleteceğiz. Bu konu üzerinden sürecek işlerimiz. Hatta açılacak hesaplarımızı bile bu durumu çağrıştıracak. "Bisküvi fabrikası" örneğin basit bir örnek olarak.   

* Diğer bir iş ise bu fabrikayı sürekli çalışıyor gibi göstermek için reklam zamanı çekilen fotoları yayınlayacağız(İşte ne dediğimi anlayın). Zaten bu arkadaşları bir de yüksek kalitede fotolarla görmek isteyen bulunur :-)

* Çalışanlardan biri için veya yine fabrikamız için bir Twitter hesabı açıp yine duruma göre fotoları eksik etmeyeceğiz hatta videolarımız eksik olmayacak.

* Bu durum en az 3 ay gidecek, artık bütçeye göre ne yapacaklar ise artık planları ne ise. Hatta blogger veya herhangi birisini bu fabrikaya göndereceğiz. Olmayan fabrikaya mı? Evet olmayan fabrikaya göndereceğiz Reklamın çekildiği Küba'ya göndereceğiz. Sosyal medya işlerimizi ona emanet edeceğiz. Emin olun bu iş için gönüllü olacak bir çok insan var şu an için. (Bedava tatil arkadaş :-))

* Genellikle Axe'ın uyguladığı şekilde bu arkadaşları kullanarak "ben seçilmem, seçerim" temalı bir oyuna malzeme edeceğiz. Artık bu arkadaşları iş görüşmesinde red mi edersiniz? Yoksa çeşitli testlere sokup size ulaşmalarını zorlaştırmak için bir çabada içinde mi olursunuz? oyunu dizayn eden ajanstaki arkadaşlara kalmış. Hani bunun sosyal tarafı derseniz unutmayalım bir Facebook butonu koyunca bile sosyal medya işi yaptım diye sevinen arkadaşlar yaşıyor bu memlekette, koyarız bir "like" butonu olur biter.

* Bir de eğer Old Spice'a benzetilmek gibi bir korkunuz yoksa Old Spice'ın taktiğini kullanabilirsiniz. Videolu cevaplar ile bir çok arkadaşın eğlencesi olabilirsiniz. Bu çok riskli, "bir şey gibi" olmak pek çok kişinin tercih edeceği bir şey değil elbette.

*  Bir diğer alternatif yol ise sadece bir fan sayfası açmak zaten kaçırılmış fırsatın son demlerinden yararlanmak. Yoksa bu güzel etki boşa gidecek markanın sosyal medya stratejisi olmasa bile bir fan sayfası diğer ürünlerinin de bu fan sayfası üzerinden sosyalleşmesi sağlanacak. Olacak diyorum çünkü şimdiye kadar Oreo'da böyle bir şekilde büyüdü yaptıkları reklamı sosyal medya ile bütünleştirdiler. Reklamlarından akılda kalan özelliklerini fan sayfalarına aktardılar(Oreo has been a part of memorable family moments for nearly 100 years tanımlamasına dikkat. Şu an büyük bir kampanya yapıyorlar dikkat çekmek lazım bu duruma da). Tamam milyon yaparsınız demiyorum ama son iki günde olanlarla en az 2500 kişilik bir fan sayfasını kaçırdınız.

Neyse fazla uzatmayayım marka sosyal medyada kurumsal olarak olmayı tercih etmese de gayet sosyal medyada yer aldılar. Tekrar söylüyorum bu durumu kaçırmasaydılar keşke. Belki sosyal medyayı kullanmaya karar verirler. Bakalım bekliyoruz bu potansiyel nereye yönelecek?
 
Saygılar.

22 Ocak 2011 Cumartesi

Bisküviciler

Viral nedir ne değildir hakkında bir şey yazacak değilim. Bu durumu bu işten ekmek yiyenler bile halen tartışıyorken bana laf düşmez. Bu gün ortalığa çıkan bir bisküvi markası reklamı bir anda viral gibi bir "şey"e dönüştü. Hangi marka olduğu biliyorsunuz zaten(Hani erkek striptizci kıvamında gençlerin olduğu). Böyle reklamlara ısınamadım arkadaş. İçinde çocuk olan reklamları da sevmiyorum. Kolaya kaçılmış işler gibi geliyor bana. Neyse konu dağılmasın reklamcı değilim haddimizi aşmayalım.

Bahsettiğim reklamı sevmesem de sosyal medya böyle şeyleri ağzına sakız etmeye ya da virale dönüştürmeyi seviyor. Bu gün sözlüklerde, Facebook'ta, Friendfeed'te, Twitter'da sürekli bu reklam üzerine yapılan esprileri gördüm. Eminim reklamı yapan ajans çok mutludur. Hatta sözlükte markayı market için yapılmış ürünlerden(dia kaşar, bim çikolata, vesaire) biri sanıyormuş bu reklam ile aslında bambaşka bir marka olduğunu öğrenmiş. Çok ısınamasam da bu reklamdan bir şeyler öğrenebilirim. İşte nedir ne değildir?

Kadınlar da hedef kitleye dahildir : Direkt kadınlara özel ürünlerin reklamları dışında böylesine kadınlara yönelik  reklam yoktur çok fazla hele bizim ülkemizde. Bunun harici 10 reklam daha varsa şaşırırım. Bir bisküvinin kadınlara yönelik bir reklam yapıyor olması farklı bir strateji. Bu açıdan çok başarılı. Hem de seksi bir şeyler ile bunu yapıyor olmak cesur hareket yerle bir olma ihtimali de varken iyi geri dönüşler almışlardır.

Seks satar : Evet hala satıyor hem de böyle gözümüze soka soka yapılan işlerle satıyor. Adamları memleketimin yağız delikanlıları ile değiştirmek isteyenler bile oldu enteresan şekilde alacaksın iki hafta sonra göbek olacak ne bekliyorsun sonuçta aynı maya :-)

Parodi seven sosyal medya : Bir keresinde sosyal medya parodi sever diye yazmıştım. Evet sever, paylaşır, konuşur, arkasından küfür bile edebilir ama seyreder, seyrettirir.

Eğer alakasız birisine "bu reklamın hastası olduk" diye Facebook grubu açtırabiliyorsan başarılısındır arkadaş. (Alakasız mı tam emin olmasam da markanın sosyal medyada pek bir faaliyeti olmadığından dolayı böyle bir tespitte bulundum. Yoksa marka içinden birisi açmış olsa da güzel hareket.)

Reklamı konuştuk keşke bir de sosyal medya stratejimiz olsaydı: Herkes konuştu reklamı ama izlemeye çalıştığımızda Google'da ilk ulaştığımız sayfalar sözlüklerin sayfaları oldu. Bir Facebook sayfası açılıp çok güzel bir trafik çekilebilir hatta sırf bu günün gazı ile 1000 kadar fana rahatlıkla ulaşılırdı  ve sadece bu fanlar üzerinden sosyal medya stratejisi geliştirilebilirdi. Tabii olarak reklamın aslında sosyal medyada bu kadar popüler olacağı düşünülmemiş de olabilir. Bence bir şansı kaçırdılar.

İnsanlara üzerine espri yapabilecekleri bir şey ver? : Memleketiniz de seks üzerine espri yapmak kolaydır(Severiz de şimdi :-)). Arkadaş ortamında yapılan bel altı esprinin devamını kim getirmedi ki?

Şimdilik aklıma gelenler bunlar yarın sözlükleri  ve sosyal ağları izlemeye devam edeceğim farklı bir şeye denk gelirsem eğer yazıyı güncelleyeceğim. Bu kadar iletişim ve harekete sosyal ağları dahil edebilseydiler iyi bir fan sayısına ulaşabilirlerdi. Hatta daha kapsamlı bir sosyal medya stratejisi ile ödüllük bir şeyler çıkardı. Aklıma bir şeyler geldi o da yarının konusu olsun :-)

Neyse reklam videosunu ekleyeyim izlemeyen varsa izlesin.




Saygılar.

20 Ocak 2011 Perşembe

Benim Topluluğum

Geleneksel medya şirketlerinde şöyle bir ikilem var uzun zamandır. Facebook veya diğer sosyal medya araçları üzerinden topluluk yönetimi mi yapalım? Yoksa kendi sosyal medya aracımızı mı kuralım?

Bu iki durum yanlıştır veya doğrudur demek için elimde yeterli veri yok fakat size bu durumlara uygun örnekler verip kendi kararınızı vermenizi sağlamada yardımcı olacağım (umarım :-).

Bir çok geleneksel medya şirketi sosyal medyanın yaygınlaşması ile bir çok karar verme noktası ile karşılaştılar. Bu yeni "şey" iyi  veya kötü mü? Bu yeni "şey" bizim için gerekli mi? bu yeni şey içinde olmalı mıyız? gibi sorular ile uğraştıktan sonra ve cevapladıktan sonra yeni bir soruları oldu. Bu yeni şey üzerinden mi topluluk yönetimi mi yapacağız?

Topluluk yönetiminin ciddi bir kavram olduğunu bilen şirketler çeşitli yollar denediler. En sonunda ikiye bölündüler. Kendi sosyal ağını kurmaya çalışanlar ve Var olan sosyal ağlara entegre olmaya çalışanlar(Bu şirketler için şöyle bir yorum da yapabiliriz "oluşturdukları forumlara sığmayanlar"). Şimdi bu durumları örnekleyelim.

Kendi sosyal ağını kurmaya çalışanlar 

Bu konuda hem bizden hem de bu işin kaynağı olan ABD'den bir örnek var. Bizden Kanal D kendi fan sosyal ağını kurdu ve uzun süredir işletiyor. Fena görünmeyen bir hareketliliğe sahip ve diğer ağ hesapları ile giriş yapılamadığını gördüğümüze göre kendi sosyal ağının hakimi olmak istiyor. Türkiye'nin en popüler programlarını yayınlayan bir kanal için anlaşılabilir bir durum. Bu verileri kendi kullanmak isteyebilir.

Bu konuda ABD'den örneğim ise NBC kanalının Fan It adlı sosyal ağı. Get Glue gibi işleyen bir sistemi var. Exclusive içeriklere ulaşma imkanı sunuyor. Hediye vesaire dağıtıyor. Kanal D'nin sosyal ağından ayrı bir özellliği var ki zamanı yakalamaya çalışıp sosyal ağları göz ardı etmediğini gösteriyor. Bu hesabınızı popüler sosyal ağlar ile bağlayabiliyorsunuz. Zaten NBC'nin Get Glue ile anlaşması da olduğunu hatırlatmış olayım. NBC aynı zamanda Facebook fan sayfaları da yönetiyor. Yani Kanal D gibi kendi sosyal medyasına sıkışmış durumda değil.

Var olan ağlara entegre olmaya çalışanlar 

Yine hem bizden hem dışarıdan bir örneğim olacak. Bizden örneğim TV 8. Çok yeni bir düzenleme yapıp Facebook ve Twitter hesapları üzerinden iletişimini sürdürmeye başladı. Sitesinde üyelik opsiyonu yok. Bütün fan iletişimini var olan sosyal ağlara kaydırmış görünüyor. Web sitelerinde insanların fan olabileceğini düşündüğü programlar için Facebook fan sayfaları açılmış. Şimdilik çok büyük sayılar yakalanamasa da zaten TV8'in izleyici kitlesi diğer reyting kanalları gibi değil. Tematik kanalsan derdin var. Resmi web sitesi şurada. Bir hatırlatma Facebook fan sayfaları öyle kolay bulunmadı web sitelerinde. Düzeltirler yakında umarım.

ABD'den örneğimiz ize ABC kanalı. Ülkenin en büyük ulusal kanallarından birisi olan ABC'nin her programının Facebook fan sayfası olduğunu biliyor muydunuz?  Yine de Exclusive videoları izlemek için üye olmanızı istiyor ama Kanal D gibi yeni üyelik ile uğraştırmıyor Facebook, Twitter ve Myspace üyeliğinizle giriş yapabiliyorsunuz. Burada fan sayfalarını nasıl yönettiğini söyledim zaten ABC'nin. Bu konuda çok başarılılar. Sosyal medyaya entegrasyonu iyi başarmış bir şirket olarak dikkat çekiyorlar.

Yabancılar iki durumu keskin çizgiler ile birbirinden ayırmasa da bizim ülkemizde taraflar seçilmiş. Yurtdışı her iki tip iletişime devam ederken bizimkiler sadece tek yoldan yürüyorlar. Yeni bir sosyal ağ kurma çabası iyi niyetli olsa da sanırım artık modası geçti gibi. Facebook veya diğer ağlar üzerinden iletişimi sürdürmek ekstra maliyetten kurtarabilir bu şirketleri. Elbette yapacakları hamleler kendi tercihleri. Bu hamlelerden alınacak ilginç sonuçları yazmak da benim işim.

Saygılar.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 55

Bir kaç gün önce sosyal medyayı gözlemlemek için kullanılan yazılımlardan beklentilerimi anlattığım  İzleme Gözleme adlı bir yazı yazmıştım. Bir kaç gün sonrasında Social Media Monitoring Made Simple başlıklı bir yazı yazılmış Social Media Explorer blogunda.

Yazıda kısaca sosyal medyayı izlemenin en basit yöntemleri verilmiş. Hangi anahtar kelimeleri izleyeceksin? Hangi araç ile izleyeceksin veya nasıl izleyeceksin? (Yazı içinde Chirs Brogan'ın şu yazısına (Grow Bigger Ears in 10 Minutes) link verilmiş gözden kaçmasın). Gözlemlediğiniz sonuçları ne yapacaksınız?(Bu durum için ise David Armano'nun şu yazısına link verilmiş) gibi sorulara cevap aranıyor ve haliyle yol gösteriliyor.

Yazıya tekrar link verelim. Social Media Monitoring Made Simple



Diğer paylaşmak istediğim ise bir infografik. Ekleme kodları olmadığı için infografiğin konu başlığını vereceğim sadece. Yukarıda olan yazı ile ikisini karşılaştırıp aslında izleme gözleme işinin epey önemli olduğu veya olacağını görmek gerekli. Social Media Marketing By The Numbers (Blog Hubspot)

Saygılar.

İsteyenin bir yüzü ...

Bir çok blog yazarından bir çok kez bir şeyleri ücretsiz tanıtmaları istenmiştir. Benden bile isteniyor ki yüksek trafikli bloglardan neden istenmesin? Bu istekleri yaparken bazı ayrıntılara dikkat etmek gerekli elbette. İş "isteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü" kavramından bir uzak ne yazık ki. Ayrıntıların aklıma gelenlerini burada bir liste haline getireyim.

* Blogun içeriğinin dışında bir şey yapmasını istemeyiniz. Örneğin yemek bloguna gidip "bir hiltimiz var onu kullanıp deneyimlerinizi yazın" demeyiniz.

* Blogun tanıtım yazılarını hatır gönül ile yazdığını düşmeyiniz. En azından ben hiç bir yazımı hatır gönül ilişkisi ile yazmıyorum hatta tanıdığım kişilerin işlerini burada yazmamaya çalışıyorum. Bu durum bir anda ters tepebilir. Hem benim hem de iş sahibinin canını sıkabilir. Adam kayırdığımı düşünmeye başlanabilir. İlerleyen zamanlarda çok iyi bir iş yaptıklarında bu durum yüzünden işin hakkını veren yazılar yazamayabilirim.

* Blogların yazarlarını küçümsemeyin. Bir blog günde 3 kişi tarafından bile okunuyorsa değerlidir. Trafiklerini veya yazdıkları sizin görüşlerinize uymuyor diye küçümseyip onlardan uygunsuz bir dille bir şeyler istemeyin. Bir anda istediğiniz şeyi yanlış anlayabilir ve sadece bunun üzerine koskoca olumsuz bir yazı yazabilir. Böyle onlarca blog yazısına denk gelebilirsiniz.

* Blogu okuduğunuz hissettirin. Zamanınız yoksa bile en azında 2-3 yazısını okumak için zaman ayırın. İsteklerinizin karşılığınızı alıp alamayacağınızı anlarsınız böylelikle.

* İmalarda bulunmayınız. Bir insan kişisel düşüncelerini yazmak için blog tutar. Belli bir tarzı vardır iyidir veya kötüdür kimseyi ilgilendirmez okursunuz veya okumazsınız. Örneğin bir istekte bulunurken şöyle bir cümle kurmayınız "Tarafsız bir şekilde görüşlerinizi bildiriniz". Kusura bakmayın bu cümle düpedüz "her zaman yazdığınız gibi değil bu sefer biraz daha tarafsız yazınız" iması yapmaktadır. Yapmayınız ters bir blog yazarına denk gelirsiniz sizi yerin dibine sokar.

* Blog yazarının yazmasını istediğiniz konuya hakimiyetini iyi anlamaya çalışın. Herkes bir konuda uzman olacak değil ya şu konuda görüşünüzü alalım" dediğiniz konu hakkında bilgisi olmayan bir yazardan bir şeyler kazanamazsınız. Tabii amacınız ismimiz bloglarda görünsün biz de bunları patronlara gösterelim ise o başka bir konu.  
 
* Basın bülteni yayınlayıp yayınlamadığına bakınız. Çok zor değil aramaya inanınız.

Dönüp dolaşıp iş "blog yazarını iyi tanıyın" öğüdüne geliyor. Her blog yazarının blogu değerlidir bloglarında sadece kendi istediği şeyler olsun ister. Başkaları tarafında dayatılan konularda yazmak yerine onlara bir şeyleri önermeyi denemeniz her zaman için bu konuda daha başarılı olmanızı sağlayacaktır muhtemelen.

Saygılar.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Tepki Artışı

Bidiğiniz gibi yakın zamanda alkollü içecekler ile ilgili yasalarda yeniden düzenlemeler yapıldı. Bazı düzenlemeler ciddi tepki çekti özellikler içki firmalarının sponsorlukları ile ilgili olan düzenlemeler asıl tepkiyi aldı. Neyse konumuz o değil. Onu yeterince kişi konuştu burada yer almasına gerek yok.

Asıl konu sosyal medya kullanıcıların olaya verdiği tepkiyi Facebook'ta nasıl yansıtmış olduğu. Düzenli olarak kontrol ettiğim  SocialBakers'ın marka fan sayfaları sıralamasında ilginç bir olay ile karşılaştım. Bazı fan sayfaları geçen aydan bu aya yüzde 90 civarında fan artışları yaşamışlardı. Bazıları yeni açılmıştı ve bu yüzden artış yaşamıştı (KFC ve Pizza Hut) ama bazıları ise zaten bir kaç aydır var olan sayfalar olmasına rağmen anlık bir artış yaşamıştı. Hangi sayfalardı bunlar?  Efes Pilsen ve Müzik İçin Efes sayfalarıydı. İki fan sayfası da sponsorluklara getirilen yasa ile doğrudan ilintili idi. İkisi de yüzde 90'dan fazla büyüme göstermişti.

 


  

Yukarıda olan Grafik Efes Pilsen fan sayfasının son iki hafta içinde gerçekleşen fan artışlarını gösteriyor. Artışların asıl yaşandığını zamanlar ise Alkol yasası ile ilgili tartışmaları ilk çıktığı günlere yani 6-7-8 ocak tarihlerine denk geliyor(Haber tarihine dikkat) Sosyal medya tepkisini hızla veriyor kendisi ile özleştirdiği markayı daha önce takip etmemesine rağmen şimdi takip etmeye başlıyor. Artık o marka ile daha çok iletişimde bulunmaya ve onunla daha yakınlaşmaya başlamış oluyor. Yasaklar(veya düzenlemeler) olmasaydı belki böyle bir fan sayfasından haberi olmayacaktı kimsenin. Markanın fan sayfasına tıkladığınız zaman en son girdinin 7 ocakta olduğunu fark edebilirsiniz. Marka bu durum için özel bir çaba da sarfetmiyor göründüğü kadarıyla. Tepkisel davranan bir fan topluluğundan bahsediyoruz.



  

Yine bu grafikte de artışının aynı günlere denk geldiğini görüyoruz. Belki o güne kadar Efes İçin Müzik adlı bir etkinlikten haberi olmayanların bile bu etkinlik sayfasının iletişim ağına dahil oluyorlar ve istemediğiniz etkinlik sponsoru ile diyalog şansı verilmiş oluyor böylelikle.

Çıkarılan yasa hakkında bir şey yazmayacağım fakat sosyal medyanın verdiği tepkinin azımsanmayacak bir şey olduğunu göstermeden de olmaz. Birileri rahatsız olup yasaklanan şeyleri daha çok destekleme çabasına giriyorsa yasağın anlamı sorgulamak da gerekiyor sanırım.

Kaynak elbette SocialBakers :)

Saygılar.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Dell ve Sosyal Medyası

Geçen sene hatırlarsınız bir çok kişi "Dell Twitter'ı kullanrak şu kadar satış yaptı, bu kadar kazandı" gibi bir cümle kuruyordu. Bir sürü yazı yazıldı hakkında. O günler ben de burada bir kaç kez söz etmiştim Dell'in bu başarısından. Herkes gibi ben de bu işin sadece mecraya erken entegre olmak ile alakalı olmadığını biliyordum. Belli bir strateji oluşturmuş bunu üzerinde ilerlemişti Dell. Yakın zamanda Dell ile ilgili bir sunuma denk geldim. Dell'in 4 yıllık sosyal medya macerasının dökümü olan bu sunum benim sürekli aklımda olan "Dell hakkında bir şeyler yazsam fena olmaz hani" düşüncesini kurtulmamı sağladı. En sevdiğim sunum tiplerinden birisi olan bu sunum (Yani içeriden alınan bilgiler ile yapılan sunumlar) benim ne kadar araştırırsam araştırayım yapacağım bütün araştırmalardan daha iyi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bir göz atıp bu işlerin nasıl ilerlediğini çözümlemek ve strateji nasıl olur onu gözlemlemek için çok yararlı olacak. Elbette her sunum öylesine bakıldığında bazı şeyler ifade etmeyebilir. Tamam ben de biliyorum şunun şöyle videosu olsa daha iyi olurdu ama şimdi kırmayalım birbirimizi :-) (Bu arada bu sunumu ilk olarak Andy Lark's Blog'ta gördüm çakallık yapmayalım kaynağımızı gösterelim :-)

Social Media Metrics/Canadian Institute
View more presentations from Richard Binhammer.
 


Bir de Dell'in yakın zamanda görücüye çıkardığı sosyal medya yönetim merkezinin tanıtım videosunu verip, adamların yaptığı işin aslında "Twitter hesabı açtı  milyon dolarlık satış yaptı" başlığından öte olduğunu anlayalım. Ne kadar ekmek o kadar köfte burada da geçerli. Sosyal medya bedava değildir unutmadan söyleyelim.




Not: Hayatımda hiç bir zaman Dell ürünü kullanmamış olsam da burada en çok adını geçirdiğim markalardan kendileri. Sosyal medya başarıları sayesinde saygı duyduğum bir markaya dönüştüler. Yakın zamanda bir bilgisayar alsam muhtemelen markası Dell olacak.


Saygılar.

14 Ocak 2011 Cuma

Social Media Week Istanbul


 Social Media Week dünya üzerinde sosyal medya hakkında düzenlenen en büyük organizasyonlardan birisi. Bu etkinlik bu sene İstanbul'da da yapılıyor. (Geçen sene yapılıp yapılmadığını hatırlamıyorum). 7-11 şubat tarihleri arasında düzenlenecek etkinlikte sosyal medyanın bir şekilde yer aldığı her konu hakkında konuşmacılar yer alacak. Kayıt, takvim, program şurada  . Katılım ücretsiz bildiğim kadarıyla, kayıt yaptırım yer ayrıtmanız gerekli. Bir de kapasite sıkıntısı var olabilir bazı oturumlarda erkenden kayıt yaptırmanız iyi olur.

Bu etkinlikte benim dikkatimi çeken bir iki konuşmayı buraya yazayım. Elbette her konuşmanın dinleyicisi mevcuttur eğer zaman uydurabilirsem katılmayı düşündüğüm konuşmalar bunlar olacak.

Bigumigu'dan Sosyal Medya Trendleri (7 Şubat Pazartesi) : Türkiye'nin en önemli reklam bloglarında birisinden sosyal medya dinlemek herkese bir şeyler kazandırabilir.

Türk Usulü Sosyal Medya (7 Şubat Pazartesi) : Oğuz Savaşsn, Erdil Yaşaroğlu ve Serdar Erener gibi yaptığı işlerde başarılı kişiler sosyal medya konuşacak. Serdar Erener gibi geleneksel reklamcılığı ile daha çok bilinen birisi sosyal medya denen icada basıl bakıyor kendi ağzından dinleyeceğiz.

Sosyal Medya ve Spor (8 Şubat Salı) : Bağış Erten, Bülent Timurlenk, Caner Eler, Fırat İşbecer, Burcu Esmersoy gibi sosyal medya aktif olarak kullanan spor medyasında kişileri bir arada bulmak çok kolay değil her zaman.

Sosyal Medya Gazeteciliği Öldürüyor mu? (9 Şubat Çarşamba) : Yrd.Doç.Dr. Okan Tanşu, Prof.Dr. Haluk Şahin, Serhat Ayan katılımı ile son zamanların en popüler sosyal medya tartışma konusunda değinecekler. Haluk Şahin benim bu memlekette sosyal medyayı kullanma çabasını takdir ettiğim bir kaç kişiden birisi. Sürekli insanlar ile bir şekilde konuşma zemini arıyor Twitter hesabı üzerinden. Sosyal medyanın öldürmeyeceği gazeteciliği uygulamalı gösteriyor insanlara.

Sosyal Medyada Yaratıcılık ve Yeni Anlamıyla İçerik (11 Şubat Cuma) : Gökhan Yücel, Kaan Sezyum, Bobiler.org, Zaytung gibi son zamanların en popüler içerik üreticileri sosyal medya ile yeniden tanımlanan içerik kavramını anlatacaklar. Sosyal medya kullanıcılar içerik dediğinde akıllara gelen kişilerin bir arada olması iyidir. Elbette bir iki güzel şey söyleyeceklerdir :-)

Etkinliğin tamamı çok değerli kişiler ile oluşturulmuş. Bu benim seçtiklerim sadece ilk etapta gözüme çarpanlar oldu. Herhangi bir etkinliğe dahil olursanız olun kesinlikle işinize yarayacak bir şeyler duyacaksınız. Yapanlara ve bu organizasyonu buralara getirenlere tekrar teşekkür ederim. Son hatırlatma olarak bu etkinlik sadece tek mekanda yapılmayacak katılmak istiyorsanız mekanlara dikkat ediniz. Daha vakit olsa da bazı etkinlikler çok çabuk kapasitesini dolduracak katılmak istediklerinize kayıt yaptırmayı unutmayın. Social Media Week Istanbul Twitter hesabını da vermiş olalım böylelikle.

Saygılar.

Bunları paylaşasım var # 54


Silicon Alley Insider  yayınlamış yukarıda olan çalışmayı. Anket 18 yaş üstü 2500 kişiye yapılmış ve "Neden Facebook'a üye olmadınız?" sorusu sorulmuş. Ekim-Kasım aylarının karşılaştırılması yapılmış. Yüzdelerden anlaşılacağı gibi birden çok seçenek seçilebilirmiş anketi cevaplamak için.

Derin bir analiz yazısı yazmaya gerek yok sanırım. Seçeneklerin kabaca Türkçe çevirisini vereyim.

Waste of Time : Zaman kaybı

Privacy : Gizlilik

No time : Zamanım yok

Don't Know Much About It : Hakkında fazla bir şey bilmiyorum

Don't Know How To Use It :  Nasıl kullanılacağını bilmiyorum.

Zaman kaybı olarak değerlendirenleri anlamak zor zaten icat boş zamanları bir şeyler yaparak doldurmak için kullanılan bir şey. Muhtemelen artistlik yapmışlar "zaman kaybı" diyerek. Zamanım yok daha samimi bir söylem en azından :)

Saygılar.

13 Ocak 2011 Perşembe

Meşhurlar

Televizyonlarda dönen reklamlarının kenarına köşesine dahi Facebook fan sayfasının adresini iliştiren reklamlara saygı duyarım ezelden beri. Bu marka reklam stratejisinin içine sosyal medyayı dahil etmiş belli ki bunun arkasında da duruyor derim ve zaman buldukça burada dillendirmeye çalışırım bu markaların isimlerini.

Bu sefer marka fan sayfasının adresini köşeye iliştirmekten fazlasını yapmış. Facebook fan sayfası üzerinden ilerlettiği reklam kampanyasının televizyon reklamlarına konu etmiş(Aman yanlış anlaşılma olmasın zaten süregelen bir kampanyanın Facebook ayağı da reklamlara eklenmiş, ilk hallerinde yoktu bu bilgi reklamlar içinde). Bu marka Pınar, konu edilen ürün ve kampanya ise Pınar Labne Meşhurlar.  Meşhurlar kampanyası bir süredir devam ediyor elbette. Televizyon seyretsem de("yok ben televizyon seyretmiyorum" adamı değilim, seyrederim televizyon :-) reklama daha önce denk gelmemiştim. Aslında içinde Facebook fan sayfasından da bahsedilen reklam videosunu aradım buraya eklemek için ama bir türlü bulamadım. Diğer bilgiler için TBWA ajansının basın bültenine link vereyim.

Şimdi Meşhurlar'a biraz değineyim. Labneli tarifleri gönderiyorsun oylama sonucu en çok oyu alan tarif Pınar Labne'nin kapak güzeli oluyor ve kazanan 5 kişi Pınar paketlerinin sahibi oluyormuş. Yemek bloglarının bu denli çok okunduğu memlekette başarılı bir kurgu. Tutması yüksek ihtimal. Şimdiden fan sayfaları 6 bin kişiyi geçmiş 10 bini geçtikleri anda başarılı bir kampanya yaptıklarını söyleyebilirim.(Bir "ama" var işin içinde yazıyı okumaya devam)

Beğendim ama bir iki noktada ufak eleştirim olacak. Aslında eleştiri olarak algılanmayabilir bile. Benim genellikle pek sevmedğim "önce beğen, sonra kullan" sıralaması burada da var. Ben sadece yazı yazmak ve yarışmanın nasıl işlediğini öğremek için ilk önce uygulamayı kullanma izinlerini verdim(E-posta gönderme vesaire izinleri) sonrasında ise fan sayfasını beğendim (zorunlu olarak). Bu ikisini yapmasaydım yarışmanın nasıl işlediğini bilmeyecektim ve bu yazıyı yazmaktan vazgeçecektim. En azından  yarışmada ne kazanacağımız ve yarışma koşullarını okumak için bir zorunlukluk altında kalmamamız gerekli. Rahatça ulaşabilmeliyiz bu sayfalara. (Çok detaycısın diyorsan doğru, bu detaya hep takılıyorum pek sevemedim işte "önce beğen sonra kullan" kurgusunu) Bir de Pınar'ın resmi web sitesinde buraya(Fan sayfasına) bir link verilseymiş iyi olurmuş aslında. Hatta resmi web stiesi altında bir sosyal medya sekmesi oluştursalar iyi olurmuş, markanın diğer ürünlerin varsa fan sayfaları, Twitter hesapları listelense güzel olur hani.

Yukarıda beğenmediğim yanı yazdım güzel olan yanlarını söylemezsek ayıp ederim. Televizyonla(Geleneksel medya daha doğru bir tabir olabilir) desteklemişler. Genel kurgu güzel, paylaşıma davet ediyor kullanıcıları. Uygulama rahat, kullanılabilirliği yüksek. Köşedeki arama motoru güzel bir ayrıntı Labneli Tarifler Veri Tabanı oluşturulmuş. Bu veri tabanı ile sanki gelecekte buradan toplanan tarfiler ile bir yemek kitabı oluşturacaklar gibi duruyor. Kullanıcıları marka ile bütünleştiriyor onlara bir hikaye satıyor "Labne'nin meşhuru siz olacaksın" diyor. İnsanların "ünlü olma" tutkusuna oynuyor. Çok başarılı olacak bir kampanya bence. Hatta öyle fan sayfasının nicelik olarak şişmesi ile değil nitelikli bir nicelik ile büyümesini sağlayacak. ("Önce beğen sonra kullan" kurgusu işte burada devreye girip bu sonucu gerçekten böyle alabilecekler mi? sorusunu aklıma getiriyor. Şu an olan fan sayısını bile böyle mi kazandılar? diye düşünmeden edemiyorum)

Böyle online ve offline kampayanların birlikte aynı sloganla ilerlediği kampanyalar oldukça burada yer vereceğim üşenmezsem ya da başka bir şey olmaz ise. Son olarak iyi kampanya iyi entegrasyon sağlanmış gibi görünüyor. başarılı olur umarım.(Başarı kriterini marka belirler, ben sadece umarım :-)

Saygılar.

12 Ocak 2011 Çarşamba

İzleme, Gözleme ...

Sosyal medya ölçümle araçları hakkında bir şeyler yazacağım günlerde Klout'un 8.5 milyon dollar yatırım almış olması bu sektörün daha hareketleneceğini gösteriyor yavaş yavaş. Türkiye'de bile 10 yakın şirketin bu konuda yatırımları ve uygulama araçları bulunmakta. Bu şirketlerden sene içinde daha çok söz edeceğiz muhtemelen. Bu ölçümleme araçlarında beklentilerimi yazayım kısa kısa.

Bir çok aracın sunduğu en önemli şey "tweetleri olumlu olumsuz otomatik ayrıştırabiliyoruz" iddiası (yabancı kökenli bir çok şirketin en önemli iddialarından biri bu, bizimkilerde de var elbette bu iddia). Bu iddia dilimiz nedeniyle beni çok ilgilendirmiyor açıkçası. Bizim dilimizin bu tarz ayrıştırma konusunda epey zorlayıcı olması nedeniyle bu iddialarını gerçekleştirmeleri çok önemli değil açıkçası. Zaten bizim sosyal medyamızın öyle elle işlenemeyecek kadar çok bir içerik üretme alışkanlığı yok. Üstüne üstlük asıl konuşulan içerik üretilen Facebook ortamına ulaşma şansları da kısıtlı. Bu yüzden bu konuları dışarıda bırakacağım. Temel olarak benim beklentilerimi yazacağım bu tarz uygulamalardan.

* Google Alerts'ten hızlı olmaları: Eğer alacağımız bu uygulama paketi Google Alerts'ten hızlı değilse açıkçası para etmez. Google Alerts'in doğru anahtar kelime seçimleri  ile ayarlanmış bir uyarıcı sizi çok rahat idare eder. Hele bir de büyük bir işletme değilseniz vereceğiz para ile kazanacağınız arasında ciddi fark oluşturur.

* Kullanıcı dostu arayüz.: Eğer kullanıcı dostu bir arayüze sahip değilse yazılan mentionları print screen ile kayıt edip, tek tek excel gibi bir uygulamaya işlemek bir çok kişiye daha kolay gelecek. Bu araçları kullanan kişiler iletişimci veya pazarlama tarafında etkin olan kişiler olduğundan dolayı bu kişilerden fazla teknik kullanım beklenmesi çok mantıklı değil bana göre.

* Fiyat : Doğru bir iş analizi yaptıktan sonra kullanacağınız insan gücünü de doğru hesaplayıp bir de üstüne uygulamanın size neler katacağını hesapladıktan sonra makul bir fiyat belirleyin. Ne yazık ki bu uygulamaların hiçbiri sıfır iş gücü gibi bir sistem üzerine kurulu değil. Uygulamanın fiyatı bir kişinin aylık maaşını aşıyorsa boş verin uğraşmayın bu uygulama ile. Ne kadar üst düzey olsa bile. Büyük şirketler için bu söylem elbette değişir. Ortalama için konuşup "Herkesin bu araçları kullanması gerekli mi?" konusunu düşünüyorum.

Yukarıda saydığım konular bir çoğunun vaat ettiği özellikler. Bunlar yanında verileri bölgesel ayrıştırma, hesap yönetimi, verileri anlamlandırma, Social CRM gibi konularda önemli elbette. Yukarıda yazdıklarım benim bir satın alma yapacağım zaman ilk dikkatimi çeken özellikler olur. Halen sosyal medya içerik üretim kapasitesi çok büyük olmadığından bazı konularda çok aceleci davranmamak gerekir. Özellikle veri anlamlandırma konusunda ülkemizin veri üretim kapasitesi şu an oluşan verileri elle ayrıştıramayacak kadar yoğun olmadığından, bu konu ancak ciddi şekilde içerik üretimi yapan kullanıcılara kavuştuğumuz zaman ciddiyetini hissettirecek.

Not: Bir çok yerli uygulama fiyat vermemiş web sitelerinde. Sosyal medya izleme hizmeti veren yerli uygulamaların listelediği bir Friendfeed feedi vardı fakat arama yine patladığı için paylaşamadım bulunca eklerim artık.

Not: Klout izleme, gözleme aracı değil derseniz bozulurum bak :)

Saygılar.

The Virginity Hit

Bu yaz çıkan Amerikan gençliği bekaret kaybetme ritüeli üzerinde ilerleyen bir komedi filmi. Seyretmesi oldukça zor, heveslenip eğlencelik olsun izleyeyim derseniz pek eğlencelik bir film değil gibi. Buraları çok önemli değil aslında. Film içinde önemli olan nokta karakterlerin bu ritüeli sürekli olarak Youtube üzerinde kayıt edip dünyaya duyurma çabası. Özel hayatın yeniden tanımlanması durumu var filmin tamamında.

Sosyal medya araçları sayesinde "özel hayat" diye tanımladığımız şeyin farklılaşması durumu ortaya çıktı. Artık özel hayatın ne olduğuna karar vermek pek kolay değil. Sosyal ağlardan birine kayıt olduğumuz anda her söylediğimiz her paylaştığımız maalesef özel hayattan çıkıyor.(Maalesef demek gerekli mi?). Arkadaşınıza açıktan yazdığınız bir tweet bir anda iki kişinin diyalogundan bambaşka bir şeye dönüşüyor. Her hangi bir kavganın içinde bulabiliyorsunuz kendinizi. Herkes yan evdeki olan kavgayı dinliyor bir şekilde. Belki biz biraz yüksek sesli konuşuyoruz, belki insanlar duyma konusunda biraz daha istekli artık.

Film boyunca karakterlerden birisinin kullandığı kamera gözünden biz de olaya dahil oluyoruz. Yıllardır birilerini gizlice izleme dürtüsü üzerine BBG gibi programlar yapan yapımcılar bu sefer YouTube üzerinden bu dürtülerimizi harekete geçirmeye çalışıyor. YouTube üzerinde özel hayatları didikleme şansı veriyor bize. En azından birilerinin özel hayatını didiklediğimizi sanıyoruz. Bir zamanlar LonelyGİrl15 adlı bir web serisi vardı. işte aynen orası gibi. Bir süre insanlar bu serinin kurgu olduğunu anlamdı sonrasında kurgu olduğu ortaya çıktı.

Özel hayatı didikliyor muyuz? Yoksa bize sunulan hayat parçacıkları ile bu dürtümüzü ehlileştiriyor muyuz? Bu konu çok çetrefilli. Sunulan, hayatın özel kısmı mı? Yoksa hayatın vitrinde olmasını düşündüğümüz ilgi bağımlılarının ufak oyunları mı?  Bize sunulan her şeyi özel hayat olarak görmeli miyiz? Artık özel hayat iki kişini durum güncellemelerinin bize anlattığı şeyler mi?

Sosyal medya algısı her değiştiğinde bu özel hayat kavramında yeni bir tanımlama kazanacak gibi görünüyor. Şu haliyle bile neyin özel neyin genel olduğunu anlayamaz iken daha da fazla hayatımıza giren araçlar bu durumu iyice kurcalayacak. İzleyip göreceğiz. Kötü bir şey demek doğru mu? onu da bilmiyorum. Yeni çıkan öneri sistemleri ile zevklerimizi bile artık bu sistemler üzerinden kurgular iken birileri bu benim özelim diyebilecek mi? onu da düşünmemiz gerekiyor. Ben şu konuda kesin olarak şu söylemek isterim. Eğer bir sosyal medya araçlarının birinde bir hesap açmış isen "özel hayat" kavramını artık yeniden tanımlamalısın. Ne paylaşacaksan artık özel hayatınını onlar belirleyecek, bunu unutmamalısın. Özel hayat sınırları her yeni sosyal ağ hesabında yeniden çizilecek unutmamalıyız.

Not. Biraz karışık ve okunması zor bir yazı oldu kusura bakmayın. 2 günlük aradan sonra istediğim şekilde yazamıyorum.

Saygılar.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Belli mi olur?

Bir anda Facebook konusunda bir spekülasyon yapılmaya başlandı kapatılacakmış :) Zaten bu konuyu başlatan site Amerikan işi Zaytungvari bir site aksiyona doyalım demişler öyle olmuş da zaten.

Aslında Facebook kapatılırsa ne olur? konusunda yazmayacaktım ama bugün sağlık sistemimizin zorlukları dün ise bilgisayarımın biraz teklemesi ile uğraşıtığım için yazması, konuşması kolay bir konu hakkında burayı doldurmak zorunda kaldım. Bu gün yazacağım konu "Bu sene hangi sosyal medya ölçümleme araçlarından sıkça bahsedeceğiz?" olacaktı fakat araştırma yapacak kadar zamanım olmayınca yarın veya daha ilerleyen günlere bıraktım konuyu.

Bu gün Facebook kapanırsa ne olur onu biraz konuşayım. Yoksa kapanması oradan ekmek kazanan insanlar dışında hiç kimseyi çok fazla etkilemez bence. Facebook kapanır başka bir yer açılır. Olur bir gün kapanırsa ne olur?

Eğer aniden bir sabah Facebook kapanmışsa ilk arayacağımız şey oraya yüklediğimiz fotolar olacak herhalde. Yani en azından oraya yüklenen fotoların bir kopyasını almayanlar için bayağı bir sıkıntı olacak. Siz ne olur olmaz şimdiden kopyalarını alın istersniz el ile isterseniz ya da ZDnet'in şu yazında olan yöntem ile (Anneye anlatır gibi anlatmış adamlar yahu :-)

Facebook'un kapanması(Bir günde kapanmaz elbette koca site kademeli bir boşalma gerçekleşirse) hangi nedene bağlı olursa insanlar da ona göre muhtemelen yeni araçlar bulacak. Eğer kapanma nedeni açıklık, özel hayat müdahalesi gibi bir konu ise insanlar Diaspora'ya gidecek. Büyüdüğü için çok komplike hale geldiğini düşünenenler ise Twitter gibi hayli minimalist bir servise yoğunlaşacaklar. Bir çok kişi herkes benim ile arkadaş olmasın deyip uzaklaşırken ufak topluklar oluşturma çabasında olacaklar Path ve ya burada daha önce yazdığım ShoutEm gibi kendi sosyal ağlarını kurabileceği servislere yönelecekler. Belki Facebook bir çok diğer nedenden dolayı belki özel zevklere sahip insanları diğer ağlara kaybedecek MySpace veya Flickr gibi ağlar özel zevklere hitap etmesi nedeniyle ön plana çıkacaklar. Belki sosyal oyunlar bir gün Facebook'tan ayrılmak isteyip yeni bir sosyal ağ altında birleşecekler. Bir gün Facebook durum güncelleme sorusu insanlara yetmeyecek alternatif bir yol arayarak MicroBlog kavramını yeniden keşfedecek Posterous veya Tumblr

Facebook bir gün kapanırsa ya da çeşitli nedenler ile kapanmak zorunda kalırsa bu durum sadece kendi başarısızlığı nedeniyle olacak, birileri gelip Facebook'u yıktığı için değil. Bunu nereden biliyorum diye sorasanız bunun yetkilisi ben değil Google'da yapılacak "Facebook killer" başlıklı arama sonucunda çıkacak sounçlardır.

Saygılar.

8 Ocak 2011 Cumartesi

YouTube seven markalar

Bu konu hakkında bir çok farklı liste bulabilirsiniz. Burada yapacağım liste nedenleriyle beraber hoşuma giden markalar hakkında olacak. Bir kaç sunum veya blog yazısı okudum fakat okuduğum yazılarda viral videolar aracılığıyla patlama yaşamış markalara değinmişler sürekli. Yine sunumlarda veya blog yazılarında medya sektöründe olan markaların çokluğu dikkatimi çekti. Zaten medya sektöründe olan markaların YouTube'da olması kaçınılmaz fakat aslında çok orada olmasını beklemeyeceğimiz markalardan bahsetmeye çalışayım virallere bulaşmadan. YouTube kullanan markalar hakkında bir yazı yazıp içine Tippex veya Old Spice koymayacağım. Old Spice tamda yazacağım yazıya uygun bir marka olmasına rağmen. Viralli bir yazı istiyorsanız Ad Freak'ın YouTube names top 10 brand videos of 2010  yazısı işinizi görür.

YouTube'da var olan bir çok marka var YouTube bunları sponsorlar olarak da sınıflandırıyor bazı durumlarda fakat Redbull gibi sponsorlar altında sınıflandırılmayan kullanıcı markalarda var. Temel olarak Youtube'da viral peşinde koşmadan sadece yaptığı yenilikleri ve etkinlikleri paylaşan markalardan bahsedeceğim. Arada iyi bir reklam çekip bunun viralle dönüştüğü izlediğimiz markalarda olacak.

YouTube'ta var olan bir çok markanın temel özellikleri şunlar: Bu hesaplarını Twitter ve Facebook gibi diğer sosyal ağ araçları ile ilişkilendirmesi., videoları güncel tutmaları, sponsor etkinliklerini buraya taşıması ve marka adına bütün reklam videolarına kolayca ulaşılabilmesi. (Bu bizim markalarımız biraz örnek olsun arkadaş bir reklam çekiyorsunuz resmi sitenizde bile yok :-) )

Şimdi beğendiğim markalara şöyle bir göz atayım. Bu markaların YouTube kullanım şekillerinden nelerin dikkatimi çektiğini not edeyim.

* Adidas Originals : Adidas'ın aslında bir çok YouTube kanalından birisi Originals kanalı. Kanalın ana sayfası açtığımız zaman reklamlarından hatırladığımız bir görsel ile oluşturulmuş arka plan dikkatimi çekiyor. Bir diğer özellik  ise yukarıda belirttiğim Facebook ve Twitter hesaplarını linkler.  Bu ufak şeyler markanın sosyal medyayı bütün olarak tüm araçları ile aktif kullanmaya çabaladığını ve bunu başarı ile gerçekleştirdiğini gösteriyor diyebiliriz. Yine en son reklamına ilk videoda ulaşabiliyoruz.

* Red Bull  : Red Bull sponsor olduğu sporcular sayesinde belki de YouTube'da var olan markalar arasında en az içerik oluşturma sorunu yaşayan markadır. Adidas Original gibi sponsor olmasa da partner anlaşması olan markanın Red Bull'un diğer hesaplarına bu sayfa üzerinde ulaşmak mümkün değil fakat içerik çeşitliliği ve güncelliği sayesinde "Ulen bu sefer Google'dan bulalım, ne olacak?" cümlesini kurdurdu bana.

* BMW Tv ve Mercedes Benz Tv  : İki Alman markası iki aynı yaklaşım YouTube kanallarına. İki  marka da YouTube kanallarını tv olarak tanımlaması ilginç bir raslantı olmuş. BMW 2010 senesi için bir teşekkür mesajı ile karşılıyor bizi Mercedes Benz ise sponsoru olduğu New York moda haftası videosu ile karşılıyor bizi. BMW BMW.tv'nin reklamını ön plana çıkartırken Mercedes ise diğer sosyal ağ hesaplarına link vererek sosyal ağlar arası entegrasyonu sağlama çabasında.

* Nokia  : Tasarım olarak yukarıda olan markaların önünde olduğu görünen Nokia sponsoru olduğu Tron Legacy'i ile kanalı renklendirmeyi başarmış. Yine sosyal ağlara linkler gözümüzün önünde entegrasyon peşinde Nokia.

* Smirnoff  : Tasarım açısından yine başarılı gözüken (bu konuda yapabileceğim yegane teknik yorum bu  :-)) bir sayfaya sahip. Bir diğer güzellik ise içerikleri arasında yer alan sanatçı röportajları. Bu röportajların içerik stratejisinde önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yine sosyal ağ sayfalarına bu sayfadan ulaşmak mümkün.

* Burton :  Basit bir tasarım ile nasıl bir YouTube kanalı oluşturulur onu Burton markası ile görüyoruz. Yakın zamanda sponsor oldukları Avrupa Açık Snowboard şampiyonası videosu ile bizi karşılıyor. Sponsor oldukları etkinlikler her markanın içerik stratejisinde önemli bir yer kaplıyor aynen burada olduğu gibi. Burton ne markası diye merak ederseniz snowboard ekipmanları üreten bir marka. hayatımda snowboardın yanından geçmemiş olsam da bu markanın yaptığı ürünleri çok beğeniyorum nedendir kar bile sevmem arkadaş. Hele kış olimpiyatlarında ABD snowboard takımı kıyafetleri çok acayip arkadaş. Resmi site burada :)

Şimdi burada tasarım deyip durdum aklınıza en iyi tasarımlı Youtube sayfaları diye bir şey geldiyse onun içinde sizi şuraya alayım.  Gördüğünüz gibi her şeyi düşünüyorum :-)

Atladığım güzel sayfalar var ise yorum kısmı herkesin kullanımına açık.

Saygılar.

7 Ocak 2011 Cuma

Malzeme bu!

Sosyal medya Türkiye'de çok yeni bir şey geyiğinden siz de sıkılmadınız mı? En azından ben sıkıldım. Zaten artık yeni falan da değil. En popüler sosyal ağların tamamında kampanyalar yapıldı en az birer kez.

Şöyle bir örnek vereyim. Türkiye'de olan marka Facebook fan sayfası sayısı 136. Bu sayı Socialbakers'ın listesine göre ABD'de olanlardan fazla. Şimdi kimse insanların fan sayfası açmakta bu kadar meraklı olduğu bir yerde sosyal medyanın yeni bir şey olduğunu veya "el yordamı ile öğreniyoruz biz bunu" deme şansı yok. Zaten el yordamı diye bir şeyde yok, blog yazmıyorlar ki bir çok bu serzenişte bulunan kişi sosyal medya ile profesyonel ilgilenerek bu işten para kazanıyor. Zaten bir çoğunun yabancı dil becerisi de yüksek,okuyup öğreniyorlar her şeyi Abd'de olduğu gibi olsun istiyorlar.

Sosyal medya yeni değil artık. Elinde olan kullanıcı bu, iki seçeneğimiz var ya bu kullanıcıların yabancı kullanıcılara benzemesini bekleyeceğiz ya da bu kullanıcılara göre iş yapmayı öğreneceğiz. Arkadaşlar mal bu bu elinizden gelenin en iyisi sızlanmaksa "sosyal medya çok yeni bir şey "diye, boş verin uğraşmayın artık. Sosyal medya sizin için hep yeni kalacak siz hem yeni şey yüzünden tatlı canını sıkacaksınız.

Memleketimin sosyal medyası böyle arkadaş kullanıcıyı anlaman gerek 22-23 milyon Facebook kullanıcısı, 2-3 milyon Twitter kullanıcısı, 10- 15 bin  Friendfeed kullanıcısı, bir sürü blogger işte bu adamları yabancılar gibi olmasını bekliyorsak olmayacak emin olun, bunu biliyorsunuz siz de zaten. En azından ben böyle olmadığını blogu yazmaya başladığım 6. ayda anladım. Profesyoneller bu işin içinde her şekilde anlamaları gerekli. Bizim insanımız Facebook'ta foto yüklemekten, dünya görüşünü anlatan videoları paylaşmaktan bir de sosyal oyun oynamaktan başka bir şey yapmıyor.(O kadar ki bir çoğu mesaj bile atmıyor Facebook'ta duvarlara sığmıyor taşıyorlar). Twitter'da bol rt biraz da yüksek perdeden tespit yapıyorlar. Bloggerlar önemli hissetmek istiyor başka bir durum yok. Kimse yabancılara benzemeyecek olan bu, fazlası da olacak mı belli değil.

Kimsenin yaptığı işe saygısızlık ettiğim yok sadece sızlanmayın, artık yetmez mi? Malzeme bu en iyi yemeği yapmak sizin elinizde. Bizim Facebook üyelerimiz kadar nüfusu olmayan Hollanda'da he hafta süper işler çıkıyor sosyal medya reklam vesaire üzerine. Artık kendi sosyal medyamıza uygun işler yapalım ne olur? Sağdan soldan devşirdiğimiz işleri buraya uyarlamayalım. (Hollanda şöyle büyük ülke gayri safi milli hasıla geyiğine girmeyin arkadaş yine sızlanmayın :-))

Saygılar.

6 Ocak 2011 Perşembe

Uzman dediğin böyle olur! (Agresif, biraz da saldırgan bir yazı)

Bizim sosyal medyacımız da bir acayip, kullanıcımız da bir acayip arkadaş!

* Uzman olan uzman olduğu kabul etmez. Uzmanlık konusu sorgulayan kişinin hayatta adam akıllı bir şey konusunda konuşmaya yetecek bilgisi yoktur.

* İnsan ilişkilerinin yönlendiren konumda olan adam kızdığı zaman en sağlam ırkçılığı yapmaktan çekinmez. Hitler fotoları paylaşmaktan çekinmez.

* Umuma açık yerde millet ile küfürleşir, sonra millete "çevrim içi itibar şöyle böyle" diye ders vermeye çalışır.

* Milletin yaptığı işi küçümser sonra sosyal medyada var olmanız çok önemlidir gibi laflar söyle bir de bunu ders olarak millete anlatır.

* İnsanlar ile normal hayatta diyalog kurmaya üşenip(belki de beceremiyordur) Twitter'da millette laf sokar.

* Yazdıklarını siler çünkü başkaları da onun hatalarını yüzüne vuracağından korkar.

* Bir eli "Print screen" tuşundadır sürekli.

* Özel hayatının olmadık şeylerini paylaşır sonrası gelen yorumlara küfür ederek cevap verir.

* Sosyal medya kampanyasını diye blogger etkinliğini gösterir.

* Sosyal medya araçlarında yasak olduğu için yapılmayan şeyleri yaptığında yeni bir şeymiş gibi sunar. Her şeyin en iyisini o bilir.

* Bir ajansın yaptığı işi eleştirir, gider aynısını kendisi yapar.

* Sosyal medyanın pazarlamadan ibaret olduğunu zanneder.

* Her şeyin kitaplarda olduğunu zanneder. Yüzmeyi kitaplardan öğrendiği için sürekli boğulma tehlikesi atlatması da normal elbette.

* Web kültürü denildiğinde aklına gelen tek şeyin 40. yıl esprisi olan adamlar bu konu sosyal medya hakkında ahkam keser.  

* Facebook reklamlarında iç çamaşırlı kız fotoğrafı ile ayakkabı satmaya çalışır. Sonra etrafta sosyal medyayı en iyi kullanan marka naraları atar şakşakcıları ile beraber.

Amacım eleştirmek mi? Evet eleştirmek. İletişimin temel kurallarına hakim olmayanların bu işi yapmasını eleştirmek amacım. Yoksa işini iyi yapana hakkını sürekli verdim burada. Böylesine acayip işler yapanı trollememek için zor tutuyorum uzun zamandır. Benim bile bildiğim şeyleri hata olarak yapan ve üstüne kendine uzman diyen insanların ekmek yemesini kaldıramıyorum arkadaş. Bu berbat işleri yapan adamların sosyal medya yıldızı olarak ortada dolanması bu sektörün aslında ne halde olduğunun bir göstergesidir.

Sinirlendiğim için kusura bakmayın bazen iş arama, aile, sağlık mevzuları bir araya geldiğinde sinirlenebiliyor insan.

Saygılar.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 53

Yeni yıl sebebi ile bir çok blog en yıla özel listeler yayınladı. bu bloglardan birisi de Ignite Social Media blogu. Bu blog her aya özel düzenlediği en çok fanı olan Facebook marka fan sayfalarının listesinin yıllık olanını yaptı. Bu sefer önceki aya göre değil önceki yıla göre fan sayfalarını sıraladı. Artış olan fan sayfalarında odaklanıp bu sayfaların ve markaların nasıl stratejiler geliştirdiğini izlemek iyi olur. Bu tarz listelerin en büyük özelliği de budur bence. Facebook fan sayfaların sosyal medya stratejilerinin en temel ayaklarında birisidir. Hatta sosyal medyada varım demek isteyen her marka bir şekilde Facebook fan sayfası açıp yönetmelidir.  Neyse link vereyim inceleyiniz listeyi.

Top 50 Branded Facebook Fan Pages of 2010 versus 2009

Diğer paylaşmak istediğim ise önümüzde yıl olacak her türlü yeni gelişmeye yönelik tahminleri içeren bir sunum. Facebook klonlarından, yeşil enerjiye kadar bir çok farklı noktaya değiniyor sunum. Bu aralar gördüğüm, önümüzdeki seneye yönelik yapılan projeksiyon sunumlarından en geniş kapsamlılardan birisi. JWT'nin büyük bir reklam ajansı olduğunu söylememe gerek yok sanırım :)

JWT: 100 Things to Watch in 2011

View more presentations from JWTIntelligence.

Saygılar. 

4 Ocak 2011 Salı

En çok oyuncusu olan 25 Facebook oyunu (04 Ocak 2011)

Yıl ilk oyun listesi ile karşınızdayım. Aslında geçen sene boyunca sürekli Farmville yine birinci yazmaktan sıkılmıştım. Bu sene Zynga bir güzellik yapıp CityVille'i çıkartıp FarmvVille'i yerinden etti. Kendi oyununu kendi yaptığı oyun ile geçti. Geçen sene bir daha 80 milyon kişilik oyunlar görmemiz zor hatta imkansıza yakın derken bu sene CityVille daha bir aylık bir oyunken bu iddiamı yerle bir etti. Aylık aktif oyuncu sayısı 80 milyon oldu. Bu sayı FarmVille'in şu an oyuncu sayısının 23 milyon fazlası demek.

Bu ayın en çok oyuncu kazanları şöyle oldu : CityVille (80 milyon), Farmville(4 milyon), Cafe World (1 milyon), Treasure Island (1.5 milyon), City of Wonder (2 milyon), It Girl (1.2 milyon) ve Zuma Blitz (6 milyon) .

Bu ayın en çok oyuncu kaybeden oyunları : Mafia Wars (1.6 milyon) , PetVille (600 bin), Happy Pets (430 bin) . Bu ay oyuncu kaybeden oyunlar olsa da çok ufak sayılar olduğundan pek dikkat çekici değildiler. CityVille'in böyle çılgın bir yükselişle ortaya çıkması kimin ne kaybettiğini pek merak uyandıracak gibi durmuyor.  

Geçen ay listede olmayıp bu ay listede olan oyunlar ise CityVille, It Girl ve Zuma Blitz. Bu oyunlar iyi açılış yaptılar. CityVille zaten sosyal oyun tarihini değiştirdi. It Girl ise CrowdStar'ın tekrar parlattığı bir oyun oldu bir süredir oyun dünyasında var olan oyun şirketin tekrar reklam atakları ile ilk 25'te kendine yer buldu. Zuma Blitz ise yepyeni bir oyun o da CityVille ile aynı tarihte çıktı. Popcap Games (Bejeweled Blitz'ten biliyoruz kendisini)  yeni oyunu ve Bejeweled'in belli bir popülerliği ile Zuma Blitz'te yaralanmış görünüyor.

Zynga CityVille'in piyasaya sürmesi operasyonu gösterdik ki sosyal oyun dünyasın kurallarını yazan yegane firma Zynga'dır. İlk 10'da yer alan 7 oyun Zynga'nın geçen ay 6 iken CityVille bu sayıyı 7'ye çıkartıp diğer oyunları bir sıra aşağıya kaydırdı.

Neyse listenin sahibi görselin köşesinde yazdığı gibi Inside Social Games ticari bir oluşum içerisinde bu tabloyu kullanacaksanız bir sorun yaşayacağınız onlar elbette :) Listenin kaynağı ve daha detaylı bir analiz için Top 25 Facebook Games for January 2011 . İnceleyiniz benim yazdılarım kişisel görüşlerim linke olan ise profesyonel bakış açısı içeren yazılar göz atınız.

Saygılar.

3 Ocak 2011 Pazartesi

Facto.me ve Threewords.me

Son zamanlarda popüler olan sosyal medya araçlarında bir şeyi fark etmişsinizdir. Bu araçların tamamı insanların egolarının üzerinden iş yapmaya yönelik. Egolarını pompalayan (ego boost) ve bu kavram üzerinden insanların kendilerini mutlu hissetmesi amaçlayan araçlar olduğu da fark ettiniz elbette. Bu araçlar kötüdür veya egonun pompalanması kötüdür demek gibi bir derdim yok. Sadece son zamanlarda tutan araçlarda bu çok ön plana çıkmış gibi geldi bana. Sanırım sosyal medyada yeni kural "egoyu şişir, kullanıcıyı bağla" olacak.

Özellikle threewords.me ve facto.me bu egodan beslenme kavramı üzerinden cidden iyi iş yapıyor açıkçası. "Hadi arkadaşım benim ne kadar güzel bir insan olduğumu 3 kelimede anlat".(Anonim kullanıcı kavramı var diye hatırlatanları gördüm :-) Formspring'te de var sanki anonimden gelen her şeyi yayınlıyorsun cevabımı verdim :-)) "Hadi güzel arkadaşım beni bir cümlede ne kadar iyi olduğu anlat bakalım".

Bu araçların kötü olduğu söylemek ya da yarasız olduğunu söylemek benim haddime değil. Bu işin profesyonelleri zaten bu konu hakkında yakın zamanda yorum yapacak. Sadece bu ego üzerine oynama kavramını daha da popüler olacağı zamanları göreceğiz gibi. Zaten herkes biraz egosunun şişirilmesini ister :)

Bu yukarıda bahsettiğim iki servis aslında çok basit şeyleri yapıyor. Her hangi bir ağda zaten yapabileceğiniz şeyler bunlar fakat yeni olmaları dikkat çekici olmalarını sağladı("Kolaysa sen yap!" denemeyin lütfen, Formspring veya Facebook ile yapılmaya şeyler değil) . threewords.me bir açıdan dikkat çekici. Dikkat çekici olan tarafı ise kişi hakkında girdiğiniz kelimeleri sınıflandırıyor olması. Bu sınıflandırma çok derin olmayan fakat dikkat çekici araştırmalara yardımcı olabilir. Bir markanın beni 3 kelime ile tanımlayın sorusu fanlarını cezbedebilir. Özellikle Starbucks, Converse, Coca Cola, Apple gibi lovemark olarak çok kişinin hayatında yer eden markalar için. Facto.me içinde şöyle bir kampanya yapılabilir ilerleyen günlerde, kullanıcı hacmi arttığı zamanlarda. "Hadi bizi tanımlayan cümleyi kurun, reklam sloganımız olsun"

Bu iki kampanya da amaç sosyal ağları iyi kullanabildiğini göstermek ve günü yakaladığını hissettirmek için. Yoksa daha önce Facebook hesabı açmamış bir markanın sosyal medyaya bodoslama girdiğini göstermekten başka bir işe yaramaz. Bazı hareketler çoğu zaman kullanıcıyı hoş görünmek amaçlıdır sadece fayda gözetmeye gerek yoktur muhtemelen.

Neyse iki servis bir süre daha gündemimizi meşgul edecek gibi görünüyor. Yararları daha da tartışılacak ki halen Facebook'un bile yararlı olup olmadığı tartışılıyor. Yapımcılar bir açık görmüşler, geliştirmişler, kullanıcı hizmetine sunmuşlar. Kullanan var, eğlenen var. Yine söylüyorum yararını veya zararını tartışmıyorum, ihtiyaç noktasını anlamaya çalışıp gelecekte önümüze çıkacak diğer sosyal medya araçlarını tahmin etmeye çalışıyorum. Yoksa her şey yararlı bir noktada kullanılabilir.

Saygılar.

2 Ocak 2011 Pazar

Önce Beğen, Sonra Gör!

Önce beğen sonra gör tipi düzenlenen Facebook fan sayfalarını ben pek sevemesem de bu şekilde düzenlenen fan sayfaları fan sayılarını hızlı bir şekilde artırabiliyor. Hele bir de kampanya dönemine denk gelirlerse bu artış çok yüksek sayılara ulaşabiliyor. Bu durumu örneklemek gerek elbette şimdi.

Her zaman ki kaynağım olan SocialBakers'a gidip Türkiye'de olan marka fan sayfaları listesine biraz göz attım. Bu listede dikkat çekici bir nokta vardı. Bildiğiniz gibi liste fan sayılarında olan artışları yüzde olarak da belirtiyor. Burada bazı markaları fan sayılarında geçen aya göre %50'den fazla artışlar vardı. Kampanya yapan markalar dışında bu tarz sayılara ulaşan marka pek olmaz.

Bu marka fan sayfaları şunlar: Çizi (kampanya), Favori Jewellery (önce beğen sonra gör), Volkswagen Türkiye(önce beğen sonra gör), Sahibinden.com(Doğru bir landing page),  Internet Explorer(yeni aktif olan bir fan sayfası), Electro World(kampanya), Nokia Türkiye(başlarda "önce beğen sonra gör" iken şimdi normal düzen).

Bu marka fan sayfaları arasında  bazıların ortak bir özelliği var. "İçeriği görmek için beğenmeniz gereklidir" uyarısı. Bu uyarıyı genelde pek tutmasam da Fan sayfalarında olan fan sayısı artışlarının en önemli etkenlerinden olduğunu unutmamak lazım. Bu durum gri bir alan benim için. "Olmaz" desem fan sayısı arttığına ve ciddi itirazlar olmadığı için pek bir ciddiye alınmaz ve Facebook kurallarında bu durumu kesin bir dil ile engelleme olmadığı için kural dışı da değil. "Olur" desem karşılık olarak "bir bakalım içeriğe ondan sonra beğeniriz" cevabının verilmesinin yanlış olduğunu da kimse söyleyemez sanırım.

Karmaşık bir alan elbette. Şunu da belirteyim, şimdiye kadar ben böyle hiç bir markanın sayfasını beğenmedim, gerekli bulmadım. İnsanlar ile bir şeyler paylaşmadan insanların fan sayfasını takip etmesini beklemek biraz kolaya kaçmak gibi oluyor sanki. Kullanıcı ile bir bağ oluşturmadan onun fan sayfasında "bir kelle" olmasını pek doğru bulmuyorum açıkçası. bana göre önemli olan fan gün içinde gönderilen içeriklere katkıda bulunan, onlar hakkında yorum yapan fandır. En azından bu motivasyona sahip olan markanın gerçek fanlarıdır önemli olan. "Nitelikli nicelik" taraftarıyım fan sayfaları konusunda. Yapılan yanlıştır diyemiyorum ama doğrudur diye de arkasında duramıyorum. "Önce beğen sonra içeriği gör" benim sevemediğim bir uygulama.

Saygılar.

1 Ocak 2011 Cumartesi

Webrazzi 2010 : Oyladım

Geçen sene olan yarışmada sonuçları yorumlamıştım. Bu sene oy kullanmadan önce sosyal medya ile alakalı kategoriler hakkında bir iki bir şey yazasım geldi. Dijital pazarlama kategorisinde bir şeyler yazacaktım ki vazgeçtim. Ben pazarlamacı değilim en çok beğendiğim kampanyalara burada zaten yer verdim. Bu konu dışında iki kategori var yazmak istediğim, Sosyal Medyayı En İyi Kullanan Marka ve Sosyal Medyayı En İyi Kullanan Ünlü Kişi kategorileri. Adayları verip yazıya devam edeceğim. Yorumlar he adayın yanında :)

Sosyal Medyayı En İyi Kullanan Ünlü Kişi

 Abdullah Gül : Girmesi bir devrim gibi gözükse de sosyal medyanın asıl amacı olan diyalog kısmına pek dokunmadı. Kullandığı dil ve kimi zaman kendisi yerine danışmaların tweet yazması yüzünden bir iki eleştiriye maruz kalmış olsa da bir devlet adamına göre farklı bir çaba olması ilk etapta bana sempatik görünse de sosyal medyanın sadece oraya gittim bunu yedim tarzı kullanımına nasıl iyi diyebiliriz onu bilemiyorum. Bir kaç kişiyle diyaloga girmiş olsa fena olmazdı hani. "Cumhurbaşkanı millete cevap yazmak ile mi uğraşacak?" derseniz "O zaman ben de neden Twitter'da var?" sorusunu sorarım diyalog yoksa sosyal medya yoktur.

 Ahmet Hakan : Gazeteci olarak yaptığı işi eleştirecek halim yok fakat sosyal medyada genel olarak birileri ile sataşmak için girdiği izlenimini bir türlü üstünden atamadığıdan dolayı adından en çok söz ettiren Twitter ünlüsünü kavramını alabilir belki. Yılmaz Morgül olsa zaten adından en çok söz ettiren kişi olarak oyum onundu.

 Cüneyt Özdemir : Wikileaks'ten iyi yararlanması ve gerçek zamanlı bilgi akışını Twitter'dan yönlendirmesi gerçekten başarılı oldu. Arada Ahmet Hakan gibi o da adını kavgalar içinde buldu. Kavga aranıyor görüntüsünden kurtulamadı bir türlü.

Erdil Yaşaroğlu : Karikatürist olmasının da verdiği muhaliflikle görüşlerini söylerken çekinmedi. Bunları kavga çıkarmak için birine yönelik olarak söylememiş olması Ahmet Hakan ve Cüneyt Özdemir gibi bir anda kavgaların içine çekilmekten kurtardı onu. Daha taşa konuşmak yerine diyalog kurması sosyal medyaya nasıl baktığını göstermesi açısından doğru bir kullanım şekliydi. Benim oyum Erdil Yaşaroğlu'na.

 M. Serdar Kuzuloğlu : Kendisinin bu listede olması haksız rekabet yaratıyor arkadaş olmaz ki. Şaka bir yana kendisine oy vermek istesem de diğer kişiler gibi konunun çok dışında olmaması bu durumu engelliyor. Çok hakim olduğu bir konuda ödül almak hakkı olsa da diğerlerine haksızlık olmaması açısından kendisine oy veremiyorum.

 Sertab Erener : Geçen sene kendisine oy vermiştim fakat değişiklik olması için Erdil Yaşaroğlu'na oy vereceğim. Bu sene yine iyi kullanan bir kişi olarak listede duruyor olması gerçekten başarılı olduğu gösteriyor. Ajans yardımıyla yürüttüğü fan sayfası yönetim işi bile oyu alması için önemli bir etken.

Bu listede olması beklediğim fakat bulamadığı kişiler şöyle Mor ve Ötesi, Manga ve Ezgi Mola.

Sosyal Medyayı En İyi Kullanan Marka

 Avea : Açıkçası yaptığı reklam kampanyasına ısınamadığımdan olsa gerek sürekli yaptığı işlere karşı objektif olamadım. Bu yüzden yine objektif olmadığım için kategori dışında bırakmamak istiyorum ve yaptıkları çalışmalar hakkında yorum yapmıyorum.

 Garanti Bankası : Garanti bankası sosyal medyada sürekli aktifti sene boyunca gerek Caz Yeşili gerekse yıl sonuna sıkıştırdığı Mayormatik kampanyası ile sosyal medyayı başarılı kullandı. Bu listede olan tek banka olup yaptığı işlerin gerçekten de akılda kaldığını gösterdi. Belki biraz da Mayormatik kampanyasını dumanının üstünde olması bu konuma getirdi kendisini. Banka başarılıydı, daha önce yapılmayan bir şey yaptı bunlar önemli ama açıkçası bu listede yer almayan Akbank ile çok büyük farklıklar yaratamadı. Akbank'ın "Kırmızıya Koş" yarışması adeta Foursquare bazlı bir kampanya gibi yürütüldü, şansızlığı Foursquare kullanmak gibi bir kolaylığı yoktu. Bu yüzden Akbank'ın hakkını yememek için burada da oy kullanmıyorum.

 Pegasus : Dünyada belki de sosyal medyayı en yenlikçi olarak kullanan markalar havayolu şirketleridir. Pegasus denildiğinde aklıma bir şey gelmeyip yabancı markalardan yapılan kampanyalar geldiği için burasıda oyumu vereceğim yer olmuyor.

 TTNET : TTNET sosyal medyayı alternatif bir sorun çözme mecrası olarak kullanmış olsa şirketin büyüklüğünden kaynaklanan sorunlardan dolayı bir türlü kimseye yaranamadı. Sürekli eleşetiri bombardımanı altında kaldı. Hatta bir adet TTNET köstek hesabı açılıp bazı durumlarda olay yerlerine TTNET destek ekibinden daha çabuk intikal etti. Sayısal olarak bakıldığında çözdüğü sorunlar aldığı eleştirilerin yanında epey büyük olarak görünebilir ama etki alanı yüksek kullanıcıları zor durumda bırakmış olması  kötü durdu sosyal ağlarda.

 Türk Hava Yolları : Bir çok dünya ünlüsü ile anlaşma imzalayıp kendi adını yeterince dünyaya duyurmuş oldu fakat bir türlü bir viral etki yarattığını göremedik bir türlü. Viral videolar hazırlamak için elinde olabilecek en önemli kavrama ulaşım kolaylığı(ünlü sporcular) varken markanın elinde bu değerlendirememiş göründü bana. belki bu durum için ekstra bir çalışma yapmamış olsalar da keşkeyi aklımdan atamadığım için oyu buraya vermeyi düşünmedim hiç.

 Ülker : Toparlıyoruz serisi yazarken de değindiğim gibi sadece bir markanın ana markası altında açtığı 22 fan sayfası için bile bu oyu vermem yeterli bu markaya. Tabii bununla kalmadılar. Tvlerde döndürdüğü reklamlarda Facebook fan sayfalarının adreslerini iliştirmiş olmaları da sosyal medyaya değer verdiklerini gösterdi. Neyse toparlıyoruz serisinde olan yazıya da bir göz atınız. Oyum bu senelik Ülker'e en azında bu adaylara karşı :-)

Diğer kategorilere göz atmak için Webrazzi 2010 için Benim konular hakkında aklımda kalanlar bunlar sene içinden. Tabii katılımcılar bu ödülü ne kadar önemser onu bilmiyorum ama yine de Türkiye'nin en popüler bloglarından birinin verdiği ödülün bir değeri olmalı bence. Benim önemseme ise sosyal medya hakkında yapılan çok fazla ödüllendirme olmamasıdır. Bir gün birisi çıkar çok daha büyük bir organizasyon yaparsa onun hakkında da yazarım. Mümkün olduğunca objektif baktım kişilere ve kurumlara her yapılan iş iyidir aslında hedefler tutmuşsa. Bu arada Dijital pazarlama konusunda yorum yapmasam da orada oyum Mayormatik'in olduğu belirteyim :)

Saygılar.

İyi Yıllar

Buraya herkesin yazdığı gibi yeni yıl mesajı yazasım geldi. Hepinizi yeni yılının geçen seneden daha iyi geçmesini dilerim. Geçen seneden daha şanslı olmazını dilerim(şansa inanmam diyenler ile sene sonunda görüşürüz o zaman :)). Aynı dili konuşabildiğiniz insanlarla bir olmanızı dilerim. Mümkün olduğunca az yalan söyleyen kişiler ile karşılaşmanızı dilerim. Mesleğinin hakkını veren kişilerle çalışmanızı dilerim. Bir tane de sosyal medya ile ilgili dilekte bulunayım. "Ajansların neyin yasak olup olmadığını öğrenmesini ve sosyal medya uzmanlarının ilk önce iletişimi öğrenmesini dilerim"

Neyse iyi bir yıl geçirmenizi dilerim en azından geçen seneden daha iyi olmasını dilerim. (Sağlık dilemeyi unutmayalım elbette sağlık ve huzur dilerim :))

Saygılar.

Facebook Sayfası