28 Şubat 2010 Pazar

Sen ne acaip bir şeysin Mısırlı ?




Misirlou ; yeni neslin bildiği şekilde Black Eyed Peas'in Pump it şarkısı , Tarantino sevenlerin Pulp Fiction'dan hatırladığı , 80 öncesi doğmuş olanların ise Dick Dale versiyonunu bildiği , Türk sanat musikisi sevenlerin Zeki Müren'in Yaralı Gönül versiyonun bildiği şarkı.

Misirlou şarkısını ilk yapan(çalan demek doğru olabilir) mübadele ile İzmir'den Yunanistan'a geçen Michalis Patrinos olduğu bilinmekteymiş. Mübadele ile Yunanistan'a geçenlere yerleşik Yunan vatandaşları "rebet" derlermiş. Rembetiko denilen bir müzik var ya hani duymuşsunuzdur diye tahmin ediyorum bu insanların müziğidir. Rebetlerin müziği Rembetiko'dur.

Rebetler Yunanistan'da da kabul görememişler Yunanistan'ın nüfusu o mübadele sonucu oldukça artmış ve ülkeyi çok zor bir duruma sokmuş bu durum Rebetlerin gelişlerinden dolayı olduğu söyleyip. Rebetler çektikleri zorlukları müziklerine yansıtmışlar.

Misirlou tahmin edileceği gibi Türkçe "Misirlı" kelimesine denk gelmektedir. Michalis Patrinos'tan sonra şarkı 40 lı yıllarda Nick Roubanis (Caz Müzisyeni ve Müzik Yapmıcısı) tarafından Abd'ye taşınmış. En büyük bilinirliğini Dick Dale'in Surf Rock dedikleri tarzda icra etmesiyle elde etmiştir. Yeni dönemde yukarıda da belirttiğim gibi Black Eyed Peas ve Tarantino'nun Pulp Fiction'unda duyulmuştur.

Onlarca kişi şarkıyı kendi yaptıkları müzik tarzına uydurmuşlardır. Wikipedia'da bu durum için çok güzel bir tanım var.

"Greek song with a cult-like popularity in five very diverse styles of music: Greek rebetiko, Middle-Eastern belly dancing, Jewish wedding music (Klezmer), American surf rock and international orchestral easy listening (Exotica)."

Ben de bu şarkının videolarını youtube arayıp buldum. Zeki Müren versiyonunu dinlememiştim onu da dinleme şansına eriştim. Youtube'un nasıl bir hazine olduğunu tekrar tekrar anladım. Kapalı olması için yapılacak yorum yok , denilecek söz yok.

Bulduğum videoları link olarak size vereceğim . Gömülü olarak koymam blogu ağırlaştıracağını düşünüyorum bu yüzden liste liste olarak benim ilgimi çeken versiyonlarını listeleyeceğim.

*Zeki Müren YARALI GÖNÜL link

* Miserlou - Dick Dale link

* Rachid Taha : Jungle Fiction: Jazz from Argelia link

* Youtube stopmotion band - Misirlou link

* Pulp Fiction Soundtrack link

* Anna Vissi - Misirlou link

* Dick Dale Nissan Reklamı link

* Dario Moreno - Misirlou link

Wikipedia Misirlou maddesi burada (İngilice)

Not: Verdiğim bilgiler wikipedia derlemesidir.

Saygılar.

24 Şubat 2010 Çarşamba

Neden Friendfeed değil de Twitter tercih ediliyor ?

Friendfeed'te uzun zaman geçirip twitter'a geçen kullanıcıları kastetmiyorum zaten öyle kullanıcılarda fazla yok. Yeni başlayan birisi için yazıyorum.

Aslında basit bir bir durum bu. Friendfeed'te yeterince ünlü kullanıcı yok. Friendfeed'te ünlü kullanıcı olmamasını anlarım sonuçta friendfeed tartışmaların çok fazla olabileceği bir yer bu tartışmalar bir anda parlayabiliyor ve birden feedin asıl sahibinin elinden kaçıyor. Bir çok ünlü böyle tartışmaların içinde olmak istemez büyük ihtimal(çevrimiçi itibar yönetimi konusu).

Twitter'da bu iş daha kontrollü oluyor en azından tartışma iki kişi arasında ve bir çok kişi karışmadan konuyu sonlandırabiliyorsun. Zaten bir çok kişi karışmıyor. Tartışmalarda sadece laf atma olarak kalıyor.

Friendfeed dünyada en çok kullanılan ülkelerden 2.si Türkiye(artık bunu herhalde internet üzerinde 1 milyon kişi söylemiştir). Friendfeed en son alexa verilerine göre twitter'ın gerisinde kaldı. Çok büyük bir fark yok fakat muhtemelen o fark zamanla artacak.

Peki herhangi biri Twitter'ı neden tercih eder? Tamam ünlülerin neden burada olduğunu yazdık fakat herhangi biri neden gelir. Basit ünlüleri takip etmek için bbgler yakın zamana kadar reyting rekorları kırıyordu. Magazin programları halen çok seyrediliyor.

Friendfeed bilindiği gibi belli sektörden insanların toplandığı bir paylaşım noktası insanlar bir çok konu hakkında bilgilerini paylaşıyor hatta bir çok kişi tanımadığı insanlara yardım ediyor. Fakat bu kişileri bulmak pek kolay olmuyor doğru insanları takip etmediğiniz an anafeediniz çöplüğe dönebiliyor. Doğru insanları bulmakla adaptasyon süresi harcanıyor ve ister istemez sabırlı olmayan bünyeler friendfeed'i terk ediyor.

Twitter'da adaptasyon süresi oldukça kolay aşılabiliyor. Başta bir iki ünlü ismi takip ettiğiniz zaman belli bir eğlenceli ortam sağlayabiliyorsunuz ve gözetleme güdünüzü biraz torpülüyorsunuz. Sonra kendi arkadaş grubunuzu , ortak zevkleri paylaşan insanlarla kurabiliyorsunuz. Tabi ki twitter'in basit yapısı bu durumu daha da hızlandırıyor. Twitter hakkında ne zaman yazsam Chris Brogan'ın bu sene için öngürülerde bulunduğu yazısının başlığı aklıma geliyor Small , Simple , Shared (küçük , basit , paylaşılan).

Friendfeed mi twitter mı? . Ben bir yorum yapamam ikisi de ayrı dünyalar. İkisinde de fazla zaman geçirdiğim için artık ikisini de bırakamıyorum.

Not: İki gün twitter üstüne yazdım sanki twitter çığırtkanlığı yapıyor gibi oldu. Asla yok öyle bir şey bütün sosyal medya araçlarına aynı mesafedeyim (Profesyonel futbolcu demeci gibi oldu)

Saygılar.

23 Şubat 2010 Salı

Twitter istatistik açıkladı

Twitterblog istatistik açıkladı. Kendimi Tuik'te enflasyon oranlarını açıklayan kişi gibi hissettim birden.

TwitterBlog dedi ki " Günde 50 milyon tweet atılıyor , saniyede ise 600 tweet " ve eklediler "bu durum 2007'de günde 5000 idi" Güzel istatistikler peki ne aldık bu istatistikten 50 milyon tweet günlük. Biraz daha gezinirken başka bir istatistiğe rastladım ağustos 2009 tarihli istatistik şöyleydi(çok değiştiğini düşünmediğim için veriyorum) ;

Kullanıcıların günlük ortalama tweet sayıları

0 tweets : 85.37%
1 tweet : 6.48%
2 tweets : 2.80%
3 tweets : 1.53%
4 tweets : 0.93%
5 tweets : 0.62%
6 tweets : 0.42%
7 tweets : 0.31%
8 tweets : 0.23%
9 tweets : 0.18%
10+ tweets : 1.13%

Bu istatistikten en rahat gözlemlenebilecek şey twitter hareketlerinin %75 ni popülasyonun %5 sağlıyor. Yani halen twitter toplam popülasyonun büyük çoğunluğu hesabı açmakla kalmış. Bunun şöyle bir örnek verebilirim. Dün takip ettiğim kişileri temizlemeye karar verdim. Çok tweet göndermeyenleri temizlemekle başladım ve takip ettiklerimin %20 si civarı temizlendi(220 den 180 e düştü). Temizlediklerimden büyük çoğunluğu hesabı açmışlar ve terk edip gitmiş olanlar. Hatta takip ettiklerimden birisinin hesabı 2007 tarihliydi. Son tweet 8 ay önce atılmıştı.

Yani twitter günlük tweet sayısı 50 milyonu bulması halen çok doyurucu bir istatistik değil. Çünkü son zamanlarda şirketlerin ve haber bloglarının twitter aktivitelerinde artışlar var. Bir haber blogu veya portalı günde en az 20 tweet gönderiyor. Bu hesaba nasıl katılmıştır 50 milyon sayısına ulaşılırken bilmiyorum açıkcası.(Spamların dahil olmadığı belirtmişler).

Son olarak ; twitter halen herhangi bir kullanıcıyı içine çekebilecek kadar eğlenceli değil ve bu durumu gidermek için pek bir şey yapmıyorlar. Bir gün Msn ve benzeri anlık mesajlaşma sistemleri bizde şu kadar mesaj gönderiliyor diye bir açıklama yaparlarsa 50 milyon tweet yalan olur. bu ayrı bir konu tabi olarak.

Twitter blogun konu ilgili yazısı

Günlük kişi başına ortalama tweet sayılarının linki

Saygılar.

22 Şubat 2010 Pazartesi

Bilimin popüleri olurmuş mu?



Bu başlığı atarken aklıma "herkesin bir popisi var" videosu geldi. Neyse çok sıkı bir fan olmasam da popüler olan bilim konularını takip etmeye çalışırım.(şimdi bilim popüler olurmuş diye sormayın herkes hadron çarpıştırıcısını merak etmiştir işte popüler bilim)

Bu konuda Türkiye'de çok güncel haber kaynağı yok ne yazık ki. Bilim konusunda aklımıza ilk gelen tubitak'ın sitesinde ise popüler bilim için bir şey yok bu yüzden yabancı siteleri takip etmek gerekiyor. Bazı gelişmelerin ne işe yarayacağını çözemesem de nanoteknoloji dedikleri zaman aval aval bakmamak lazım.

Bu konu hakkında neden yazdığımı da belirteyim. Popsci twitter hesabında bu tweet çıktı önüme "Dünyanın en şanslı işini yapan adam uyuyan yavru kedileri inceliyor". İngilizceydi tabii olarak. Bilimi popülerleştirmek :) için yapılan bu espriye gülüp yazmaya karar verdim. Bundan sonra bu konu hakkında yazayım belki birileri merak eder de nereden yararlanmam gerekir diye sorar buradan bakıverir belki bir işe yarar.

Popsci : Popüler bilim dergilerinin en çok bilineni. Aylık bir dergi olmasına rağmen sitesi blog gibi işleyip günlük yayın yapıyor. Twitter ve popüler diğer ağlarda hesapları var özellikle twitter hesapları takip edilmeli eğlenceli bir twitter hesabı var. Bilim eğlenceli değildir diyenleri yanıltabilecek bir yapısı var.

New scientist : Yine popüler bilim dergisi. Zaten adın da anlaşılabileceği gibi yeni bilim. Bilm dünyasında olan gelişmeleri ve direkt olarak yaşamımızı etkileyebilecekleri internet sitesinde yayılıyor. Son günlerde olan başlıklardan bir örnek verebiliriz "Kim ultra hızlı internet istemez" . Twitter hesabı popsci gibi çok hareketli sürekli güncellemeler düüyor. Rahatsız etmeyecek fakat dikkatinizi oraya çekebilecek başlıklar atıyorlar. Takip etmekte yarar var.

Boing Boing : Bu blog benim favori blogumdur. Aslında tanıtmaya gerek yok girip geziniz internette biraz vakit geçiryorsanız boing boing aracılığı ile önünüze düşen bir link görmüşsünüzdür.

İo9 : Her ne kadar popüler bilim blogu olmasa da sıkı sık bu tarz güncellemeler yer verdiği için burada yer vermenin iyi olacağını düşündüm. Gawker ve gizmodo gibi büyük blogların kardeşi olan bu blogun içeriği "geeky" diyerek tanımlamak doğuru olabilir.

Hafif.org : Türkiye'den benim bildiğim tek örnek olanpopüler bilim blogu. Başkası varsa gözden kaçırmışımdır. Biraz araştırma yapınca . Bu konuda fazla bir şey bulamadım. Hafif.org un içeriği çok güncellenmese de sıkı bir kullanıcısı var olduğunu söylemek gerekir. Yazılan yazılar yorumsuz kalmaz.

Neyse bu konu hakkında başka yazacak çok şey olabilir gözden kaçırdıklarım olabilir. Bu konuda yapacak ve yazacaklarım bu kadar. Gözden kaçanlar için özür dilerim.

Son olarak resimde görülen Hadron çarpıştırıcısı hakkında viki maddesi burada

Saygılar.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Sosyal ağlar neden terk edilir?



Sosyomat üzerinden bu konu hakkında bir şeyler yazacağım. Her zaman olduğu gibi yine burada da belirteyim ben uzman değilim takipçiyim. Sosyal ağları neden takip listemden çıkartırım diye bir başlık atabilirmişim aslında.

Neyse konuya döneyim Neden ;

* İlk neden kullanıcı kalitesinin düşmesi ve bunun kontrol altına almak için bir çaba sarf edilmemesi. Sosyomat gibi özel bir sosyal ağ sitesinin bu tarz durumlarda davetiye sisteminden vazgeçmemesi lazım. En azından epey bir süre bekleyen (ben 6 ay beklemiştim) eski kullanıcıları küstürmemek lazım.

* "Yenilik" denilen şeyin temel gereksinimleri yerine getirmek değil zamanın şartlarına uyum sağlamak olduğunu unutmamak. Sosyomat temel gereksinimleri sağlam ve stabil bir sistem kurmak için epey uğraştı ve her yaptığı temel ayağını yenilik olarak yansıtmaya çalıştı. Mp3 ekleme sorunu temel sorunlardan birisi olması ve bu sorunu her çözdük denilidiğin de bunu yenilik olarak sunması.

* Tanınma çalışmaları yapıp gerekli büyümeyi sağlayamaması. Sosyomat asla bir ekşi sözlük bilinirliğine ulaşması beklenemez lakin uludağ ve itü sözlük civarlarına yaklaşan ve aranan bir site olabilirdi. Aktif ve diğer ağlarda olan üyelerine burada anlatabilmeleri sağlanabilirdi. (elit kullanıcı olmazdı hormonlu büyürdü geyiğine girmesin kimse , davetiye sistemi bu sorunu çok rahat bir şekilde çözebilirdi bu konu için sosyomat facebook sayfasına bakılabilir sadece 800 kişi)

*Kişisel sebepler var tabi ki. Arkadaşlarının terk etmesi bunun devamında ağın terk edilmesi. Diğer kullanıcılarla ters düşmek. Kullanıcı hatası diye nitelendirebileceğimiz şeyler tabii olarak

* Aslında eğlenceli olan bazı özelliklerin kaldırılması. Sosyomatta puanlama sisteminin bir anda uçup gitmesi ve gelecek denilmesine rağmen geri gelmemesi.

*Uzun süreli site arızaları ve sitenin ağırlığı. Sosyomatın çok uğraştığı bir konu daha sitenin ağırlığı yüzünden siteye girme aralıklarımda farklılaşmalar olmuştu.

Şimdilik aklıma gelen bunlar. İlerleyen günlerde başka bir şey gelirse aklıma başka bir site ile ilişkilendirip yazabilirim.

Sosyomat buradan

Saygılar.

Bunları paylaşasım var # 12

Bu aralar yine çok özel bir şey bulamadıkça yazmak istemiyorum. Zaten bir çok diğer konuyu herkes tekrar tekrar yazıyor. Benim yazmamın çok farklılık oluşturacağını düşünmüyorum.

Neyse paylaşmak istediğim şeyler var ilki ; Kevin Rose'un(Digg kurucusu) Yeni Zelanda Webstock etkinliğinde yaptığı konuşmanın özet metni.

Konuşmanın başlığı Kevin Rose's 10 Tips for Entrepreneurs( Kevin Rose'dan girişimciler için 10 ip ucu).

Bu 10 ipucundan bazıları şöyle. 1-Just Build It (Sadece oluştur, dene! denemeden bilemezsin gibi bir anlamı var) 2- Iterate (Yinele ; Kur bırak yeniden yap vazgeçme)
8-Connect With the Community(Topluluklarla birleş(iletişim kur) ; onlardan geri dönüş al) 10-Analyze Your Traffic (Trafiği analiz et bunu açıklaya gerek yok)

Yazının tamamı Read Write We üzerinden Kevin Rose's 10 Tips for Entrepreneurs

İkinci paylaşacağım ise Abd'de yapılan ibr araştırmanın linki olacak. Araştıramnın içeriği ; Mobile Sosyal Ağlar masa üstünden daha popüler(Mobile Social Networking More Popular than Desktop) . Araştırmadan bahsetmeme gerek yok sanırım okumanızı tavsiye ederim.

Araştırma sonuçlarına baktıktan sonra Google'ın yüksek ücretle aldığı mobil reklam ajansı aklıma geldi ilk okuduğumda miktar biraz yüksek gelmişti fakat bu işin daha ileri de gidebileceklerini gördüklerinden dolayı bu miktarı ödedikleri ortaya çıkıyor.

Saygılar.

18 Şubat 2010 Perşembe

Secretlondon hikayesi

Bu konuyu techcrunch geçen haftalarda en hızlı büyüyen facebook grubu olarak haber yapmıştı. Dün ise bu grubun facebook grubunda bir siteye dönüştüğünü yazdı. Facebook grubu duruyor halen.

Oranın linkini vereceğim. Ama ben de ufak bir yazı yazayım. Grubun içeriğini anlatayım kısaca grupta Londra'da olan fazla bilinmeyen aktiviteleri paylaşıyorlar. Nerede güzel bir yemek var orayı anlatıyorlar nerede güzel bir grup çıkıyor onu anlatıyorlar. Artık facebook gruplarının yanında bir de siteleri var bir haftada yaptıklarını ve harcadıkları paranın çok fazla olmadığından bahsediyorlar ki yine 5000 tl gibi para harcanmış. Gelecekte bir kaç şehir için bu tarz siteler daha açacaklarını anlatıyorlar.

Bence bizimkilerin kurduğu ve üye sayıları milyonları geçen gruplarında bu tarz oluşmda bulunması lazım. Secret london ekibi (ekip dedim ama kurucusu 21 yaşında Tiffany Philippou adında bir kız) bu işi 180 000 kişiyi bulunca yapmışlar.

Bu hareketin bence dikkat çeken fikir "eğer bu kadar kişiyi bir araya toplayabiliyorsan onları harekete de geçirebilirsin" . Bu fikirden hareket ederek (bir kaç siyasi grubu dışında tutmak lazım) topladıkları kişi sayısı 100 bin üzerinde olan her grup bu konuda düşünmeli ve harekete geçmeli. Facebook'tan çıkan bir girişimin tutma olasılığı bence gayet yüksek (bir sürü sayı vermeye gerek yok , şu kadar saat geçiriyor gibi istatistikler ortada zaten riske girmek isteyen o istatistikleri takmaz ya da o istatistiklere bağlanır).

Bu iş bence bambaşka bir yol açabilir eskiden herkes ilk önce şirket ürün sonra sosyal medya yolunu kullanıyordu. Bu durumda sosyal medyada bir nabız yoklama ondan sonra işin ortaya çıkışı sırası olabilir. Her zaman söylediğim gibi ben uzman değilim bu konuda yatırım uzmanlarına danışmak lazım yanılıp yapılmayacak şeyleri gözden geçirmek lazım hepsinden önce riski göz almak lazım. Bir sürü parametre , bir sürü hesap işi var. Hiç girmeyeyim bu konuya en iyisi. Linkten okuyup feyz alınız.

Techcrunch'un secretlondon ile ilgili yazısı

Not : Kocaman başlıktan kurtulup basit paintte yapılacak kadar kolay bir başlık yaptım. Paintte yapmadım inkscape kullandım giderek düzeltmeye çalışacağım. Zaten blog temasınıda değiştirmem lazım çok karıştı ortalık çöpe döndü blog :)

Saygılar.

16 Şubat 2010 Salı

UEFA Euro 2016 Adayı Türkiye



Yine bir spor olayı hakkında yazacağım. Euro 2016 şampiyonası için ev sahibi olma süreci başladı. Dosyalar Uefa ya verildi. Açıklanmasına 100 gün var(Konu ile ilgili internet sitesinde bir sayaç var ve sayaç 28 mayıs gününde son bulacak). Bu olanları duyduktan sonra federasyon dosyayı hazırlamaktan başka ne yaptı diye düşünmeye başlamışken internet sitelerini gördüm güzel olmuş bence yeterli abartılmadan yapılan bir site. Burada aday şehirler için birşeyler yazmaya gerek duymuyorum belli raporlar karşılığında bu şehirler seçilmiş benim bu konuda yeterli bilgim yok biraz daha rahat konuşabileceğim bir konuda yazmak istedir.

Siteyi gezip görürsünüz. Site için yazmayacağım fakat sosyal medya hakkında bişeyler yazacağım.Destekle butonu üzerinden "göster kendini" sloganı kullanılarak yapılan siteye bağlı bağlı olan ; bir adet Facebook , bir adet "cezalandırılmış" Twitter hesabı ki acayip kötü göründü gözüme birden ve terk edilmiş gibi duran bir Friendfeed hesabı.

Facebook hesabı güzel olmuş İkea'nın zamanında yaptığı foto etiketleme yöntemiyle bir yarışma yapmışlar. Bir iki hediye vermişler. Buraları güzel , olan biteni an be an bildiriyorlar. Zaten orijinal sitede blog gibi kullanılıyor. Haberler veriliyor yapılanlar anlatılıyor. Facebook kullanma işini kıvırmışlar güzel gidiyor iyi yönetiliyor fakat twitter ve friendfeed hesaplarını keşke açmasaydınız böyle terk edecekseniz boş verin olmasın facebook zaten işinizi görecektir. Bakalım ota boka toplanıp 1 milyon olan facebook insanı bir işe yarama ihtimali az da olsa olan bu organizasyon için kaç milyon olacak.

Euro 2016 adayı Türkiye resmi sitesi burada sosyal ağlarda ki sayfalara bu sayfadan ulaşabilirsiniz

14 Şubat 2010 Pazar

Türkiye'de ilk Tv karakteri twitter hesabı

Galiba diyerek devam edeyim çünkü hali hazırda bütün twitter'ı gezmek gibi bir şansım yok en azından gördüklerim arasında ilk. Daha önce Behlül hesabına denk gelmiştim ama fake olduğunu öğrendim(Allahtan fake çıktıda bişey olmadı :) "gerzek bir espri ama burada yapmayacağımda insan içinde mi yapacağım) sonradan yapım şirketi ile alakası yokmuş. Yurtdışında bunun benzerleri var misal ; Heroes dizisinden Matt Parkman karakterinin hesabı var.

Aslında Türkiye'de de benzer bir deneme yapıldı Kanalizasyon filmi için ama film pek tutmayınca hesabın haberini de alamadık. Neyse kim ve hangi Tv programı için oluşturulan karakterin hesabı olduğunu hemen söylüyorum. Star Tv'nin yeni programı "Bana Bunlarla Gel" adlı skeç komedi programının karakterlerinden olan ve Vural Çelik (Avrupa Yakası'dan Kubilay) tiplemesi olan son arabeskçi karakterinin twitter hesabı bu hesap gayet aktif olduğunu belirteyim 11 Şubattan bu yana hergün 10 tane tweet atmış neredeyse. Genellikle karakter hakkında bilgiler ve arabesk sanatçılarımızın söylediği gibi ahkam kesme tarzında tweetler. Takip edilebilir eğlenilebilir.

Son Arabeskçi Twitter Hesabı

Şarkısının(Tıkla bana) video görüntüsü Star Tv üzerinden burada

12 Şubat 2010 Cuma

Doğru adam doğru hareket # 11



Link

Uzun süredir yazmadığım bir başlık ismi konusuna sürekli takıldığım için yazamıyorum çoğu zaman aklıma gelen uçup gidiyor. Bu sefer sabah zap sırasında Harun Kolçak geldi birden önüme , facebook fan sayfasından bahsediyordu. Yahu dedim ne güzel adam 90'larda kalmamış bir facebook fan sayfası açmış onunla bizzat ilgileniyor. Oradan gelen seslere kulak veriyor. Yeni albüme koyacağı eski şarkılarından bir şarkıyı oradan seçecekmiş onları anlattı. Tekrar tekrar düşündüm "bu 90'lar güzel yıllar". O zaman ünlü olanlarda bir şeyler var ki hala isimlerini anıyoruz.

Not: Google buzz ile halen tam olarak ilgilenemedim zaten etrafımda pek kullanan yok ve opera ile pek uyumlu değil gibi bakalım ilerleyen günlerde yazacağım. Google Wave gibi olmasın diye gaza gelmiyorum.

Harun Kolçak Facebook Fan Sayfası burada

Saygılar.

11 Şubat 2010 Perşembe

Vancouver 2010 Kış Olimpiyatları



Her zaman ki olduğu gibi bu yazıyı da sosyal medya ile bir şekilde bağlamaya çalışacağım. Kış olimpiyatları hakkında bir şeyler bilmezsem de. Zaten burada "hangi sporların yapıldığı" hakkında ya da biz "niye yokuz diye bu spor olayında" gibi şeyler yazmayacağım. Bunları yazacak insanlar ve bu konulara çözüm arayacak insan da ben değilim.

Neyse kış olimpiyatları Vancouver kentinde yapılıyor bu konu hakkında resmi site ve wiki sayfasını aşağıda vereceğim yine her zaman ki gibi. Olimpiyat dediğimiz şey büyük olay ona göre organizasyon yapılıyor ona göre para harcanıyor her türlü tanıtım yapılıyor. Tabi yeni medyada bu tanıtım işinden hakkını almışa benziyor. vancouver 2010 sitesine girdiğiniz zaman 3 tane twitter hesabı 2 tane facebook hesabı ile karşılaşıyorsunuz. Twitter hesaplarından code 2010 adlı hesap 2 dilde tweetliyor fransızca ve ingilizce diğer bütün sosyal ağ hesapları ingilizce. Followtheflame adlı hesap ile adındanda anlaşılacağı gibi meşaleyi takip ediyoruz. 2010tweets adlı hesapta ise hesabın takip ettiği sporcuların tweetlerini ve kardeş hesapların tweetlerini Rt şeklide buluyoruz.

Facebook fan sayfaları ise 2 adet bunlardan biri Cultural Olympiad adında ve olimpiyatlar çercevesinde gerçekleşecek olan kültürel aktiviteleri söylüyor. Diğeri ise olimpiyatların fan sayfası ki 420 bin gibi iyi bir sayıya sahip. Bu sayfanın içeriği ise spor olayları üzerine.

Genel olarak konuşursak eğer güzel çalışılmış güzel organize edilmiş bir sistemi var özellikle sporcuların tweetlerini rt mekanizması akıllıca olmuş. Benim gibi kış sporlarından pekte anlamayan birisi için ve sporcuları tanımayan birisi için iyi bir kaynak olmuş.

Farklı bir kaynak olarak ise Vancouver Sun gazatesi Olympicreporter adlı bir twitter hesabı üzerinden olayları takip ediyor. Aynı gazetenin birde olimpiyat blogu var inside the olimpics adlı.

Son olarak sporculara ufak kısıtlamalar getirilmiş sosyal medya araçlarını kullanma açısından. Çok içeriden fotolar olmasın , yedek klübesinden tweetler gelmesin gibi ...

Olimpiyar resmi sitesi Vancouver 2010

2010 Kış olimpiyatları viki sayfası

Saygılar.

9 Şubat 2010 Salı

Sosyal oyun havuzunda büyük balık



EA (Electronic Arts) geçtiğimiz aylarda sosyal oyun firması Playfish'i satın almıştı şimdi ise sosyal oyun piyasasına EA elinde bulundurduğu serilerin facebook adaptasyonları ile gireceğini açıkladı ilk olarak Amerikan Futbolu serisi olan John Madden Football sonrasında ise Tiger Woods Pga Tour serisini adapte edeceklermiş.

Nasıl olacak bilmiyorum ama başlarda büyük gürültü koparabilir belkide yine zarar açıklayan EA ya nefes aldırabilir bu hamleler.

Yapılan hamlelerden(Amerikan Futbolu ve Golf) de anlaşılacağı gibi EA'nın önündeki hedef pazar Abd li kullanıcılar. Neredeyse bilgisayar kullanan her Amerikan vatandaşının(95 milyon civarı) facebook hesabı olduğunu düşünürsek gayet mantıklı hareketler bunlar. Belki de ilerleyen zamanlarda her ay başında buradan yayınladığım inside social games tablosunun yeni konukları olacak.

Tiger Woods hamlesi ne kadar tutar bilmiyorum ki bildiğim ve okuduklarım kadarıyla Tiger Woods epey yara aldı son zamanlarda. EA'da arkasında durdu fakat ne olacağı belli olmaz yine. Sonuçta oyun yapan bir firmanın alıcılarının önemli bir kısmı çocuk yaşında sayılan kullanıcılar ve ailelerinin bu konuda ki duruşlarının önemli olacağını söylemek boş konuşmak olmaz.

Paidcontent.org sitesinin konu hakkında yazısı buradan

Saygılar.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Arada kalmak




Çok güzel bir sözdür iki kelime ile ne kadar çok şey anlatır. Bu aralar bir konu hakkında yazıp yazmama konusunda arada kalıyorum sürekli. Facebook tasarım değiştirdi konusu. Facebook sene içinde bir çok kez tasarım değiştirdi. Bu bloga başladığım sıralarda da bir tasarım değişikliği yaptı onu da yazıp yazmama konusunda arada kalmıştım.

Bu konuyu neden yazıp yazmama arasında kalıyorum ; çünkü bu tasarım değiştirdi haberleri sürekli olacak hele ki facebook için. Her tasarım değiştirmesinde yazmak istemiyorum. Gerekli gelmiyor bana çünkü adamlar mükemmeli yakalamak istiyor. Mükemmel tanımı da her zaman değişen birşey misal Sega Mega Drive Konsol aldığım zaman Sonic 3d blast oyununu aldım o zaman mükemmel bir oyundu benim için şimdi çok sıradan geliyor. Şimdi Killzone 2' yi görüyorum daha iyisini bekliyorum. Facebook bunu yaptı daha iyisini yapacak biliyorum ve tasarım değiştirdi haberlerini artık yazmak istemiyorum.

Zaten büyük bloglar bu haberi sürekli yazıyorlar ben burada yazsam ne olur yazmasam ne olur kişisel birşeyler katamayacağım bir yazıyı yazmamayı tercih ederim ne web tasarımdan anlarım ne de tasarımdan. Kullanışlı gelip gelmediğini yazarım fakat çokta önemli bir konu değil bu da.

Twitter için bu durum farklı twitter'ın uzun zamandır getirdiği en büyük yenilik listeleme opsiyonu. Twitter için yeni bir şey oluyorsa hep dışarıda olan uygulamalar tarafından yapılan değişiklikler. Twitter tasarım için bir şey yaparsa benim için haber niteliği taşıyor olabilir fakat facebook bu tarz değişiklikleri rutine bağladı. Facebook tasarım ekibi en sonunda bu işten sıkılıp insanlara blogger'ın yerleşim sayfası ya da igoogle gibi bir ana sayfa yapacak herkes istediği gibi düzenleyecek hesabını.

Saygılar.

6 Şubat 2010 Cumartesi

Friendfeed , Cliqset , Nsyght ...





Techcrunch Nsyght diye yeni bir bütün akışı bir arada toplayan yeni bir site açıldığını yazdı bugün. Yani site cliqset ve friendfeed ' in yeni bir türevi. Tutar tutmaz bu konu pek bağlamaz fakat 200 bin dollar yatırım almış herhalde bir gelecek gördü yatırımcılar.

Buradan şu konu hakkında yazmak istiyorum "tamam bir çok akışı bir arada toplayan siteler var fakat insanlar akışları mı birada toplamak istiyor ya da sadece beğendiklerini paylaşıp yorum mu yapmak istiyor". Bu konu çok ilgi çekici friendfeed'te bir çok kez bu konu "twitter yazdıklarınız friendfeedte görünmesin" üzerinden tartışıldı. Kimisi bütün ağlarda olan akışı friendfeed'e bağlamış kimisi sadece freindfeed için bir sınıflandırma yapmış. Ben friendfeed için sınıflandırma yapanlardanım misal sadece blogger twitter ve digg hesabım friendfeed'e bağlı. Friendfeedi ayrı bir dünya olarak konumlandırdım. Friendfeed takip ettiğim çoğu kişiyi yüz yüze tanışmış değilim facebook gibi arkadaşlarımdan kurulu bir ağa sahip değilim yani , sadece paylaşımlarını beğendiğim için takip ediyorum. Yani digg Türkiye'de aktif olsa kesinlikle friendfeed'i bu şekilde kullanmam.

Akışını bir arada toplayan insanlar için friendfeed'i kullanmak ki bence akışları bir arada toplayıp kullanmak bu işin ilk kuruluş amacı bu , friendfeed'i neden böyle kullanıyorsun demek saçma zaten amaç bu akışları bir arada toplamak eğer friendfeed'e özel bir içerik üretip kullanıyorsan ne ala. Şu yazıyı yazarken Friendfeed'te önümden geçen 20 içeriğin sadece 2 si friendfeed'e özel içerikler. (Bookmarklet ile gelen içerikleri friendfeed içeriği olarak saymamayı tercih ettim sonuçta dışarıdan gelen ve friendfeed için özel oluşturulmuş bir içerik değil).

Friendfeed aslında burada ismini 20 kez söylediğim kadar popüler değil sadece belli bir kesim tarafından kullanılıyor bir facebook bir twitter bile değil sadece halen Türkiye'de bu kadar popüler olmasının nedeni kullanıcılarının gerçekten doğru düzgün ve ne paylaşılıp ne paylaşılmayacağını bilen insanlar olduğundan dolayı ve iyi networkları olan insanlar olması.

Bu tarz sitelerden muhtemelen bu sene içinde bir adet Türk versiyonda görebiliriz bir şey duyduğumdan değil umduğumdan , friendfeed kullanıcılarının çoğunluğu Türk (alexa diyor ben değil) neden bu tarz bir Türk girişimi olmuyor acaba olsa kullanılabilir.

Yazının asıl konusu olan site için bir yorum yapmayacağım fakat tasarım olarak Friendfeed in önünde gibi durduğunu söyleyebilirim.

Yazıda olan her linki içinde bulabileceğiniz Techcrunch yazısı

22 Şubat 2010 tarihli ekleme: nsyght zaten çoğunluğunun Türk olduğu bir ekip tarafından oluşturulmuş. Londra merkezli olduğunu öğrenince direkt Türk değildir diyerek geçip uzaklaşmıştım. Eğer denk gelirlerde okuyan birileri olursa özür dilerim aslında çok önemli olan bir ayrıntıyı gözden kaçırmışım. Şimdi gidip üye olma zamanı :)


Crunchbase sitesinin Nysght hakkında olan sayfasından daha derli toplu ve ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Saygılar.

4 Şubat 2010 Perşembe

Diziler ve sosyal medya # 6



Bugün yazacağım konu yine yeni izlemeye başladığım bir dizi ile ilgili White Collar. Belki izlemişsinizdir belki adını bile duymamışsınızdır. Zaten dizi Abd pazarına yönelik bir dizi çok sıkı bir senaryosu yok fakat çok iyi bir tanıtım çalışması yapıyorlar dizi için. Resmi sitesi çok iyi şekilde düzenlenmiş. Bırakın diziyi Türkiye'de bu şekilde düzenlenmiş tv kanalı sitesi yok.

Neyse benim konum internet sitesi veya senaryosu filan değil dizinin senaristinin twitter aktifliği üzerine. Jeff Astin adında bir abimiz kendisi. Twitter kullanma şekli çok hoşuma gidiyor uzun süredir. Dizi hakkında ufak ip uçları(bunları senaryonun sayfalarının resimleri olarak gönderiyor) , kendi çektiği kamera arkası görüntüler (3. kattan tente üzerine düşme sahnesini çekip koydu) , favori replikleri gibi güzel ufak ayrıntılar. Dizi fanlarını sevindirecek ve meraklandıracak ayrıntıları ekliyor ki dizinin tanıtımına katkısı olsun. Sosyal medya kullanımı için iyi bir örnek.

Bir benzer şekilde kullanımı Jon Favreu yapmıştı İron Man'in yönetmeni onuda başka bir gün yazarım artık.

White Collar dizisi resmi sitesi

Jeff Astin twitter hesabı

3 Şubat 2010 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 11

Epeydir birşeyler bulup paylaşmamıştım. Bu araştırmayı görünce benim blogta paylaşmaz isem çok ayıp etmiş olurum diye düşündüm(kime ayıp niye ayıp o başka bir konu olabilir)

Bu araştırmanın sorusu şu : Neden sosyal ağları kullanıyorsunuz? Tabi araştımanın öncesinde bir çıkarım yazılmış "sosyal bağlantılarımızın dünyası facebook ve twitter". Uzun bir yazı okursunuz.

Araştırma anketinde "Neden sosyal ağları kullanıyorsunuz" sorusu Facebook , Twitter , Myspace ve Myyearbook için sorulmuş ve sonuçlar grafikler halinde yazıya eklenmiş.

Soruların cevapları çoktan seçmeli olarak alınmış. Seçeneklerden bazıları şöyle ;

- Arkadaşlarla buluşmak için

- Resim paylaşmak için

- Durum güncellemek için ...

Araştırma yazısı http://paidcontent.org/ 

Saygılar.


En iyi 25 facebook oyunu (3 Şubat 2010)




Geçen aydan bu aya öyle büyük bir değişiklik olmadığını gözlemliyoruz. Farmville'in mutlak hakimiyeti devam ediyor. Bumper sticker ve tiki farm yeni oyunlar . Fish world muhtemelen bir daha ki ay listeye veda edecek. Roller coaster Kingdom ise en çok üye kaybı yaşayan oyun olarak görünüyor. Rock you firması zynga'nın hakimiyetini geçip ilk 10 a 2 oyun sokmayı başarmış fakat falan Zynga rakipsiz.

Not: 3 Şubat listenin yayınladığı tarihtir.

www.insidesocialgames.com


2 Şubat 2010 Salı

Aslında aynı başlığı atsaydım

Bazen blogçlar kendi aralarında sen benim yazımı çaldın  ,  izin almadan kullandın diye tartışırlar sonra çalan kişi suçluluğunu fark eder ve yok olur gider bu işin böyle olmadığını yapılmayacağını anlar. Yazılı olmayan bir kuraldır bu bloggerlar arasında "eğer bir yazıyı alıyorsan en azından bir link ver" bu kuralı çoğu kişi uygular.Çoğu kişi yazının tamamını alıntılamaz bir kısmını alıntılar ama yine de ilk yazarın bloguna bir link verilir. Fakat bu iş galiba internet gazetelerinde böyle işlemiyor. İnternet gazetesi doğru tabir değil sanırım gazetelerin internet siteleri.
Neyse konumuza dönelim. Eğer biraz sonra dört ayrı gazetenin linkini vereceğim haberin yazarı ben olsaydım herhalde ağlardım. Economist dergisinden alıntı yapıp haber sayfanı doldurmuşsun birisi bu yazıyı çevirmiş (bildiğim kadarıyla Economist ' in Türkiye baskısı yok) .  Çevirenin ismi yok , ajanstan geldiyse ajansın ismi yok(zaman ve milliyette bu böyle) , Economist internet sitesine link yok(son sayısı demişler daha internette bulunmuyordur araştırma  ama nezaketten ana sayfasına bir link koymaları gerekir) , bu yazıyı buraya yapıştıranın yorumu yok(ehil birisi bu konuyla ilgilenip bir yorum yazmalıydı) , hepsinin başlığı aynı , hepsi tek yazıyı alıp yapıştırmış haber sitesi kurmak bu kadar kolay herhalde. Kusura bakmasınlar gazeteciler canları sıkıldıkca bloggerlara sallıyor ama ilk önce kendi sitenizde olan böyle ucuz bir şekilde özensizce hazırlanmış haberleri halletsinler. Bu haberin ki bu haberse , bloggerların çoğu bu haberlerden daha özen gösterilmiş yazılar yazıyorlar.
Şunu bilmiyorum eğer öyle bir şey varsa bu yazdıklarım çöpe gider ki öyle olduğu sanmıyorum. "Ajanstan gelen yazılar aynen korunarak kullanılcaktır" . Eğer böyleyse daha vahim anlaştığın ajansın güdümde gazete çıkartıyorsun demektir.
Sorunum yazıyı ilk yazan ile değil 4 gazetenin bu yazıyı  alıp direkt yapıştırmasıdır. Eğer gazeteyi alıyorsam ya da internet sitesine giriyorsam orada bu konu hakkında yazan kişilerin yorumlarının bulunmasını isterim.  Yazıyı ilk olarak yazan kişi(anka haber ajansından birisi ismini öğrenemedim) güzel bir çeviri yapmış sitelere haberi geçmişler. Siteler , haberin ilk yazarının ismini not etmemişler , çevirenin ismini not etmemişler. Economist bir araştıma yapmış yahu bu araştırmayı kim yapmış bir isim yazın çevirenin ismi kim bir yazın. İnternet haberciliği böyleymiş herhalde ajansla anlaş siteyi doldur. Kusura bakmayın sizin yaptığınız bu işin daha iyisini yapan 10larca blogger var. Bloglar bu yüzden var olmalıdır. En azında yaptıkları şeyi iş olsun diye değil sevdikleri için yapıyorlar.
Milliyet : Dünya vaktini facebook'ta harcıyor
Zaman : Dünya vaktini facebook'ta harcıyor
Cumhuriyet : Dünya vaktini facebook'ta harcıyor
Hürriyet : Dünya vaktini facebook'ta harcıyor
Saygılar.

1 Şubat 2010 Pazartesi

İki ödül töreni , iki liveblogging örneği



Grammy ve Sundance'ten bahsediyorum ikisi de bugünlerde dağıtıldı. Kazanları merak ediyorsanız sitelere linkler aşağıda olacak. 

Bahsetmek istediğim şey bu iki festivalinde twitter aracılığı ile yaptığı liveblogging hakkında bişeyler yazacağım. Aslında twitterdan bu şeyleri takip etmek ne kadar yararlıdır diye sorulabiir. Twitterdan bu tarz törenleri takip etmek önemli çünkü anlık tepkileri alınabilir anlık tepkiler ölçülüp yarın ki gazete başlıkları bile bu tepkilere göre yapılabilir. Yurtdışından takip edenler ve bir video yayını bulamayanlar için bu tarz yöntemlerle takip edilebilir.Bu sene grammy Türkiye'de yayınlandı fakat sundance yayınlanmadı.  Sundance o kadar popüler olmasa da grammy bugün trendig topics içinde. Ne kadar çok kişi tarafından takip edildiği ortada. 

İki ödül töreninde resmi sitesinde twitter hesapları verilmiş buradan bloglama işini görmüşler. Grammy tabi ödüllendirdiği sektöründe büyüklüğünüde düşünürsek iyi bir derli toplu bir twitter heabı oluşturmuş kullanıcıları listelemiş kazananlara tebrikleri iletmiş. After partyden fotolara yer vermiş(Aslında en önemli şey bu olabilir diğer şeyleri bulmak kolay). İlginç ayrıntıları not etmiş.(Adam Sandler'ın performansı gibi). Yanı bir takipçinin isteyebileceği ayrıntılara yer vererek güzel bir çalışma yapmış. Sundance'de benzer şeyleri not etmiş grammy kadar çeşitli olmasa da farklı olan şeyleri iletmeyi eksik etmemiş. 

İki güzel çalışma. Genellikle bu tarz şeyleri ülkemizde oraya giden konuklar yapardı(liveblogginten bahsediyorum) gazeteciler fotoları çekip twitter hesabına koyardı bu sefer resmi bir şekilde yapılanını gördüm. Şimdi oscar törenini bekliyoruz bakalım orada nasıl bir şey olacak.

Sundance Festival resmi site burada

Grammys resmi site burada 

Bu linklerden twitter ve diğer sosyal ağlarda olan hesapları görebilirsiniz.

Saygılar.


Facebook Sayfası