31 Ekim 2010 Pazar

Youtube açıldı ya diğerleri?

Youtube'un açıldığına sevinelim mi yoksa halen bir çok sitenin kapalı olduğuna mı üzülelim bilmiyorum. Youtube'un açılması bizi nasıl etkiler gibi bir yazı yazmak istemiyorum. Zaten bir çok insan bir kez yapılan DNS ayarları sayesinde sorunsuz giriyordu (Bunu başarı olarak gören insanlar olması ayrı bir yazı konusu zaten). Hatta Youtube'un ne zaman kapandığını bile hatırlamayan bir çok kişi olacaktır.

Neyse şimdi böylesine güzel bir aracı verimli kullanmaya geldi sıra, hadi bakalım ajanslar güzel işler bekliyoruz. Şimdiye kadar yapılmış bir kaç Youtube etkileşimli reklamı ve uygulamayı burada listeleyeyim hemen.Bunlar en iyilerdir diye bir liste değil ilk olarak aklıma gelenler kendileri. (Birisi tam olarak reklam sayılmaz şimdi. Merak etmeyin Old Spice'ı yazmayacağım gına geldi artık herkese biliyorum)

Tippexperience 



Play: INTERACTIVE HOT TUB GIRL




Wario Land: Shake It! : Gömülü video olarak veremiyorum ne yazık ki güzel bir iş unutanlar için gelsin

Bu arada bir de Youtube TimeLike adlı bir şeyler var onu da göz ardı etmeyelim bir şeyler anlatıyorlar. Bellki Youtube istediklerini onlara verir :)
 
Saygılar.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Bir şeyler olmuş anlamaya çalışıyorum (Stabilo)


 Bu konuyu yazıp yazmama arasında kaldım uzun süre. Ne gerek var dedim başlarda sonrasında ise abi bu adamlar neyi yanlış yapmış da eleştirilmiş konusuna takıldı kafam. Kendime göre bir cevap arayacağım burada. Kesinlikle yapılan işi eleştirmek gibi bir niyetim yok. Zaten bu işi yapanlar çok değerli işini bilen insanlardır kesinlikle.

Olayı etraftan(Friendfeed ve bir iki tweetten), bir iki blogtan okuduğum şekilde anlatıp bir geçeyim. Stabilo (hani kalem olan) bazı kişilere bir kutu kalem göndermiş. Kişiler muhtemelen ajansların onlara önerdiği ve etkilerinin yüksek olduğunu düşündüğü kişiler arasından seçildi. Buraya kadar normal görünüyor. Ben de olsam bir kısıtlı bütçeye sahip olsam etkisi yüksek olan kişilere bu tip hediyeleri göndermeye çalışırım. (Tabii bu etkiyi ölçümleyebiliyorsanız ne ala, kimin daha etkili olduğunu belirlemek ajansların işi olsa gerek). Stabilo aynen öyle yaparak "etki"ye oynayarak işi sürdürüyor. Arada bu kalem gönderme işini gören bir kişi de ben de istiyorum diye söyleyince Stabilo bir nezaket göstererek ona da kalem gönderiyor.(Kişinin kim olduğu hiç önemli değil çok vasıflı biri de olabilir vasıfsız biri de)

İşte dananın kuyruğu burada kopuyor. İnsanlar gönderilen kalemlerin, rastgele gönderildiğini düşünüyor ve istemeye başlıyor. "Niye bana gelmediler" de hemen çoğalıyor tabii olarak, hatta eski kullanıcılar arasında  "artık stabilo kullanmıyorumlar" da. Benim gördüğüm bu daha fazlası var mı bilmiyorum açıkçası.

Şimdi bu iş üzerine varsayımsal olarak yapılan hataları ayıklamaya çalışalım. Burada yazdıklarım varsayımlarımdır elbette, uzman olmadığımı onlarca kez söylediği hatırlatırım. Hatta yazacaklarım belki hata bile değildir işi yapanlara göre, yinede ne olduğuna bir bakalım.

Tamam bir şeyler dağıt sosyal medya insanlarına ama sosyal medyada konuşmamazlık etme. Gerekirse dağıtığın kişileri nasıl seçtiğini açıkla. Hem kendini hem de hediye gönderilen kişileri kurtar. PR ne demek bunu ben mi yazacağım burada bu işten ekmek yiyen insanlar var onlar konuşsun.(Böyle de kızarım PRcılara :))

Fanları gözden kaçırma. Gönderdiğin ürünlerin gerçekten kullanmış ve yararından söz etmiş kişilere yolla.. Eski kullanıcılarına, adını sosyal ağlarda sarf etmiş olanlara dokunmaya çalış.

Sözlükleri oku. Hedef kitleni doğru belirle. Sözlüklere de ürününün nerelerde kullanıldığını iyi anla. Stabilo için ders çalışırken yararlı oluyor diyorsa insanlar(Markanın en önemli satış argümanı "renkli kalem kullanımının hafızayı güçlendirmesi" bu arada) Twitter veya başka bir sosyal ağda vize-finale girecek olanları kovala. Vize zamanı gidecek bir hediye, o kişiyi çok motive edeceğini düşünüyorum. Hem vizesi olup hem de sizin adını ağzına almışsa bu kişiyi kaçırmanız iyi olmaz.

Her ne kadar ajans bir liste veriyorsa ve bu listede olan bloglara göndermenizi öneriyorsa da o listede olan blogları incele. Gerçekten sizin kullanıcınız olabilecek mi onu bir gözden geçirin. Ajanslar size birilerini dayatıyordur demiyorum sadece göz atın yararı olur.

Asla oluşturduğun dağıtım stratejinden vazgeçme. Eğer bir yol belirlediyseniz "aaa bu kişi de benim markamı çok sevmiş ona da bir şeyler göndereyim" demeyiniz.   Bunu yaparsanız ilk alacağınız tepki "aaa ona geldi o kim ki bana niye gelmiyor?" olacaktır. (Bu madde duruma özel oldu biraz. Aslında hedef kitleniz belli ve doğru kişiler ile çalışılır ise kimse "bana niye kalem gelmiyor" sorusunu sormaz sanıyorum)

Sosyal medya stratejisini kurarken vur-kaç olarak kurgulama, tekrar geri döneceğin yerde, iyi bir tat bırakmaz insanların ağzında. Google ve dolayısıyla sosyal medya unutmaz. Kampanyan bir ay sürecek diye sadece bir ay görünüp kaybolacakmış havası verme. Eğer gelmişsen dönmemeye çalış "buradayız" demeyi unutma. Sonraki gelişinizde "Ooo Stabilo gelmiş, yine ne satıyor" demesin insanlar. Sosyal medya ile bütünleş bir zahmet. Hediye göndermek ile olmaz en kötü ihtimal bir blog aç. Markanı kullanan sanatçılara ulaş, onların eserlerini tanıt bir şeyler yap. Buralarda olduğunu hissettir insanlara.

Bu yazdıklarım sadece varsayım, belki yukarıda yazdıklarım tamamen hatalıdır. Hatta yazdıklarımı yapmış olup böyle bir şeyle karşılaşmış dahi olabilirler. Bazen her şey hesaplandığı gibi gitmiyor. Eğer bu işi yapan kişiler bu yazıyı okuyup cevap vermek isterseler eğer blogum onlara her zaman açık.

Bu işi yapan kişiler işin nasıl ilerlediğini anlatan bir şeyler yazması lazım bana göre. Ufak bir kriz ile karşılaştılar bunu nasıl aşacaklar göreceğiz. Perde arkasında neler oldu yazmalılar bence. Markaya bu iş yüzünden küfür dahi edildi sosyal ağlarda ne yazıktır.

Not: Friendfeed'in dahil olduğu bir şeyler yaparsan bu işler karışır. Twitter'da o kadar çok bir serzenişe rastlamadım aslında :)

Not 2:  Uzun ve dağınık yazı için özür dilerim.

Saygılar

29 Ekim 2010 Cuma

Autoshow gittim, gezdim, gördüm.

Sağ olsunlar Renault ekibi bana da bir davetiye göndermiş Autoshow için. Sabah 11'de açılışa yetiştim. Toplu taşımanın nimetleriyle. Her ne kadar metro hattı biraz uzak olsa da yine idare eder bir mesafedeydi(Evet Autoshow'a toplu taşıma ile gittim :)).

Fuarda ne olup olmadığını zaten biliyorsunuz bir çok marka elektrikli araçlarını tanıtımını ön plana çıkarmış. Temiz enerji üstüne herkes odaklanmış. Zaten elektrikli araçlar uzun süredir konuşulduğu için bu fuarda olmaları çok normal. Techcrunch bile sürekli Nissan Leaf ve Chevy Volt karşılaştırmaları yapıyor. Açılış konuşmasında ve  Renault Latitude ve Fleuence %100 Elektrikli versiyonun lansmanında da sürekli elektrikli araçlar için ilk olarak devlet desteği gerektiğini söylediler. Yani elektrikli araçlar için bir süre daha bekleyeceğiz.

Sabah açılış konuşmasını dinledikten sonra Autoshow'u fazla kalabalık olmadan gezdim, her yerini. Yeni araçlar konusunu zaten oto blogları veya tvden öğreneceksiniz. Ben markaların internet medyasına yaklaşımını gözlemlemeye çalıştım. Onları biraz anlatsam fena olmaz. Asıl içinde olduğum konu bu şimdi, bilmediğim konu hakkında ahkam kesmeye gerek yok.

Davetiyeyi Renault gönderdiği için fuarı gezdikten sonra standın etrafında takılmaya başladım(markadan bizi yöneticilerle tanıştırma fırsatı bekledim, çağırmışsan bloggerları bir iki laf etmelerini sağlayacaksın adamlarla, yani alın bileti gezin bana doğru gelmiyor. Kim çağırdıysa bizi onlarda en azından bir tanışma etkinliği beklerim. Zaten oldu yazının devamını okuyunuz) Dijital işler ile ilgili yetkililer ile tanışma fırsatı buldum. Ellerinden geldiğince sosyal medyaya değer verdiklerini göstermeye çalıştılar. Hatta "ya bu adam bloggerdır ne gerek var" deyip geçmediler  Renault Pazarlama direktörü Olivier ile bile tanıştırıldık. Olivier bilinen yönetici imajının dışında biri gibi geldi bana(bilinen yönetici işte anlayın yahu). Hatta onunla İngilizce konuşmaya çalışan kişilere "Türkçe biliyorsanız Türkçe devam edelim" diye uyarıda bulunmayı ihmal etmedi. Bizimle en az 15 dakika konuştu, hiç gereği yokken. Fikirlerimizi öğrenmek istedi ilerleyen günlerde tekrar görüşmek istediğini belirtti. Hatta ilerleyen günlerde dijital ekip Oilvier'den bir blogger olmasını isteyebilir bana göre dijitalle ve sosyal medyaya değer verdiğini hissettirdi.

Donanımhaber  2 kişilik küçük bir ekiple gelmişti fuara. Yine standların etrafında dolanırken onlar ile tanışma fırsatım oldu. Renault ve Nissan yetkilileri ile röportaj gerçekleştirdi. Bir internet forumunun yetkililerle röportaj şansı yakalayabilmesi, markaların artık internet medyasına(hatta forum desek daha iyi) yaklaşımlarının farklılaşmaya başladığının bir göstergesi olsa gerek. Artık interneti sadece kampanya yapmak için değil de sosyal medya araçlarını kullanarak diyalog kurmaya çalışmaları ve bunların bir değerinin olduğunun farkına varmaları açısından iyi bir örnek sanırım.

Otomobille çok fazla ilgili olmasam da markaların sosyal medyaya yaklaşımları açısından benim için verimli geçti. Bu arada Toyota standı da gayet görkemli idi. Honda da Asimo'yu getirmişti bunları söylemeden olmaz elbette. Foto yok ne yazık ki benim telefonun kamerasına güvenmediğim için. (sonrasında haksızlık ettiğimi anladım çektiğim bir iki amaçsız foto(mankenleri çekmedim kötü düşünmeyin şimdi) gayet iyi çekilmişti keşke adam gibi fotolar çekseydim.) Cnr yönetimi park sorununa ve açılıp kapanmayan kapılara bir çözüm bulması lazım yahu. (Dönerken arkadaşlarla dönüş yaptığım için park sorunu yaşadık Metro'da park sorunu olmaz elbette :). Alfa Romeo'dan kişiler yardımı ile sorunu çözmemiz ilginç oldu)

Not: Çıbıklar üstüne yürüyüp gösteri yapan kişiler arasında kaldım birden. Bir gazeteye çıkacağım diye düşünürken gösterinin gün içinde bir kaç yapıldığını öğrenince rezillikten kurtulduğumu düşünüyorum. En azından içimi ferah tutmaya çalışıyorum :)

Saygılar.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 44 (Tron Legacy'ye bir iki)

Tron filmi için ilk yazıyı yazmamdan neredeyse 7 ay geçmiş. O günden bu güne arada yapılan iyi bir iş için tekrar bir yazı daha yazdım. Bu gün ise Daft Punk'ın yaptığı film müziği videosu piyasa düşünce yine Tron'u burada konuk etmek istedim. Bu sefer o kadar uzun bir yazı yazmayacağım sadece Daft Punk videosunu paylaşıp kaçacağım.



Bu arada "Tron Legacy ne zaman gösterime girecek?" sorusunun cevabı Abd için 17 Aralık onu da hatırlatalım. Bir de Tron için hazırlanmış Facebook sayfasını da gözden kaçırmamanızı öneririm. Özellikle TRONiverse adlı sekmeye bakılarak, Facebook sekmeleri üzerinde ne gibi şeyler yapılabileceği konusunda fikir sahibi olabilmek için önemli bir referans noktası olabilir.

Saygılar.

Filenin Sultanları : Kaybolmamak için aynı yoldan



Sponsor markalar, sponsor oldukları kişileri ve takımları kullanarak sosyal ağlarda aktif olmaya çalışırlar, sosyal medyayı fark ettiklerinden beri. Red Bull bu konunun en önemli örneğidir. Red Bull markasının Facebook fan sayfasının içerikleri sürekli sponsor oldukları sporcular ile ilgilidir. Çok başarılar ki 10 milyon sayısını geçmiş oldular bir kaç hafta.

Benzer örnek ise Beko ve Fiba 2010 ile yaşandı. Beko turnuvaya sponsor oldu ve bu sponsorluğu bir çok kanal yardımıyla insanlara duyurdular. Hatta tv reklamları bile vardı Facebook fan sayfalarını duyurmak için. Onlar için de başarılı oldu diyebiliriz. Turnuvaya ev sahipliği yapmamız ekstra avantajlı oldu tabii olarak.

Yine bir başarılı örnek ise Garanti Bankası ve 12 Dev Adam oldu. Hatta dolaylı olarak da olsa bir marka Twitter Trending Topics'e girdi bu ortaklık sonucunda. Turnuvanın final günlerinde 12 Dev Adam'ı trend olarak görmek ilginç bir deneyim oldu yerli markalarımız ve onların sosyal medya işlerini kişiler için.

Şimdi açılan bu yoldan Vakıf Bank ve Filenin Sultanları ilerlemeye çalışıyor. Japonya'da olan DÜnya Voleybol Şampiyonası için Filenin Sultanları'na özel bir Facebook Fan sayfası hazırlayan Vakıf Bank, Beko ve Garanti'nin yolundan yürümeye çalışacak. Zaten başarılı olmuş bir yönetemi alıp kullanmak iyidir. Malum ülkemizde fazla sosyal medya konusunda başarılı şeyler yapılmasa da sektörün yavaş yavaş oturmasıyla garantili reçeteler oluşmaya başlayacak ilerleyen günlerde.

İlk oluşan garantili reçetemiz sanırım Milli Takım ve Sponsor ortaklığında kurulan sosyal medya stratejileri.Vakıf Bank mantıklı bir yerden yakalayıp, yakında başlayacak turnuvaya iyi çalışmış en azından sosyal medya için bir şey yapmış. VakıfBank devlet bankasının insanlarda(özellikle ben de) oluşturduğu soğukluk ve hantallığı sosyal medyaya girişi ile de atmaya çalışacak belli ki(belki de aslında aynı zamanda daha ortada sanırım tam olarak bir strateji yok sanki :). Şimdi Facebook sayfasında neler var bir göz atalım.

Filenin Sultanları Facebook Sayfası



Facebook sayfaları temiz denilebilecek bir tab üzerine kurulu sayfa ile açılıyor.Geri sayım ile açılan sayfada bazı diğer takımlar hakkında bilgiler var. Sırayla bir tanıtım yapılıyor zaten tıklanıldığı zaman hazırlana tanıtım videolarına ulaşıyorsunuz. Oyunlar sekmesinde ise quiz şeklinde kurgulanmış bir oyun var. Oyun cidden voleybol bilgisi olmayan için zor.  İlerleyen günlerde, turnuva başladığı zaman istatistikler ve diğer sekmeler de aktif bir şekilde kullanılabilecek. "Canlı Chat" adı verilen sekme şimdilik aktif görünmüyor. Yine ilerleyen günlerde oyuncular ile ilgili bir chat etkinliği düzenlenilebilir.

Duvar moderasyonu iyi durumda en azından ben girdiğim zaman pek bir falsoya denk gelmedim. Dün 500 civarı olan fan sayısı bugün bini bulmuş durumda turnuvanın gazı ile bu sayı biraz üstlere daha tırmanabilir.

Eğer dikkat ettiysen Beko Fiba 2010 sayfasıyla yakın şeyler var sanırım artık bu tarz sayfa açmak bir reçete haline gelmiş. Sayaç istatistik vs. derken bir kaç ortak nokta daha bulabiliyoruz. Dediklerim yanlış anlaşılmasın bu iyi bir şey bile denilebilir en azında artık bir şekilde herkes sponsor olduğu takımlar ile bile olsa sosyal medyaya girmeye çalışıyor. Bildikleri yoldan denemiş taktikler deniyorsun diyerek kimseyi suçlamaya gerek yok ki zatan bir suçlama yapmıyorum. Vakıf Bank'a ve Filenin Sultanları'a başarılar diliyorum.

Saygılar.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Rozet Savaşı


 Bilindiği üzere yakın zamanda(29 Ekim-7 Kasım) Auto Show otomobil fuarı var. Gerekli bilgi için işi bilenlerden birinin linkini vereyim oradan okuyun olanı biteni Pit Cafe.

Bu aralar sosyal medyada otomobil sektörü çok aktif özellikle Fiat ve Renault'un sesi daha çok çıkıyor gibi görünüyor. Opel, Nissan, Alfa Romeo, Peugeot, Mercedes, gibi markalar yine işin içindeler ve oldukça profesyonel işler yapıyorlar.(Facebakers saygılarımızı sunarız :)) Auto Show yaklaştıkça daha da hareketlendi haliyle. Bir çok marka Facebook ve Twitter hesapları aracılığıyla bilet veya hediyelerini dağıtıyorlar. Fiat bu işi biraz daha göze sokar gibi yapıyor sanki elinde fazla biletleri var herhalde :) Şaka bir yana otomotivciler daha önce hiç aktif olmadığı kadar aktifler. Allah sohbetlerini artırsın buna diyecek sözüm yok. Bloggerlara yapılan bir şeyler var onlar için daha sonra bir şeyler yazacağım(Ucundan dahil olacağım ben de, sanırım)

Burada Foursquare ile fazla yazı yazmamamın sebebi çok sıkı kullanıcısı olmamam ki bunun nedeni fazla hareketli olmadığımdan. Auto Show için bir şeyler yazmadan önce ilk aklıma Foursquare geldi açıkçası. Nedeni ise sanırım bu kadar çok kişinin işin içinde olduğu bir etkinlikte, özellikle Foursquare üzerine bir şeyler yapmanın daha kolay olması sanırım.(iyi bir Foursquare kampanyası bekliyorum) Ciddi davetli sayılarına ulaşılacağı kesin olduğu belli iken bakalım ilk Foursquare kampanyası kimden gelecek. Sonuçta büyük markalarda burada olduğuna göre belki özel bir rozet oluşturulabilirdi bilemiyorum.

Neyse biraz düşündükten sonra "Otomobil fuarları için bir şeyler yapılmış mı?" diye bir kontrol ettim. (yoksa diğer teknoloji ile ilgili veya Comic-Con gibi fuarlarda özel rozetler(Badge) ile düzenleniyor zaten işler) Fuarlar için düzenlenen güzel "Swarm Badge" alma üzerine kurgulanmış kampanyaya denk geldim. Volkswagen Vans yeni aracını tanıtımı için Foursquare'ın gücünü almaya çalışmış ve Foursquare bağımlılarının alması pek kolay olmayan Swarm Rozetini(badge) vaadetmiş(Vaadetmiş derken "aynı anda başka yerde bu kadar Foursquare kullanıcısı kişiyi bulamazsınız "demek istemiş belki de). "Swarm Badge" aynı yere, aynı anda 50 kişinin giriş yapmasıyla kazanılan bir rozet (Rozetlerin hepsinin anlamları için The Kruser). Sonrasında ise katılan kişilere tişört gibi ufak tefek hediyelikler vermişler. Basitçe kurgulanmış bir iş daha fazlası için buraya.

Eğer birileri Foursquare ile anlaşıp bir rozet oluşturmamışsa eğer görebileceğimiz en muhtemel Foursquare ile kurgulanmış sosyal medya kampanyası bu olacaktır. Hatta birbirinden habersiz iki marka dahi bu tarz bir kurgu ile bir harekette bulunabilir işte o zaman bir "rozet savaşı"na tanık oluruz.

Not: Benim merak ederseniz ne yapıyorum Foursquare'da diye buradan.

Saygılar.

24 Ekim 2010 Pazar

En iyiler ve Facebook fan sayfaları

Benim blogumun öyle hayran olacak bir tarafı olmadığını düşündüğümden, bir Facebook fan sayfası açmaya gerek duymadım. Bu demek değildir ki bloglar fan sayfası açmasın isteyen istediğini yapabilir elbette. Ürettiğin içeriğin Facebook kullanıcılarına hitap düşünüyorsan eğer iletişimi ve entegrasyonu daha kolay sağlamak için bir fan sayfası açabilirsiniz.

Neyse dağılmasın konumuz. Bir kaç öyle Time.com'un Best Blogs listesini burada paylaşmıştım. Şimdi o listede olan bloglar, içeriklerini Facebook fan sayfalarına entegre etmek ya da yönetmek için hangi araçları kullanıyorlar onları listeleyeyim. "Manuel - El ile" ikileminde kaldım yazarken onu da belirtmek isterim.

ESSENTIAL BLOGS

The Daily Wh.at , Fan Sayfası : Rss Graffiti

TechCrunch,  Fan Sayfası : El ile girilmekte. Bunun nedeni ise gün içinde çok fazla içerik bir site olması ve duvarlarda bunun gibi çok fazla içerik hareketini Facebook yönetiminin hoş karşılamaması(fan sayfası kapatılabilir)

Gawker , Fan Sayfası : Rss Graffiti

Politico's Ben Smith , Fan Sayfası : Politico bir bloglar topluluğu olduğu için el ile girilmesi gerekli yine facebook kuralları gereği ya da uygulamalara güvenmiyorlar galiba :)

Boing Boing : Fan Sayfası : Rss bağlantısını Notlar kısmına eklemişler içerikler fan sayfalarına bu şekilde ulaşıyor.

BEST BLOGS

Zenhabits , Fan Sayfası yok

Postsecret , Fan sayfası  : El ile ekleniyor.

Climate Progress , Fan Sayfası yok.

HiLobrow  , Fan sayfası yok

Hipster Runoff , Facebook hariç bütün ağlarda varlar. Blogun duruşu ile alakalı bir şey olsa gerek. Takip ettiğim bir blog olmadığı için net bir cevabım yok bu duruma.

Kottke.org , Fan Sayfası Blogun kendi sayfası olup olmadığından emin değilim. Rss Notlar kombinasyonuna dikkat çekerim.

Cake Wrecks  , Fan sayfası  : El ile ekleniyor.

The Oatmeal , Fan Sayfası : El ile bağlantılar ekleniyor.

Shit My Kids Ruined ,Fan Sayfası : El ile bağlantılar aracılığıyla.

Deadline Hollywood , Fan Sayfası : Rss Grafitti

Everything Everywhere, Fan sayfası  : Rss Grafitti

The Sartorialist, Fan sayfaları var ama blogtan link verilmediği için yok varsayıyorum.

Information Is Beautiful, Fan Sayfası :  El ile bağlantılar kullanılarak.

The Daily Kitten , Fan Sayfası : Fan sayfasında bir karışıklık var sanki bir bakarsınız. El ile bağlantılar kullanılarak giriliyor.

Shorpy , Facebook şahıs sayfası var. Kişisel blog.

Apartment Therapy, Fan Sayfası : El ile bağlantılar aracılığıyla.

Double X, Time tarafından verilen linkte olan blogun bir fan sayfası yok.

Strobist , Foto üzerine bir blog olduğu için Flickr hesapları var. Fan sayfası bulunmamaktadır.

Roger Ebert's Journal , Fan Sayfası yoktur. Daha doğrusu bir gazete bünyesinde olduğu için blogun kendine özel bir fan sayfası yoktur.

The Awl, Fan Sayfası : El ile bağlantılar kullanılarak.

GeekDad,  Fan sayfası : El ile bağlantılar kullanılarak.

Engadget, Fan sayfası : Rss Grafitti

The Washington Note, Fan Sayfası yoktur.

The Consumerist , Fan Sayfası : Rss Grafitti

Pitchfork , Fan Sayfası : El ile bağlantılar kullanılarak.

Time Best blog listesinde olan bütün blogları listeledim böylelikle. Bu listeyi yaparken fan sayfasının açma gereğini de sorguladım aynı zamanda. Bir çok blogun fan sayfası olmadığını düşünürsek eğer benim de fan sayfası açmamış olmam çok da hatalı olarak nitelendirilemez gibi geldi bana.

Rss Grafitti ve El ile girmenin ağırlıklı olduğu gördük. Basitçe eğer fan sayfası açarsak eğer iki seçeneğimiz var demektir. Rss Grafitti ve El ile bağlantılar kullanılarak. Bir de konularına göre Facebook üzerinde bir fan sayfası olması gerekli olmayan fotografçılık bloguna da rastladık.

Fan sayfaları yararlıdır, iletişim için diğer bir yoldur fakat bir çok büyük blog için ekstra zaman ve insan gücü gerektirir. 100 bin kişilik bir fan sayfası olan blogun ona göre bir trafiği ve ciddi bir moderasyonu olması gerekli.
 Çok uzun ve göz korkutucu bir yazı oldu buraya kadar okumak gibi bir şey yaparsanız teşekkür ederim şimdiden. Yani ben bile bazen okumuyorum bu tarz yazıları.

Saygılar.

23 Ekim 2010 Cumartesi

İmece desek olur mu?


 Crowdsourcing kelimesi ekşisözlük yazarlarından Hafizasız Fil tarafında imece olarak tanımlanmış bir başka yazar ise tam nasıl olarak türettiğini açıklamış (iwillshowyouwhatitmeans) "crowd yani kalabaliga yaptirilan outsourcing anlamina gelip bu iki kelimenin birlestirilmesiyle turetilmis bir kelimedir." şeklinde.

Bu model Türkiye'de pek uygulanmadığını herkes biliyordur. Geçmişten gelen özelliklerimizden bazıları her ne kadar imece kültürüne yatkın olsa da "crowdsourcing" zımbırtısı sosyal medyanın ve toplulukların da gücünü yanına alması gerekli olduğundan biz pek beceremedik sanırım. Malum sosyal medyada üretmek yerine, dağıtıyoruz sadece.



Bir ay önce Twitter'da  bir tweet yazmıştım "Crowdsourcing bir çeviri sitesi olsa çok uzun olmayan metinleri oraya koysa insanlar hep bir elden yardım etse hayat bayram olsa :)" .  Aslında tam olarak ne istediğim de anlatamamıştım(bu tarz siteler yurtdışında varmış arayıp bulmaya pis üşendim) bu tweette fakat Divxplanet ekibi tam da anlatmak istediğimi "alt yazıya" uyarlayarak hayata geçirmiş. Sistem basit, bir alt yazı seçiliyor ve siteye(sisteme ya da) ekleniyor herkes bölümlere ayrılmış alt yazıdan bir parçasını seçiyor ve çeviriyor. Bir filmin alt yazısı 3 saatte çevriliyor böylelikle. Sitede var olan bir çok yazar bu işe katılıyor. Çevirilerinde şüphe duyguları yerleri not ediyor, bu bölümler düzeltildikten sonra çeviriler redakte edilip bizlere sunuluyor.

Divxplanet ekibini buradan takdir ediyor ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bir çok alt yazıya ulaştığımız ve bir çok kez teşekkür etmeyi unuttuğumuz çevirmelere tekrar tekrar teşekkür ediyorum.

Not: Kısa bir yazı oldu. Bugün yoruldum biraz bünye harekete alışık olmadığından olsa gerek.

Saygılar.

21 Ekim 2010 Perşembe

Böyle Olur Sosyal Medyanın Cadılar Bayramı


 Sosyal medyanın bir çok şekilde popüler kültürü etkilediğini, bu devrimin hayatın her yerine bazen moda çekimlerine konu olduğunu, bazen filmlere bazen de, hayatın tam içine girdiğini gördük onlarca kez.

Ben ilk kez görüyorum belki gören bilen olmuştur ama böylesine geleneksel bir şeyi etkilediğini ilk kez görüyorum. Know Your Meme ve Urlesque'in destekleriyle HallowMeme Kıyafet Balosu düzenleniyor. Bu sene ikinci kez yapılıyor. Bu bizi ilgilendirir mi demeyin bizim memlekette halen sosyal medyanın rüzgar olduğunu düşünen insanlar var bir de bu açından bakın :)

Normal Cadılar bayramından 2 gün önce düzenlenecek partide internet memelerinden esinlenen kıyafetlerin giyilme zorunluluğu var. Hatta Know Your Meme'nin blogunda hangi kıyafetlerin nasıl oluşturulabileceği konusunda bir liste bile var. Örneğin şurada Old Spice Guy kıyafeti oluşturma şeması bulunmakta. Şurada ve şurada geçen sene olan partiden görüntüler var. Partinin resmi blogu şurası.

Bu arada işin etkinlik düzenleme tarafı da müthiş çalıştığını belirtmek lazım. Sosyal medyayı nasıl kullandıklarını izlemek öğrenmek lazım. Bu partiyi düzenleyen adamlar sosyal medyayı da dolaylı olarak kontrol ediyor. Ne kadar sevdiğimiz veya sevmediğimiz ıvır zıvır varsa buralardan sağa sola dağılıyor. Elbette sosyal medyayı iyi kullanacaklar yaptıkları işler için.

Özellikle etkinliğe ait bir blog olması çok mantıklı ve başarılı. Nedeni ise bu sürekli bir etkinlik olarak planlanmış. Aynı zamanda etkinlik için bir çok bilgiyi buradan paylaşıyorlar. Geçen sene olan etkinliğe katılanların gönderdiği fotolarla etkinliğin neler vaadettiğini görebiliyoruz.. Blog açılmasının iyi bir yanı ise bloglar yapıları gereği insanları konuşmaya davet eder. Oluşturulan bu hava ile insanlara dileklerini ve eleştirilerini blog aracılığı ile iletebileceklerini hatırlatılabilir. Yapılan iş çok başarılı olacak gibi sosyal medya tarafında.

Görsel Know Your Meme'den.

Saygılar.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Sosyal Medyacı Arıyoruz!

Bir çok ajans "sosyal medya uzmanı" arıyor. İlanlar birçok yerde bulunabilir. Bigumigu iş ilanları listesine bir göz atabilirsiniz örneğin. "Sosyal medya uzmanı" zaten tartışılan bir konu olduğundan olsa gerek sosyal medya uzmanı arayan kişilerin ilanları da tartışılıyor. İlanlara herkes bir şey söylüyor zaten sosyal medya uzmanı olmak kolay bir şey olduğunu öğrendim. İki fan sayfası bir Twitter iş tamamdır. Şakası bir yana yurt dışında bu sosyal medyacı arama işleri nasıl oluyor bir göz atalım. İlanları nasıl yazıyorlar hangi özelliklere dikkat çekiyorlar.

Bir çok örneği inceledim ve hangi özelliklere dikkat çektiklerini anlamaya çalıştım şimdi bunları sıralayalım. Burada yazacaklarım, bana dikkat çekici gelen özellikler. Yani böyle olsun demiyorum el oğlu bunlara dikkat çekmiş bir göz adın derim.

*Özellikle ilanlarda sosyal medya kavramının neresinde çalışacaklarını belirtiyorlar. Social Media Analyst,     Marketing and Social Media Manager, Social Media / Online Community Lead, Digital/Social Media Strategist gibi örnekler var. Analizse analiz, pazarlama ise pazarlama, iletişimse iletişim. Elbette Social Media Specialist ve Social Media Expert belirtiliyor ve bu ilanlarda yine hangi alanın içinde olduklarını not ediyorlar.

*Detaycı olmak : İncelediğim bir çok ilanda öne çıkartılan bir özellik. Detaylar bir çok kez bir çok kişinin canını nasıl yaktığını biliyoruz. Sosyal medyada fail sever kişilerin yakaladığı yer her zaman detaylar oluyor.

*İstatistiksel Analiz : Yine bir çok ilanda -sosyal medyanın ölçüm tarafında olmasına gerek yok- illa ki bir istatistiksel analiz yapabilme kabiliyeti arıyorlar. Çoğunluklar bunu konuda bilgi düzeyini de belirtiyorlar.

*Takım oyuncusu olmak: Sosyal medyanın yönetilmesinin aslında bir takım oyunu olduğunu sürekli hatırlatıyorlar.

*Bloggerlar ile organik bağ: Sosyal medya işleri yürütecek kişilerin bloggerlar ile bağlantıları olmasını istiyorlar ve bu bağlantıların organik ya da ilanlarda olduğu gibi yazayım para ödemeye gerek kalmadan bir şeyler yaptırabilme (artık ne olur bilmiyorum :)) kabiliyetine sahip olması gerektiğini belirtiyorlar.

*Sosyal medya takip araçlarını kullanma becerisi : Şirketler daha çok belli bir tecrübe edinmiş insanları arıyorlarsa özellikle hangi sosyal medya takip araçlarını kullandıklarını belirtiyorlar ki geldiği zaman öğrenme sürecini çabuk geçsinler istiyorlar.

Benim dikkatimi çeken ilanlar bunlar oldu açıkçası. Elbette insan kaynakları konusu ile ilgilenen arkadaşlar yazsalar daha bilgilendirici olabilir.

Aşağıda olan linklerde olan ilanları inceledim. İncelediğim ilanlar arasında Dell, Fox, E! gibi büyük isimlerde vardı. Linklere tıklayıp siz de benim yazdıklarımdan daha fazla fikir sahibi olabilirsiniz.

Jobs In Social Media (Jobamatic)
Social Media Jobs 
Mashable Jobs

Not: Şimdiye kadar şu linkte olduğu kadar detaylı bir iş ilanı görmediğimi de belirtirim. İlan stajyer ilanı unutmadan söyleyeyim.

Not 2: Blogger şu görsel sorununu çözmedi gitti yahu :)

Saygılar.

Dünya İstatistik Günü

İstatistik günü nedeniyle Facebook istatistikleri üzerine bir yazı hazırlayacağım. Malum bizim insanımız birisi para kazandığı zaman "o paraya kaç ev alınır biliyor musun?" sorusu ile büyümüştür. Herkes en az hayatında bir kez yapmıştır bu hesabı. "Abi bu çok yakar şu kadar kmde bu kadar yakar" da demiştir. Aslında istatistik yapmayı severiz, oturduğumuz yerde bir şeyleri hesaplarız sürekli. Bu yazıyı hesaplayan adamlar ve istatistikçilere ithaf ediyorum (Saçma oldu sanki :))

535 297 180 

Facebook üyelerinin toplam sayısı. Türkiye nüfusunun 7.2 katı. Dünya nüfusunun 12'de 1'i. İstanbul nüfusunun 41 katı. Bu sayının %3.88'i Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından oluşuyor.

140 475 700 

Abd'li Facebook üyelerinin sayısı. Ülke nüfusunun %45'i Facebook üyesi. Facebook kullanıcıların arasında en kalabalık ülke.

%91 

Vatikan'da olup Facebook üyesi olanların sayısı.

51.51 % 

Norveçliler'in %51.51'i Facebook üyesi. (Facebook üyeleri arasında 1 milyonu geçip en en yüksek oranı olan ülke)

0.01 

Çinli kullanıcıların Çin nüfusuna oranı.(Facebook uzun süredir Çin'de yasaklı toplam kullanıcı sayısı 75 bin civarı)

3

Facebook eğer bir ülke olsaydı dünyanın en büyük 3. nüfusuna sahip olacaktı.

581 213 

Dünyanın en küçük ülkesi olan Vatikan'dan 581213 kat daha kalabalık Facebook. (Vatikan'nın nüfusu 921)

22 090 690

Michael Jackson'un Facebook fan sayısı. (Ünlüler arasında en büyük sayı)

4 970 837

Türk Bayrağı Facebook fanlarının sayısı. (Türkiye ile alakalı en büyük fan sayfası)

15 769 848

Starbucks'ın Fan sayısı (Marka konusunda Facebook en kalabalık sayfaya sahip ama ev sahibi şimdi 23 028 589 onun sayısı.)

546 075 

Nike Football / Türkiye'nin fan sayısı. (Türkiye'nin en büyük marka fan sayısı)



Kaynaklar:
Facebaker.com  (Webrazzi Summit'te olacaklar not edelim. Uzun uzun değineceğim sonra)
Tuik.gov.tr  ve Dünya İstatistik Günü
Wikipedia.org 

Saygılar.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 43

Markalar ve Facebook son zamanlarda hiç olmadığı kadar çok yakın temas içinde. Sürekli yine bir markanın Facebook fan sayfası açtığı haberleri ile karşılaşıyoruz. Bir çok marka özellikle ajanslarla çalışan markalar iyi başarılı bir şekilde Facebook'a adapte olup yeni marka elçileri kazanıyorlar(kazanmaya çalışıyorlar). Tabii insanlar da bunun böyle olup olmadığına emin olmak için belli araştırmalar yapıyorlar. Bizim ülkemizde çok sık olmuyor bu yüzde çok fazla yabancı veri kullanıyorum inceleme yaparken. Her ne kadar bizim sosyal medya araçlarını kullanma alışkanlıklarımız farklı olsa da bu tarz araştırmalar göz atmadan olmaz. Neyse konu bu değil :)

Yurtdışında yapılan yeni bir anket sonuçlar Facebook fanları, markanın büyük avukatları olduğunu ortaya koymuş.Araştırma içinde bir çok soruya daha cevap verilmiş. Araştırmaya Allfacebook'ta REPORT: Facebook Fans Are Big Brand Advocates adıyla denk geldim. Araştırmayı DDB Paris yaptırmış (Evet o reklam ajansı :). Detaylı bir araştırma bir göz atınız derim. PDF linkini gözden kaçırmayın. (Buradan da vereyim ne olur ne olmaz:)) All Facebook biraz özet geçmiş haliyle 77 sayfalık geniş bir araştırma.

Saygılar.

17 Ekim 2010 Pazar

İlgi çekmez mi?

 

Sosyal medyaya bir iş yapmam gerekirse bir gün, aynen şu videoda olduğu gibi bir iş yapmak isterim. Nasıl yani diye sorarsanız içine ufak sürpriz yumurtalar koyduğum bir iş olur yani. Ana işin yanında böyle gizli(doğru kelime olmayabilir sanki) bir iş daha yürümesini sağlamaya çalışırım. İlgi çekici olmaz mı? Nasıl yaparsın diye sormayın şimdi, isterim ama imkanlar el verir mi?

Diziyi bilmeyenlere not : Community, barodan atılan Jeff Winger'in Greendale Community College'e başlaması üzerine ilerleyen bir dizi. Videonun alındığı bölümünün ana konusu Jeff Winger'ın kolestrol sorunu ve Pierce'ın dini inancı üzerine. Doğumu yaptıran kişi ise Abed'in fazla bir konuşması dahi yok. Arkada bambaşka bir olay ilerliyor.

Videonun Kaynağı : NextRound.net 

Saygılar.

16 Ekim 2010 Cumartesi

El yazısı iyidir

Opera Türkiye ekibi bir yarışma düzenlemiş aslında bir yarışma değil de çekiliş düzenlemiş. Bu çekilişte ben de bir şeyler kazanmışım. Dağıtılan ödüller yukarıda linkte yazılı ne kazandığım hiç önemli değil aslında. Ufak güzel bir şey vardı hediyeler arasında onu anlatacağım. Hatta bahsettiğim şey paketin içinde kalmış akşam buldum az daha çöpe gidecekti.

10 ay önce "Yeni yıl kararnamesi"  adlı bir yazı yazmıştım. Orada maddeler halinde yeni yılda neler yapacağım diye sıralamıştım. Orada yazan maddelerden birisi de şuydu;

*Opera tarayıcıyı desteklemeyen internet siteleriyle işim olmayacak. Hele ki bu internet sitesi "reklamcıyız, tasarımcıyız" ayağına yatıyorsa.  

Zaten sıkı bir Opera kullanıcısına böyle bir hediye denk gelmesi, hele ki hiç aklımda yokken böyle bir hediye gelmesi çok hoş oldu.

Sanki hediye almışım da bu yazıyı yazmışım gibi anlaşılmasın(Öyle bir şey yapanlar var mıdır bilmiyorum zaten). Asıl değinmek istediğim şey. Hediyeler içinden çıkan bir kart. El yazısı ile adıma yazılmış bir kart. Teşekkür ediliyordu. Belli ki zaman harcanmıştı bunun hazırlamak için. Kazanan herkese gönderilmiş bu el yazısı kartları. Aslında Twitter'dan ve Opera Türkiye'de konu altında bir kaç kez teşekkür etmiş olmama rağmen buraya yazmamın nedeni bu el yazısı ile gönderilmiş kartlar oldu.

İster çok abartıyorsun deyin, isterseniz yalakalık yapıyor deyin, ister ödülleri aldın böyle konuşuyorsun deyin siz bilirsiniz. Bu yazıyı yazmamın tek nedeni kartın üstünde olan el yazısı ile yazılmış nottur. Herkese ödül gönderilir ama samimiyeti paketleyemezsiniz. El yazısı notu bu samimiyeti ve yapılan işte olan özeni bana hissettirdi tekrar teşekkür ederim.

Not: Kargocularla ufak bir sorun yaşandı. Opera Türkiye'nin kargo firması ile konuşma ve cevap alma durumuna göre bu konuda bir şeyler yazabilirim bir kaç gün sonra.

Not: Şu yazıyı yazarken neler geldi aklıma, şimdi birileri çıkacak ödül çıktığı için yazdın diyecek bu derken özensiz bir tarz kullanacak ve ben de o kişiler ters cevap vereceğim falanda filanda. "Sosyal medyada itibar yönetimi" işine fazla kafayı taktım sanırım :)
 
Not: Eski yazıda olan imla hataların ve burada olanlar için özür dilerim.

Saygılar.

 

15 Ekim 2010 Cuma

Sosyal Medya Parodi Sever

Parodi işi aslında bizim çok aşina olduğumuz bir komedi türü. Yıllarca Olacak O Kadar ile bu tür mizah ile güldük. Son zamanlarda ise Yavuz Seçkin'in taklitleri ile parodi tipi mizah tvde yer buluyor.

Yurtdışında ise her şeyin parodisi yapılmakta ve çok fazla izlenmekte. Müzik videolarından, siyasi videolara hatta porno parodilere. Daha bu gün iki tanesi ile karşılaşınca biraz sosyal medyanın nelere güldüğü anlamaya çalışmak amaçlı örnekleri derledim son zamanlarda. Biz de mizahi yeteneği olan kişi sanırım fazla olmadığı için internet tvlerinden fazla parodilere veya komedi unsuru içeren programlara rastlayamıyoruz. Zaten yeteneği olan hemen tvye kaçıyor internet tvleri bir gelir kapısı olmadığı için haklılar bu konuda.

İlk  olarak Katy Perry'in Susam Sokağına katıldığı programın aşırı dekolte(!) yüzünden sansürlenmesi üzerine yapılan Muppet Orgy mi desem ne desem bilemediğim Teenage Dream şarkısını parodisi (College Humor tabii kim olacak başka tamam Funny Or Die'da olabilir kızmayın)




 Bir kaç ay önce sosyal medyayı kasıp kavuran Old Spice Guy'ın bu sefer Susam Sokağı tarafından yapılmış parodisi. Sesame Street: Smell Like A Monster ("Canavar gibi kok" mesaj güzel :)



 Son olarak ise Bang Bus ya da Bang Bros olarak bilinen porno film yapım şirketinin Helpful Bus adlı versiyonu. Eski olsa da komik bir video olduğunu söyleyebilirim. Açılışta Bree Olson'a dikkat.(Ya işte ben böyle saçma salak şeylere gülüyorum artizleşmeyin şimdi orada İngiliz komedilerine gülüyorsunuz diye :)





Parodi denilince iJustine anmak olmaz onun videolarına da şuradan ulaşabilirsiniz. Neyse işte el oğlu buna gülüyor işte. Anlaşılan internet tvsi işini ciddiye almak gerekiyor. Bu videolara bakıldığı zaman bir de son zamanlarda Funny or Die 'ın yükselişi göz önüne alınırsa bizim 40 fırın ekmek yememiz gerekir.(Ne biçim bloggersın böyle klişe cümle mi kurulur?)

Not. Girişte yazdığım gerzek yazılara takılmayın videolara bakın işte.

Saygılar.

14 Ekim 2010 Perşembe

Search More Social



Bing Facebook işbirliği daha nasıl anlatılabilirdi bilmiyorum. Evet bu yeni sistem ile aramalarımız daha sosyal hale gelecek. Şimdi soracaksınız sosyal hale gelecek ne demek? Bing kullanılarak yaptığımız her arama Facebook hesabımız dolayısıyla arkadaşlarımız ile etkileşime girecek. Yani eğer Matrix filmini Bing ile aradığımız zaman, Matrix filmini beğenen arkadaşlarımız arama listesinde görünecek. Hatta hangi konuda arama yaparsak yapalım, bu konu hakkında arkadaşlarımız etkileşime girmiş ise arama ekranında karşımıza gelecek.

Aynı zamanda bu yeni sistem ile Facebook arama opsiyonunu Bing üzerinden kullanmamıza olanak sağlayacak. Zaten yukarıya ekleyeceğim videoda herşey sade bir şekilde anlatılmış.

Peki bu sosyal arama motoru ne sağlar bize?

Bing'in videoda da bize sorgulatmayı düşündüğü şey "güven" . Arkadaşlarına mı yoksa Arama Motoruna mı? güvenirsin(Burada Google tanrısının tekerine çomak sokmaya çalışıyor anlaşılan :). Sosyal arama bu şekilde bize Seo hileleriyle saçma sayfalara yollanmasını önleyebilir en basit olarak.

Her ne kadar "Facebook Fan Page Browser" ile ortak zevkleri paylaştığımız arkadaşları görüyor olsak da bu yeni sistem ile uzun incelemelerden kurtulup o an aklımıza gelen bir konu kimin ilgi alanına giriyor öğrenebiliriz. Bu arama yöntemi ile daha sosyal olabiliriz. İnternetten öğrenmek yerine seven birilerinden merak ettiğimiz kişiler hakkında bilgi alabiliriz. Arama motorunun sosyalleşmeye katkısı.

Facebook için iyi olan tarafı ise bana göre biraz kullanımı zor olan, kendi arama çubuğunun daha düzenli hale gelmesidir kesinlikle. Çoğu zaman olmadık yerlere yollayan bu arama zaafından kurtulmuş olur. Bing için iyi olan tarafı ise benim gibi sosyal medyada çok fazla vakit geçiren kişiler için iyi bir yeni arama araç olarak konumlanmış olması olabilir. Bu özellik daha entegre olmadan bile Bing'i el altında bulundurma konusunda uyarmış oldu. Hatta ilk Bing etiketli yazımı yazmış oldum.

Bing Facebook işbirliği daha ne gibi güzellikler getirecek bakalım?

Saygılar.

The Old Adventures of New Twitter

Uzun bir yazı yazdım 2 gün bir şey yazamadım bu tarz yazılar yazmayacağım bir daha. Bugün daha yüzeysel takılıp geçeceğim. Yeni Twitter hakkında yazacağım(Eh artık zamanı geldi değil mi hatta sanki biraz geç oldu). Zaten herkes yeni Twitter geçmiş artık. Gözüme takılanları yazacağım.

*Mention bildirim: Size gelen mentionları, mention kısmına tıkladığınız zaman yeni gelmiş göstermesi iyi olmuş. İster 3 saat önce gelmiş olsun isterseniz 1 saniye önce. Gözden kaçırmak imkansıza yakın olmuş.

* Follower ve Following listelerinin göz önünde olması iyi olmuş. Kullanışlı el altında.

*Mesajların yerine biraz aceleye gelmiş sanki. Son anda "abi mesajları koymayı unuttuk nereye koyalım?" sorusunun cevabı gibi.

* Milletin uğraşıp adam ettiği backgroundlar için yer kalmamış. İyi olmuş bazen felaket backbrounlarla karşılaşıyorduk. Kötü olmuş uğraşılı adam edilenler yeni düzen ile dağılmışlar.

*Profil sayfaları müthiş sade olmuş. Tamda Twitter tasarım mantığına uygun şekilde. (bu mantık ne derseniz pis küfür ederim :))

*Trending Topics'in en yeni halini görmek için her seferinde yenileme yapmamamız iyi olmuş. bazen bizim diziler giriyor trend oluyor kaçırıyorum :)

* Benden bir yavaşlık olduğunu düşünüyordum fakat bir sürü kullanıcıdan bu sorunu daha duyunca bir eksi değer olarak yeni Twitter hanesi yazmış bulundum.

*Mavi kuşumuz biraz şekil değiştirmiş çok fazla rahatsız edici olmamış başlarda alışamıyoruz ama artık alıştık.

*Favorites kısımı ön plana çıkartılmış. Hiç kullanmadığım bir özellikti başka birşey planlıyor olabilir Twitter yönetimi bu kısmı ön plana çıkartarak. Ne çıkacak bekliyoruz.

Böylelikle her bloggerın yazdığı ve benim ısrarla kaçtığım "yeni Twitter" yazımı burada sonlandırıyorum. Neyse bari bir şey yazmaya üşendiğim günde kolaya kaçtığım bir yazı yazmış oldum.

Açıkçası "abi bu süper olmuş tam aradığım değişikliği yapmış adamlar" dediğimi bir değşiklik bulamadım. Tamam bazı şeyler el altında güzel ama eksi yönler ile bu karşılaşınca pek bir etki olmuyor. Eski tas eski hamam desek bile olurmuş. Başlığa niye kastım böyle bir başlık attım bilmiyorum.

Saygılar.

12 Ekim 2010 Salı

Patron şirket için bir blog yapalım!



 Tabii bu "blog açalım" diyalogu böyle gelişmemiştir. Şirketler son zamanlarda blog açmaya başladılar güzel ülkemde. Bana göre her şirketin bir blogu olmalı. En azından şeffaflık için için iyi bir araç olabilir bloglar. Bir çok müşterisi ile çevrim içi diyaloga girmeye çekinen şirket bu işleri blog üzerinden başlatsa benim mantığıma göre daha verimli olur. Neyse bu asıl konu değil değinmek istediğim bir kurumsal blog için içerik oluşturmak nasıl olmalı? sorusuna cevap aramak. Burada amaç akıl vermek değil her zaman olduğu gibi bir şeyler öğrenmek. Bu öğrendiğim şeyleri sizin denetiminize sunmak. Eleştiriniz  bunu bekliyorum.

Bir bloga başlarken (herhangi bir blog türü için geçerli) içeriği oluşturmak için kafanızda bir takvim oluşur. Kişisel blog sahipleri daha iyi bilir bazı günler yazmak istemezsiniz o günlerde kullanılacak hazır bir içeriğiniz her zaman olur bir video bir şarkı veya bir hikaye ya da benim yaptığım gibi diğer büyük bloglardan alıntı yapmak gibi.

Ama şirket bloglarında "bugün sıkıldım yazmayım" olmamalı bana göre. Bu yüzden şirket bloglarının ciddi bir içerik takvimine veya şemasına artık ne derseniz ona ihtiyacı var.(bazen doğru kelimeyi seçmek çok zor oluyor:)) Burada yazım dilinden çok üretilen içeriğin tipi üzerine konuşmaya çalışacağım. Yazım dilinde olan samimiyet ayarı sosyal medya stratejisi başlar iken belirlenmeli. Burada dil ve blog için alan adlarına kadar herşey belirlenmiş ve içerik takvimi oluşturmaya başlandığı zaman hakkında yazıyorum.

Bir şirket blogu hele bir de şirket global bir şirket ise ayda 1 içerik girerek bu işi yürütmemeli. Kısaca blogun hakkını vermeli. Her gün yazmak çok zor olmamalı fakat haftada 4 ila 5 yazı yeterli olabilir. İçerik takvimi oluşturulurken 15 veya 30 günlük oluşturulmalı. Eğer sadece blog yazan bir kişiyi kullanacaksanız 15 gün bile uzun bir süre olabilir fakat şirket yöneticileri veya diğer uzmanlardan yazı gelecekse yazacak kişiler en az 1 hafta önceden haber verilmeli(Sonuçta blogla uğraşacak zamanı olmaz herkesin). Bu yüzden 15 veya 30 günlük bir plan yapmak ideal bir zamanlamadır. 15 veya 30 günde 10 yazı yazılacağını varsayıyorum ve içerik takvimini oluşturmaya başlıyorum.

1. Gün : Üst düzey yöneticiden bulunduğu sektör için tavsiyeler içeren bir yazı: Teknoloji sektöründe ise geleceğe dair tavsiyeler şu an olan teknolojiler şirketin planları hakkında ufak tüyolar.

2. Gün: Bulunduğunuz sektöre dair teknik elemanlarınızdan kullandığınız teknolojilere dair bir yazı dizi başlangıcı: Üretim teknolojileri programlama turizm inşaat herhangi bir konu hakkında teknik yazılar. Nasıl başlanır neler önemlidir?

3. Gün : Global bir şirketseniz eğer sponsorluk olayı girmişsinizdir sponsor olduğunuz kurumlardan haberlere yer veriniz.

4. Gün: Desteklediğiniz sosyal sorumluluk projelerini de anlatmalısınız. Kan bağışı sigara karşıtlığı gibi konulara sürekli değinmelisiniz. Eğer sadece sizin kurduğunuz bir proje ise onu burada sürekli anlatmanız yanlış anlaşılabilir onu başka bir blog ile anlatıp orada devam etmeniz daha iyi olur.(Hatta herkesin yardım etmesi gereken bu tarz olaylara yer vermek sizi bir anda şovmen olarak nitelendirilmenize sebep olabilir dikkatli olunuz. Burada önemli olan blogtan sorumlu kişileri anlatım dili. Şov yapar gibi anlatmamak lazım . Sağ elinizin verdiğini sol eliniz görmesin der eskiler)

5. Gün : Şirket içi sosyal aktivitelere yer verin. Şirket içi iletişimi için önemli bir adım olacak. Takım olamaya giderek bir adım daha atmış olacaksınız.

6. Gün : Kurumsal müşterilerinize yer verin. Onlardan sizin hakkında ne düşündüklerini yazmalarını veya sizin yaptığınız işlerin ne gibi yararlar sağladığını anlatmalarını sağlayınız. (Don Draper der ; Bana geldiğim yerde kendimi anlatmamın kabalık olduğu öğretilmişti. Sezon 4 Bölüm 1 Ad Age muhabirinin sorusuna verdiği cevap)

7. Gün : Sokağa çıkın müşterilerinizi konuşturun.

8. Gün : Eski çalışanlarınızdan birisiyle bir videoblog. Oturun ve bunca sene burada neden çalıştığını sorun en kötü ihtimal 5 dakikalık bir videonuz olacak. Daha uzunu sosyal medya insanı için çok uzun. (Tabii benim burada yazdığım gibi yazmayın)

9. Gün : Yine teknik bir konu hakkında teknik bir makale yazmalarını isteyiniz. Bunu ilk hafta olduğunu varsaydığım için yine bir konu bu sefer pazarlamaya giriş hakkında bir makale yazabilirler.

10. Gün : Sıkça sorulan sorulara cevap yayınlayın. Elbette şirketinizin web sitesinde böyle bir bölüm var fakat bu sefer sosyal ağlardan gelen soruları cevaplayınız.  

*** Her yeni çıkacak ürününüz hakkında da bir yazı da yazabilirsiniz ya da ayda 2 yazı ile gelecek ürünlerin müjdeleyebilirsiniz bu size kalmış. Bu blog sizin ve amaç işinizi daha iyi anlatmak ise neden olmasın? Yazılacak her konu yine de size kalmış.

Son olarak her sektöre göre bu içerik düzenleme işi farklılaşabilir ve geliştirilebilir. Bana kalsa her gün için ayrı içerik geliştirmemiz gereklidir derim. Şirket göre bu her gün günde 2, 3 veya 4'e dahi çıkabilir. Burada bir blogger ile anlaşmanız size avantaj kazandırır. Her yazıyı düzenlemede ve kategorize etme işlerinde size epey yardımcı olabilir. Zaten bu takvimi de bir bloggerın hazırlaması lazım değil mi? Doğru bloggerı seçerse şirket süper yararlı bir blog ortaya çıkar ya da bloggerı kendi içinden çıkartabilir Marriot'un yaptığı gibi Ceo'ya blog yazdırırsınız. Belki Dell veya Intel gibi zaten sosyal medya içli dışlı olan bir markasınızdır.

Çok uzun yazdım yahu ben bile ikinciye okurken üşendim kusura bakmayınız.

Saygılar.

10 Ekim 2010 Pazar

Bunları paylaşasım var # 42

Bu gün paylaşmak istediğim yazının konusu sosyal medya aracılığıyla kariyerinizi nasıl başlatırsınız? Yazının linki  5 Steps to Start your Career in Social Media [Guide] (Shout Me Loud).  Yazının çok ağdalı bir İngilizcesi olmadığından dolayı benim gibi düşük dil becerisine sahip kişiler için bile anlaşılabilir bir durumda.

Kısaca yazıya değineyim. Yazının başlığından da(5 adımda sosyal medyada kariyerini başlat yazının) anlaşılacağı gibi sosyal medyada kariyer kurgularken dikkat edilmesi gerek 5 adıma yer verilmiş. Başlıklarda sorduğu sorulara cevaplar vermiş ve çözüm yolları önermiş. Bu yazı aslında buradan benim yapmaya çalıştığım şeylerin güzelce toparlanmış hali. Burada sürekli sosyal medyada itibarınıza dikkat edin bir gün önünüze çıkar minvalinde yazdığım yazıları "kariyer kurgularken" yapılacaklar olarak vermişler. Yazının 5 başlık ile 5 soruya cevap vermiş yol göstermiş. Başlıklar şöyle ;

1) Are you super active on Social media? (Sosyal medyada süper aktif misin?)

2) How many people are following you? (Kaç tane takipçin var?)

3) Are you a trend setter or part of a trend? (Trend oluşturan mısın yoksa trenlerin bir parçası mısın?)

4) Do you have your personal brand? (Kişisel bir markan var mı?)

5) Do you Blog? (Blogun var mı?)

Yukarıda sorduğu sorulara cevap vermiş hatta nasıl yapılacağını anlatmış. Bu yazıdan aslında bir blog yazısı nasıl olur onun örneğini de alabiliriz. Sorun ortaya konmuş, cevaplar verilmiş ve bu cevaplara nasıl ulaşılacağı anlatılmış.  Benim dahi bazen sadece sorunu ortaya koyarak yazdığım yazılar oluyor. Bu yazıa bakarak bir sorun varsa nasıl çözüleceğini de yazmamız gerektiği anlıyoruz.

Yazının linki tekrar 5 Steps to Start your Career in Social Media [Guide] 

Saygılar.

9 Ekim 2010 Cumartesi

En güçlü 100 Kadın


 Forbes her sene olduğu gibi bu senede Dünyanın en güçlü 100 kadını listesini yayınladı. Michelle Obama'nın bir numara olduğu listede Twitter kullanım durumlarına bakacağım. Kimler kullanıyor kimler kullanmıyor not düşeceğim.

1 - Michelle Obama : Abd "First Lady"si  Şahsi hesabı yok bir şey soracaksanız Başkan Obama burada.

2- Irene Rosenfeld : Kraft şirketinin CEO başkan her bir şeyi: Ne yazık ki onun da bir Twitter hesabı yok fakat Kraft şirketinin bir çok markası Twitter hesabına sahip.

3- Oprah Winfrey : Abd'nin biricik talk şov kadını. Bizim Doktor Öz'ün patronu. Oprah Winfrey Twitter hesabı burada. 

4- Angela Merkel : Almanya başbakanı. Politikacı olarak bunu kullanmasını beklerdim.

5- Hillary Clinton :  Abd dış işleri bakanı. Neden bir Twitter hesabı açmadığını anlayamadığım bir kişi daha.

6- Indra Nooyi  : Şahsi hesabı olmasa da yönetiminde bulunduğu Pepsi sosyal medyaya en büyük yatırımları yapan kuruluşlardan bir. Örn : The Pepsi Refresh Project 

7- Lady Gaga : Lady Gaga işte wiki linkine gerek yok Twitter hesabı ise burada  (Ben kendisi takip etmiyormuşum yahu neyse fazla bir şey yazmıyor)

8- Gail Kelly : Güney Afrika doğumlu bir iş kadını. Avustralya'nın büyük şirketlerinden Westpac CEO'su. Ne yazıktır böylesine ilham verici insanların Twitter hesabı yok.

9- Beyonce Knowles : Şarkıcı bu arkadaşında Twitter hesabı yok. (Aslında adına açılmış bir hesap var ve 800 bin kişi tarafından takip ediliyor ama kendisi bir tweet bile yazmamış.)

10- Ellen Degeneres : Amerikalı talk şov sunucusu. Bizde de yayınlanıyor programı. Twitter hesabı burada. 

11- Nancy Pelosi : Abd Temsilciler meclisi başkanı. Ermeni Tasarısı ve Jay Leno kendisi hakkında sıkça espri yapması nedeniyle benim kulağımda yer etmişliği vardır. Twitter hesabı şurada (Daha çok sözcüsü olarak kullanılıyor şahsi hesap değil)

12- Angela Braly : Wellpoint adlı sigorta şirketinin CEO'su. Hesabı yok ne yazık ki.

13 - Janet Napolitano : Abd iç güvenlik bakanı. Twitter hesabı yok. Siyasetçiler için bir nimet olmasına rağmen Abdli siyasetçiler arasında bir tek Obama'nın hesabı olması ilginç tabii olarak

14 -  Cynthia Carroll : Anglo American adlı madencilik şirektini CEO'su. Twitter hesabı yok.

15 -  Sheila Bair : Abd'de bizdeki BDDK'ya benzer olan Federal Deposit Insurance Corporation başkanı. Twitter hesabı ayıracak vakti bulacağını sanmıyorum. Abd'de batan banka sayısı 20 den fazla sanırım.

16- Sarah Palin : Abdli siyasetçi. Obama'nın başkan seçildiği seçimlerin mağlubu da diyebiliriz. Bol gafları ile hatırlıyoruz kendini. Twitter hesabı burada.

17- Mary Schapiro : Sec başkanı. Ne derseniz ekşi sözlüğe alayım sizi.   İşin doğası gereği Twitter kullanmasa da olabilir.(Ekşi sözlüğe bakabilirsiniz)

18- Ellen Kullman : Dupont CEO'su. Dupont herşeyi yapan bir şirket bunu yapıyor şunu yapıyor demeyeceğim size. Yine etkili bir insan yine Twitter'ı yok.

19- Sonia Sotomayor : Abd Yüksek Mahkeme yargıcı. Adına açılmış bir hesap var ama doğruluğuna emin olamadım. Bu yüzden yanlış yönlendirmek istemem kimseyi. Bu arada ilk latin kökenli yargıç olduğu için geçens ene epey gündem olmuştu kendisi.

20- Ursula Burns : Xerox CEO'su. Twitter hesabının olmamasına en şaşırdığı kişilerden birisi.

Bu yazı aslında bize pek bir şey katmasa da kendim için iyi oldu. Yarım yamalak hatırladığım şeyleri kafamda netleştirdim. Biraz bencilce kendim için bir yazı yazmış oldum.

Genel olarak bazı sektörlerin öncü isimleri sosyal medyada var olmayı tercih ediyorlar. Özellikle hayran mantığı ile ilerleyen sektörlerde (Eğlence ve Siyaset).  İş kadınlarının arası Twitter ile pek yok hatta bu listede olan hiç bir iş kadının Twitter hesabı olmaması ilginç.  

Saygılar.

Forbes ve Twitter

Sosyal ağları kullanan kurumların sayısı gün geçtikçe artıyor.(Süper klişe, geleneksel medyanın sosyal medyaya bakış açısı ile yazdığım açılış cümlesini okudunuz). Forbes dergisi bir derginin Twitter'ı nasıl kullanabileceğinin en iyi örneği. Twitter üzerinde ne gibi işler yapmış bir göz atalım.

Forbes dergisinin CEO'su Steve Forbes'un verified bir hesabı olduğunu belirtelim ilk önce. Dergi iletişim ekibi, her departmanından kişilere Twitter hesabı almalarını önermiş sanki. Çalışanların yöneticiler vs. 49 kişinin hesabı var. Bu hesaplara şuradan ve şu Twitter listesinden ulaşabilirsiniz.

Bu kadar çok çalışanının Twitter hesabı olursa elbette bir Twitter etkisi sağlayabilirsin. Her yayınladığın haberin etkisi de büyük olur. Her ne kadar beraber çalışan kişiler olsa da Twitter hesabı olan herkes bilir ki Twitter'ın doğası gereği olsa gerek, normal arkadaşlarınızın dışında bir Twitter çevresi geliştiriyor olmanız. Bu da yayılma hızını artırıyor. "Bir dergi bu hesaplara girer mi?"demeyin. Bu kadar büyük bir derginin böylesine hesaplara giriyor olması geleceği ve sosyal medya araçlarının gücünü yakalamaya çalıştığını göstergesidir.

Bir diğer iyi yaptıkları iş ise derginin bölümleri için ayrı ayrı açtıkları Twitter hesapları. 19 farklı Twitter hesabını yönetiyor dergi. Kadın, Sağlık, Yatırım gibi bir çok bölümden oluşuyor dergi.

Örneğin Forbes Woman adlı hesap Twitter ve kadının buluştuğu her haber için ayrı bir Twitter listesi oluşturup bunu hesabına eklemiş. 20 Inspiring Women To Follow On Twitter adlı bir yazı yazıp bu yazının listesini oluşturmuş. Twitter ve kadın yanyana geldiği zaman bu konuyu hemen Twitter listesi olarak düzenleyip yayılmasını kolaylaştırmış oluyor. Bu hesabın derginin diğer hesaplarından çok takip edilmesinin nedeni de bu olsa gerek. Twitter kullanıcılarını sürekli göz önünde bulundurması olsa gerek. Dergi CEO'sundan çok takipçileri var. Steve Forbes'un takipçi sayısı 3 900 civarı iken Forbes Woman hesabının takipçi sayısı 20 binden biraz fazla.

Forbes Twitter hesaplarını Linkedin ile entegre edip kullanıyor olması da fazla görmediği bir şey olduğunu söyleyebilirim. Muhtemelen iş dünyası ile ilgili bir konuya girmiyor oluşumla ile ilgili bir durumda olabilir bu durum.

Son olarak bir derginin yeni medyaya bu kadar iyi hazırlanmış olması, hele ki böylesine geleceğe yönelik tahminlerin sıkça yapan bir derginin böylesine hazırlanmış olması artık insanların sosyal medyayı ciddiye almasının zorunda olduğunun göstergesidir. Bizden böyle bir şey olursa hemen burada yazarım gözden kaçırmamaya çalışıyorum. Kaçırırsam uyarınız :)

Not: Yarın Forbes En Güçlü 100 kadın listesinin Twitter ile olan ilişkilerini yazacağım.

Saygılar.

7 Ekim 2010 Perşembe

Facebook kapanırsa lazım olur : ShoutEm

Facebook kapanacak mı kapanmayacak mı derken biz işimizi garantiye alalım dedik. Şaka bir yana eğer küçük bir insan topluluğu iseniz (kabile gibi oldu sanki) eskiden mail gruplarını kullanırdınız. Sonrası forumlar sosyal ağlar derken insanlar kendi topluluklarını yarattı. Haliyle ihtiyaçtan sosyal ağlarda kendi içlerinde yeniliklere giderek gerekli düzenlemeler ile grupları kullanılabilir hale getirdi.

Facebook bahsediyorum elbette. Ama Facebook kapatılırsa ne olacak diye düşünürken ShoutEm sitesine denk geldim.(Make Us Of blog sayesinde) Bu site kendi sosyal ağımızı kurup yönetmemizi sağlıyor. Hepimiz Zuckerberg oluyoruz. Şu an beta olduğu için bütün paralı özellikler bedava. Biraz neler yapabildiğimizi anlatayım.


 Ağımız konum belirleme ve mikro blog olarak kullanılabilme özellikleri ile öne çıkıyor. Şimdilik sadece 4 hazır teması olmasına karşın kod bilen arkadaşlara da kolaylık sağlanmış.



Beta sürümden çıkıp paralı sürüme geçildiği zaman kendi sosyal ağımızda kendi seçtiğimiz reklamları da yayınlayabileceğiz. Analytics kodunu gömüp sayım da yapılabilen ağın kendi istatistik servisi de var.

Şu an Türkçe sürümü olmamasına karşın basitliği sayesinde Türk kullanıcıların gözüne çarpınca dil seçimleri arasına Türkçe de girecektir.

Mobil uygulamaları olan ağ sistemin kapalı olarak kullanıldığında şirket içi iletişim sistemi bile olabileceğini düşünüyorum.


Twitter, Facebook ve Gmail kullanan arkadaşlarınızı kolayca davet etmenizi sağlayabilen sistem Facebook gruplarına bir alternatif olarak görülebilir. Facebook ve Twitter hesabı ile giriş yapılabilen sistem bir kullanışlılık puanın da buradan kazanıyor.



Twitter'ın 140 olan karakter sayısını bu ağ içinde kendiniz ayarlayabiliyorsunuz. Özel alan adımızı da kullanabiliriz bu ağ ile beraber. Bu ayarda yine ayarlar içinde mevcut.  Yukarıda olan ekran görüntüsü ile sosyal ağınızda ne gibi özelliklere yer verebileceğinizi de görmüş oluyorsunuz.
 
ShoutEm çok basit bir ağ oluşturma sistemi olduğu için fazla uzun uzadıya yazmadım bir deneyip bakın Facebook giderse diye alternatif olur. Özellikle sadece belli bir grup ile kullanıyorsanız Facebook'u. Mail grubunuzu buraya taşımayı bile düşünebilirsiniz. Güvenilirliğini merak ediyorsanız ana sayfasında olan Mashable gibi referansları göz önünde bulundurmanızı öneririm. Bu arada blogun ağını da deneme amaçlı oluşturmuştum merak ederseniz buradan.

Kesinlikle Facebook'a karşı olmadığımı tekrar belirtme zorunda olduğum için de üzülüyorum ve yukarı köşede Sansüre Sansürü oluşumuna tekrar tekrar göz atmanızı istiyorum.
 
Saygılar.

Kurumsallaşsak mı kurumsallaşmasak mı?

Bazı konular hakkında yazmaktan sürekli kaçınırım. Örneğin siyaset ve din. Bunlar normaldir ve blogun konusu değildir. Bir de blogun konusu olup özellikle fazla yazmadığım konular var. Bunlar ise sosyal medya araçlarında olan teknik gelişmeler.

Bugün Facebook grupları büyük bir değişiklik geçirdi. Ciddi farklılıklar getirecek Facebook gruplarını yazmam büyük ihtimal, gerekli görünebilir fakat bu konuyu yazmayacağım. Nedeni şu Facebook ve bir çok popüler ağ sürekli değişim geçiriyor. Her Facebook, Twitter veya Youtube değişikliğini buraya taşımam çok mantıklı gelmiyor. Gerekli her değişikliği, büyük bloglar enine boyuna ele alacak zaten, onları sevmiyorsanız eğer bu ağların hepsinin kendi blogları var oradan okursunuz. Sonuçta burası her ne kadar sosyal medya üzerine konumlamış olsa da kişisel blog son tahlilde.

Ben Facebook veya Twitter resmi bloglarında yazandan fazla bir şey yazamam zaten kişisel bir şeyler yazmadıktan ve bir deneyimimi paylaşmadığım sürece. Sahte geliyor "ooo Facebook değişiklik yapmış" diye bir blog yazısı. Bir yazım daha daha olsun diye tekrar tekrar yazmak.

Tamam, bir kullan gerçek bir fayda sağla veya zarar gör ondan sonra yaz, sağdan soldan okuduğun ve biraz da kendi kurcaladığın (gerekli bulup kullandığın değil) bir şeyi yazma bir zahmet.  Kimse Mashable veya Techcrunch değil ilk ben yazacağım diye her yeniliği yazmak ile uğraşma gözünü seveyim. Rastgele geçen bir gününü yaz olsun bitsin daha iyi benim için.

Blog yazarı deneyimlerini yazmıyorsa ben bunu da yazayım olsun diye yazı yazıyorsa onu okumam için bir neden yok ne yazık ki. Sadece başarılar dilerim. Read Write Web gibi bloglar bile kişisel deneyimler üzerinden yazılarını konumluyorsa bu kurumsal yazma çabası nedir? Hatta Techcrunch gibi gayet kurumsal duruşu olan bir blog bile İsmail Yk Facebook şarkısında bu kurumsal duruşunu epey esnetiyorsa sanırım kurumsallaşacağız diye kasmamıza gerek yok.

Facebook Blog  

Twitter Blog 

Youtube Blog 

Google Blog 

Not: Konu ile ilgili görsel bulmak epey zor oldu lakin bulamadım da :)


Saygılar.

5 Ekim 2010 Salı

Olmaz ise olmaz 20 konu


Bu yazı bir şey katmayabilir size, sadece tespit içerecek. Bu yüzden okumaya devam konusunda bu noktayı referans almanızı öneririm.(Evet "referans" kelimesini kullanmak için bu cümleyi kurdum:) (Tırt yazı başlığı için de özür dilerim sonradan dönüp özür yazmam gerektiğini fark ettim)

Sosyal medya popüler olduğundan beri (saçma bir cümle evet biliyorum karışmayın yoksa toplayamayacağım) bu konu hakkında çeşitli yazılar yazar bloggerlar. Genelde yazıların başlıkları aynı olur. İşte bu başlıklar ile size 3 ay yetecek blog konusu.

1- Sosyal Medya Nedir?(Dananın kuyruğunu koptuğu yer)

2- Facebook Nasıl Kullanılır?(Zuckerberg'e soralım)

3-Twitter Nedir?(Evan Williams'a soralım) (Ceo değişti ama yapan adam Evan o sorun bence:)

4-Facebook Fan Sayfası Nasıl Açılır?

5-Twitter'da Takip Etmeniz Gereken Ünlüler.(Verified Ünlüler )

6-Facebook Landing Page Ne işe Yarar?(Landig Page işte öyle hani yanar dönerli Türk Bayrakları filan koyuyorlar ya işte o şeyler:)

7-Twitter Listeleri Ne işe Yarar?(Ben daha faydasını görmedim. Listeye eklediğim hiç bir kız bana teklif etmedi)

8-Facebook ve Twitter İstatistikleri (Twitter Blog ve Facebook Basın Odası, Facebakers)

9-Trending Topics Nedir? (Twitter blog yukarda üşenmez isen Evan'a sor (Okan Bayülgen'e Okan diyen üniversite gençliği)

10-Ezel-Fatmagül vesaire Türk Dizilerini Dünya Konuşuyor(Yersen)

11-Facebook'da Var Olan En İyi Marka Fan Sayfaları (Listele geç nedenini sorgulama Ignite Social Media blogu takip et bu da sana kıyağım olsun))

12-Google Analytics Ne İşe Yarar? (Bir işe yararmaz)

13-Blogunuz İçin En İyi 10 Bedava Tema (Tasarımcı mısın? Sosyal medya blogu mu yazıyorusun?)

14-Haftanın İnfografiği (Link vermene gerek yok kopyala yapıştır nasıl olsa bir şey olmaz)

15-Popüler Bloglara Çakalım.(Nasıl olsa birisi okuyup hak verecek akıllıca bir eleştiri bile olmasına gerek yok)

16-İyi Blogger Olmak İçin 15 Altın Kural (Yurtdışından çevirip koy kesin tutar(Okunur bu tarz yazılar ama 15 kuralı en fazla 5 bize uyar)

17-Facebook Oyunlarında Hile Kodu (Bildiğin tık manyağı olursun:)

18- Youtube Nasıl Girilir?(Merak etme daha 1 milyon Türk bu yazıyı yazmadı, sen yaz bir şey olmaz)

19- Friendfeed Kullanıcılarına Çak( Nasıl olsa pis elit kendinden başka kimseyi aralarına almayan insanlar)

20- Google'da "Sosyal Medya" yazıp o konuların hepsinde bir şeyler yaz(Görsel konu ile alakalıdır). Etrafta yazılmışı var onları derle kendininmiş gibi yaz.

Bu 20 konu kimseyi eleştirmek için yazılmamıştır elbette. Eğer kendinize özgü birşeyler söyleyecekseniz şu yukarıda olan başlıklarla çok bilinir bir blogunuz dahi olabilir. Oldu da ulen herkes yazıyor ben de yazayım havasına girerseniz burada yazdıklarım tamamıyla eleştiriye döner. Yazıyı aslında "Yarası Olan Gocunsun" mantığıyla yazmaya çalıştım.

He ben çok okunan bir blog muyum? Kimseye akıl verme durumum var mı? İkisi içinde cevabım "hayır" yine de buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.

Saygılar.

4 Ekim 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 41

Veri görselleştirme (Data visualization) işini benim gibi seven insanlar vardır elbette. Bir de sosyal ağlarla ile bu iş birleştiği zaman benim için tadından yenmez bir hal alıyor. Daha önce Gephi kullanarak bir Facebook ağ analizine değinmiştim.

Şimdi ise yukarıda bahsettiğim ağ analizinin Twitter için yapılmasını sağlayan araçların listesini paylaşacağım sizinle. Listeyi MakeUseOf.com sitesi yapmış liste içinde geçen Mention Maps uygulamasına ben de daha önce değinmiştim diğerlerini de kurcalayıp bir şeyler öğrenebilirsiniz. Ven şeması oluşturulan uygulama farklı bir uygulama olmuş.

4 Awesome Free Tools to Visualize & Analyze Twitter

Değinmiştim kelimesini hayatımda bu kadar çok bir konuşma arasında kullanmamışımdır hatta daha önce bu blog dahi bu kadar sık kullanmamışımdır.

Saygılar.

2 Ekim 2010 Cumartesi

En çok oyuncusu olan 25 Facebook oyunu (Ekim 2010)


Bir ay sonunda birinci oyunumuz efsane oyun Farmville halen yerinde hatta oyuncu sayısı çelik gibi bir değişiklik yok neredeyse 868 kişi bir değişiklik bile sayılmaz. Texas Hold'em ise 2.7 milyon oyuncu kazanarak bu listenin gediklisi olmayı sürdürüyor. Bu arada en fazla oyuncu kazanan oyun da Texas Hold'em oyunu.

Bu ayın kaybedenleri ise Mafia Wars (8.2 milyon), Birth Day(2.4 milyon), Zoo World(2.4), Petville (1.8 milyon), Hotel City (1.1 milyon). Bir çok oyun daha oyuncu kayebedmiş ama en çok kaybeden oyunlar bu oyunlar.

Bu ayın kazananları Texas Hold'em (2.7 milyon), Frontierville(1.2 milyon), Games GSN(1.3 milyon), Happy Aquarium (1.08 milyon), Happy Pets (1.2 milyon). 1 milyon ve üzeri oyuncu kazananları yazdım.

Bu ayın yenileri City of Wonder 10 Milyon oyuncu(Playdom), Milionaire City 8.6 Milyon oyunuc (Digital Chocolate), Kingdoms of Camelot 6.4 milyon oyuncu(Kabam). Bu oyunlar geçen ay ilk 25 içinde kendilerine yer bulamamış oyunlar olduğunu hatırlatalım. Oyuncu artışı sayesinde ya da yeni çıktılarını tahmin edebiliriz. Sayfalarına tıklayıp daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

İlk on için yine büyük değişiklik yok Bejeweled Blitz ilk 10 dışına çıkarak yerini Happy Aquarium'a bırakmış. Zynga'nın mutlak hakimiyeti ilk 10 içinde sürüyor. Uzun süre devam edecek gibi görünüyor. Benim "Farmville 60 milyon altına düşünce büyük kırılma yaşar" tahminim yalan oldu gibi görünüyor çünkü 60 milyon altına hiç düşmeyecek gibi görünüyor.

Geçen ay listeye dahil olan Pirates Ahoy, Baking Life, Market Street listede tutunamamış gibi görünüyor. Geçen ay listeye girip kalan tek oyun Games GSN oyunu bu ayda kazanmaya devam etti zaten. Pirate Ahoy zaten bana zayıf gelmişti diğer kullanıcılar da pek iyi bulamamış ki kendine ilk 25 içinde yer bulamadı. Geçen ayın yorumları içinde bu konudan bahsetmiştim.

Her zaman olduğu gibi yine hatırlatayım. Grafiğin sahibi köşesinde de belirtildiği gibi Inside Social Games sitesidir. Ticari bir şeyler yaparken dikkatli olunuz. Verdiğim linkte çok daha detaylı bir analizi de bulacaksınız. Zaten çok detaylı analiz isteyenler benim yorumlarım kesmez linke tıklayınız :)

Not: Ben de Fair Use kavramına güveniyorum yani benim site ile bir ilişkin :)

Saygılar.

1 Ekim 2010 Cuma

Community ve Sosyal Medya


 Diziler ve o dizilerin sosyal medyayı nasıl kullandıkları üzerine sürekli örnekler veriyorum.(Biraz densiz olsam case study başlığı atardım şerefsizim:))  Yine ilgi çeken bir tv dizisinin özenli ve 1 senedir süregelen sosyal medya stratejisi üzerine laflayacağım.

Bu sefer dizimiz Community adlı NBC dizisi. Türkiye'de Fx kanalı yayınlanacakmış(8 ekim) isterseniz altyazıları mevcut, bulup izleyebilirsiniz. Dizi hakkında ekşi sözlük kullanıcılarından Muhalif Şirin'in şu entrysine  göz atabilirsiniz.

Şimdi neler yapmışlar sosyal medya onlara ufaktan bir göz atalım. özellikler Twitter kullanımı konusunda epey becerikli olduklarını söyleyebilirim başlarken. Dizi için her kanalda olduğu gibi kanalın ana sayfasında bir bölüm hazırlanmış olsa da ekstra olarak bir de dizinin geçtiği Grendale Community College için özel bir internet sitesi hazırlanmış.(Yani ne sitesi hazırlanacak :)). Bir detay daha karakterlerde birisi olan Pierce'ın kendi blogu var pek güncel olmasa da farklılaşma çabalar iyi.(Biz de biliyoruz Barney'nin blogu olduğunu :).

Facebook 

Genellikle yabancılarda görmeye alışık olduğum sadece Facebook içinde olan eklemeler ile yapılmış olan bir sayfa karşılıyor bizi. Sade ve temiz bir sayfa her zaman olduğu gibi sağlam bir moderasyon var. Bu sene çıkmış olan dizi birinci sezon dvd'si için özel yapılmış bir tab var.

Bir de eskiden var olan fakat Facebook tap düzenlemelerine kurban gitmiş bir adet Trivia sekmesi var. Facebook px değişmelerini epey önce uyarmıştı sanırım kanal ve yöneticiler bu ayarı gözden kaçırmış ya da tab son kullanma tarihi geçtiği için umursamamışlar.(Kötü durmuş açıkçası). NBC Shows adlı sekmesinde diğer şovlar linkler var kısaca beğenilen sayfalar bölümünün görselleştirilmiş hali.

Sezonun yeni başladığı hatırlatarak şunu eklemek isterim. Sezon arasından sonra takipçilerin heyecanını tekrar yerine getirmek için fan sayfası ekstra hareketlilik kazanmış ve dizinin en ilgi çekici sahneleri ile fan sayfası yemlenmiş. Videolar yurtdışından izlenemiyor.

Twitter  

karaterler için açılan Twitter hesaplarına aşinayız bir çok kez gördük fakat burada bu iş o kadar sıkı tutulmuş ki yan karakterler için bile  özel hesaplar açılmış. Hatta dizinin karakterlerinden birini sahibi olduğu maymunun Annie's Boobs adlı bir hesabı bile var.

Twitter hesabının iki listesi var.  1.Oyuncular 2.Karakterler . Dizide olan bütün karakterleri neredeyse hesabı var ve bir bölümlük açılmış hesaplar değiller. Sürekli aktifler, hashtag kullanarak fanlar ile iletişimi renklendiriyorlar. Örneğin #WeirdOnTwitter  hastagı ile fanlarını oyuna dahil etmişler. Karakterler birbirleriyle konuşuyorlar bunu da unutmadan belirteyim.(hani bizim Küçük Sırlar dizisi yapmıştı kesin Küçük Sırlar'dan görüp yapmışlardır:)).

Dizinin hesapları şimdiye kadar toplam 15950 tweet atmış. Dizinin özel yapılmış sitesinde bu sayıyı gördüm ilginç geldi. Burayı güzel düzenlemişler dizi ile Twitter'ın bütün ilişkisine buradan ulaşabiliyorsunuz. Hesapların tamamı burada mevcut. Dizi hakkında düşünceleri belirtme için ise #nbccommunity hashtagını kullanmayı öneriyorlar. Hashtagın değerini buradan da anlayabiliyoruz. İnsanları birleştirebilme gücü olan bir Twitter zımbırtısı kendisi :)

Artık bir Türk dizisini "Facebook fan sayfası güzel olmuş" ya da "Twitter'ı çok başarılı kullanmışlar" gibi şeyler ile anmak istiyorum üzgünüm ama dizinizin itibarını 3-5 çapulcuya bırakmayın sevenlerinize bu işkenceyi yapmayın artık.

Not: Görsel dizinin Facebook sayfasından.

Saygılar.
 

Facebook Sayfası