30 Haziran 2010 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 28

Time Best Blogs of 2010 adlı bir liste yapmış. Listeyi üçe ayırmış. Best Blogs(En iyi bloglar), Essential Blogs(Köklü veya Gerekli bloglar), Overrated Blogs(Abartılmış bloglar).

Best Blogs listesinde benim de sevdiğim bir çok blog bir iki örnek vermek gerekirse ; The Oatmeal, Kottke.org, Engadget, Information Is Beautiful gibi bloglar var.

Essential Blogs  listesinde ise Techcrunch, Gawker, Boing Boing gibi bloglar. Bu bloglar zaten bir blogçu için olmazsa olmaz bloglardandır.

Overrated Blogs arasında ise Mashable ve Fail blog gibi iki büyük blog var. Bu blogların burada olması için geçerli nedenlerde sunmamış değiller şimdi haksızlık etmeyelim :)

Bu blogları ve neden bu listelerde olduklarını  Time Best Blogs of 2010 listesinden bulabilirsiniz.

Saygılar.

29 Haziran 2010 Salı

Tamam bu işten anlamam ama ...

İletişim pazarlama gibi şeylerden anlamam burada bu işi yapanlara akıl verme niyetimde yok. Başıma gelen bir iki olaydan bu işlerin nasıl yapılıp yapılmayacağı konusunda bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Sonuçta burası benim öğrendiğim şeyleri not ettiğim blog. "Olay"(böyle yazdım havalı olsun acaba "case study" filan mı yazsaydım? :)) olarak tanımlayacağım iki şey ile karşılaştım.

Olay 1 
"Bir tanıtım çalışması için bana gönderilen e-postada adımı hatalı yazmışlar"

Bir kişiyi tanımıyorsanız eğer ilk olarak adını sorarsınız değil mi? En azından bir diyalog kurup bir fayda sağlayacağımı düşünüyorsam ben öyle yaparım. Adını öğrenerek işe başlarım. Eğer adını bilmiyorsam bir şekilde(işte sor birilerine, internet çağındayız Google'a sor yap bir şeyler) adını öğrenerek, samimi bir diyalog başlatmaya çalışırım. Samimiyette ilk adım "Kişinin adını öğren?" (En azından benim kitabımda bu iş böyle). Ne yazık ki başıma böyle bir şey geldi karşı tarafın iyi niyetli olduğunu bildiğim için bu olayı uzatmadım. Fakat bir çok kişi bu durumu farklı hassasiyetlerle karşılar. Ad meselesi uzadıkça uzar ver çok saçma yerlere bile gidebilir. Dikkatli olmanızda yarar var.

Olay 2 
"Kendinizi beğenin fakat bu her yerde söylemeyin"

Bir işi beğenirsem hakkını veririm. Şunu beğendim demek bazıları için zor olabilir ama burada bir çok kez beğendiğim şeyleri yazdığım oldu ve işlerin sahipleri gelip teşekkür etti. Fakat birisi bana gelip şu iş çok güzel olmuş derse ve bu birisinin işin içinde olduğunu bilirsem kafamda negatif düşünceler oluşur. Zaten bazı konular yüzünden ön yargılı olduğum şeylerden bahsediyorsa tamamen karşı olurum.

Elbette herkes yaptığı işi beğenir fakat bunu başkalarının söylemesi ama daha doğru gelir bana. Siz söylerseniz bu "kendini beğenmişlik" olarak algılanabilir. Hele bir de bunu sosyal medya araçlarında sık sık dile getirirseniz ve rakiplerinizle karşılaştırma yapılan yerlerde bunu söylerseniz kendini beğenmiş tanımının altını doldurursunuz. Bu yaptığınız kendi emeğinize ve başkalarının emeğine saygısızlık olarak algılanır. Elbette yaptığınız işi savunun fakat size sorulmasını bekleyin, cevap hakkınız doğmuşsa cevap verin hatalı olan bilgilerinizi düzeltin ama durup dururken işinizi övmeyin. Sosyal ağlarda  "ben bu işi çok iyi yapıyorum" cümlesi ters tepebilir dikkat. Sosyal ağlar acımaz sizi reklam eder iyi niyet rezilliğe dönüşür. 


Bu yazdıklarımdan kimsenin bir ders çıkarmasını beklemiyorum. Bu yazılar kendime ileride okumam için yazılmış notlardır. Herkesin aklı kendine yeter ve yapılan hatalar beni çok ilgilendirmez. Bu yazdıklarımı ben de yapmışımdır kolayca gözden kaçan hatalar bunlar, bu yazıyı daha çok kendim için yazdığımdan bu durumlara ben de çok fazla dikkat edeceğim artık.

Saygılar

28 Haziran 2010 Pazartesi

The Guardian World Cup 2010 Twitter Replay

Dünya kupası için gördüğüm en orijinal çalışmalardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu çalışmanın adı World Cup 2010 Twitter Replay. Guardian gazetesinin internet sitesi için yapılmış olan bu çalışma daha önce Mtv Movie Awards için yapılmış olan Mtv Movie Twitter tracker uygulamasına benzer bir uygulama.  Mtv uygulaması için Bigumigu blog güzel bir inceleme yazmıştı.

Guardian'ın uygulamasında biraz bahsedeyim. Bu uygulama maçlar oynandığı sırada Twitter üzerinde yazılan tweetleri derleyerek maç için bir "Twitter Replay" hazırlıyor.

 Şimdiye kadar oynanan bütün maçlar için yapıldı bu uygulama. Yukarıda olan görselde her daire bir maçı simgelemekte. 
 


 

 Bu görsel ise maç başlar iken gönderilen tweetlerin hangi kelimeler üzerine yoğunlaştığının dairesel grafikler ile anlatılması. 
  


 Golden hemen sonra yazılan tweetlerin dağılımını bu görselde görebilirsiniz.  

 Saygılar.

 

27 Haziran 2010 Pazar

İkinci çeyrek geçilirken genel bakış

Mart ayında bir yazı yazmıştım "İlk çeyrek geçilirken genel bakış" adlı onu dönüp tekrar okudum bir ilerleme olmuş mu diye. Pek bir şey yok gibi görünüyor.


3 ay önce: Twitter halen Türkçe değil. Bence bunun nedeni trending topicse bir tane bile Türkçe kelime sokamamamız. Burada olduğumuz gösteremiyoruz demektir bu durum.
Şimdi :  Twitter hala Türkçe değil fakat Trending Topics'te kelimelerimiz girdi. Recep Bey, Kılıçdaroğlu, Aşk-ı Memnu gibi. Twitter fark etmiş ama yeni dil ekleme gibi bir planları yokmuş bekleyeceğiz demektir.
 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------
3 ay önce : Facebook halen bazı kullanım yönergelerini Türkçe'ye çevirmedi. Facebook içinde en kalabalık ülkelerden olduğumuzla övünüp duralım. Fakat Facebook'un bu büyük çoğunluğu gözardı etmesi konusunda bir şey yapmayalım.
Şimdi : Burada yazdıklarım aynen duruyor bazı kullanım yönergeleri İngilizce devam ediyor. Artık en çok üye olan ülkeler sıralamasında 4. sıradayız. Endonezya bizi geçti.
 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3 ay önce : Müyap ülkesinden ulaşılamayan bir sitede resmi bir kanal açtı. Bu işi iki yönü var. Birincisi Youtube için açılma sinyali denilebilir. İkincisi kapalı olan bir sitenin bir çok siteyi kapattıran bir oluşum ile işbirliği yapması(işbirliği doğru kelime olmayabilir). İki konuda çok su götürecek konular.
 Şimdi : Youtube'un açılması umuduyla beklerken  sansür daha da sıkılaştı. 3 ay sonra bu yazıyı tekrar yazacağım bakalım bu durumda bir değişiklik olacak mı?
 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3 ay önce : Yılın ilk çeyreği geçilirken konum temelli sosyal araçlar Türkiye'de pek tutmamış gibi görünüyor. Bir kaç Türk örneği çıkmasına rağmen halen istenilen safhada değil.
Şimdi : Foursquare biraz kıpırdanmış gibi görünüyor(Bu yorum ülkemiz için geçerli yurtdışında gayet iyi gidiyor). Bu konuya bizimkilerde el attı Turkcell Gezenzi adlı bir servisi piyasaya sundu. Bu iş için halen bir umut besliyor insanlar. Ben mi? Ben lokasyon bazlı uygulamalara ısınamadım bir türlü.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 3 ay önce : Friendfeed hafiften teklemeye devam ediyor. Sıkı kullanıcılarını diğer servislere kaptırıyor(çok yavaş olsa da). Türkiye'den alternatiflerinin çıkacağı söylentilerin dolanıyor ortalıkta. Tutar tutmaz konusunda çıkınca konuşacağım.
Şimdi :  Friendfeed teklese de 3 ay ne ise şimdide o bir fark yok sadece halen çok sıkı tartışmaların çıktığı bir ortam. Bahsettiğim Türk girişiminden ses yok Nysght değil bahsettiğim Türkiye içinden bir girişim olarak duymuştum ama bakalım ne olacak.
 ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
3 ay önce : Son yapılan sosyal medya kampanyaları firmaların canını sıkacağa benziyor. Yıllardır fildişi kulelerinden iş yapan firmalar halk arasına karışınca tepkileri karşılamakta zorlanacaklar gibi.
Şimdi : Bu durumu uygulamalı olarak 3 ay içinde çok kez yaşadığım için önümüzde olan 3 ayda da bu tarz şeyler bekliyorum. Bu olaylar oldukça bana da konu yazacak konu çıkıyor.
 
Saygılar.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Bankalar ve Sosyal Medya (30 Eylül 2010 tarihinde güncellenmiştir.)

Google'dan bloga "bankalar ve sosyal medya" yazarak gelen arkadaşlara yardımcı olalım. Hangi banka sosyal medyada onları bir listeleyeyim.

Garanti Bankası 
  
Resmi Site : http://www.garanti.com.tr/tr/
Facebook : http://www.facebook.com/Garanti
Twitter : http://twitter.com/garanti

TEB

Resmi Site : http://www.teb.com.tr/
Blog : http://www.blogteb.com/ 
Facebook : http://www.facebook.com/myteb
Twitter:   http://twitter.com/myteb
Friendfeed : http://friendfeed.com/myteb 

Akbank  

Her ne kadar bir kampanya için açılmış hesaplar olsalar da bir zamanlar Akbank sosyal medyada vardı. Aslında Akbanksanat'ın sosyal medya hesapları var ama banka ile ilişkilendirmek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Sonuçta yukarıda verdiğim iki banka müşteri ilişkilerini bu hesaplar üzerinden yapıyor Akbanksanat bambaşka bir iş. (Yorumlarda bütün hesaplarını görebilirsiniz.)

Resmi Site : http://www.akbank.com/
Facebook : http://www.facebook.com/Akbank 
Twitter: http://twitter.com/akbank 
Kırmızıya Koş Friendfeed : http://friendfeed.com/kirmiziyakos 
Akbanksanat Resmi Sitesi :  http://www.akbanksanat.com/  (Siteyi görmeniz gerektiğini düşünüyorum o yüzden direkt sitenin linkini verdim oradan sosyal ağ hesaplarına ulaşabilirsiniz.)

Yapı Kredi Bankası 

Bankanın yok fakat Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın Twitter hesapları var.

Resmi Site : www.yapikredi.com.tr/
Yapı Kredi Yayınları : http://twitter.com/YKYHaber 
Yapı Kredi Kültür : http://twitter.com/YKKSY  

 İş Bankası 

Bir Twitter hesapları var muhtemelen  resmi hesap. İş Sanat'ın takip ettiği 4 hesaptan biri olduğunu düşünürsek eğer resmi  olarak nitelendirmek hatalı olmaz.

Resmi Site : http://www.isbank.com.tr/ 
İş Bankası Twitter : http://twitter.com/IS_BANKASI 
Sihirli Ada (İş Bankası'nın çocuklar için bankacılık olayının adı) Twitter : http://twitter.com/sihirliada 
İş Sanat Twitter : http://twitter.com/issanat 

ING BANK

Remi Site : http://www.ingbank.com.tr/ 
ING Blog :  http://blog.ingbank.com.tr/
Facebook : http://www.facebook.com/ingbankturkiye 
Twitter : http://twitter.com/ingbankturkiye 

Unuttuklarım varsa özür dilerim. Eğer sizin aklınıza gelirse yorum olarak ekleyiniz lütfen. Kredi kartları için açılan hesapları eklemedim. Bonus ve WorldCard açılan hesaplar var onları arayıp bulunuz. (Üşendim işte sıkıcı iş ara, bul, onca siteyi listele, ekle :))  Hepiniz resmi sitelerinize koysanız şu hesapları beni uğraştırmasanız hiç fena olmaz hani.


Saygılar.

25 Haziran 2010 Cuma

Devrek'ten Kaliforniya'ya



Sosyal medyanın getirdiği en önemli şeylerden birisi de bilgi paylaşım hızının artması.  Dünyanın herhangi bir yerinde yazılmış bir yazının, çekilmiş bir fotoğrafın, kayıt edilmiş videonun önümüze düşmesi dakikalar alıyor. Hele bu içeriklerin konu aldığı olaylar şu tweette gibi ise dünyanın aslında ne kadar küçük olduğunu tekrar tekrar gözümüze sokuyor.

Kaliforniya merkezli bir blog(Good.is), New York merkezli bir gazeteden(Nytimes), İngiliz kökenli bir gazeteyi (Guardian) referans alınarak yazılan, "aslen Zonguldak Devrekli, Almanya milli takımı forması ile Güney Afrika'da, Gana milli takımına karşı gol atan Gelsenkirchen doğumlu bir çocuk" hakkında yazıdan bir alıntı yapıyorsa  bu durum daha da ilginç hale geliyor. Bu arada golü yiyen kalecinin de Gana milli takımında oynayan Türk vatandaşı olan birisi olduğunu da unutmamız gerekiyorsa sosyal medyanın ve onu getirdiği bilginin yayılma hızını göz ardı edemeyiz. Sosyal medyanın zaten globalleşen dünyayı(bu klişeyi de kullandım ya) daha da küçülttüğünü unutmamalıyız.

Ekstra olarak bu haberi benimle beraber RT edenlerin Kanada, İtalya, Almanya ve İngiltere'de okuyan Zambiyalı bir öğrenci olması size de ilgi çekici gelmiyor mu? Yoksa ben kendi dünyamda mı eğleniyorum? 27 sayısının 2+7= 9 ve 9*3=27 olması gibi bir şey mi olduğunu düşünüyorum? Eğer bunlara rağmen sosyal medyayı göz ardı ediyorsanız saygılarımı ve sevgilerimi tweetliyorum.

Mesut Özil'in nereli olduğu bilgisini http://lucarelli-breitner.blogspot.com  aldım. Teşekkür ederim.

Yazının linkini ise tekrar buradan veriyorum. (goal.blog.nytimes.com)

Görsel Wikipedia'dan link ve telif hakkı hakkında bilgiler burada

Saygılar.

24 Haziran 2010 Perşembe

Bunları paylaşasım var # 27

Düşündüm taşındım pek uğraşmadan yazılacak bir şey bulamadım. Ben de topu Bunları Paylaşasım Var serisine gönderdim.

Bugün ilk paylaşmak istediğim ıvır zıvır. Hubspot Blog'un hazırladığı herkesin okuması gereken 36 sosyal medya blogu listesi. Sosyal medyada ne var ne yok bakıyorsanız bir çoğuna denk gelmişsinizdir gözden kaçırdıklarınız var olduğunu düşünüyorsanız listeyi bir inceleseniz fena olmaz.

36 Awesome Social Media Blogs Everyone Should Read (Hubspot Blog)

İkinci paylaşmak istediğim ise Visualeconomics sitesinin hazırladığı bir infografik.Benim denk geldiğim yer ise ViralBlog. İnsanların internette zamanını neye harcadığını gösteren bir infografik. Tıklayıp büyütebilirsiniz. :)


Saygılar.

22 Haziran 2010 Salı

Sponsorlara Dünya Kupası Etkisi

Bilindiği gibi futbol turnuvaları sponsorların eşliğinde şölene döner. Normal olarak sponsorlar da bu işi babalarının hayrına olsun diye yapmazlar. Global markalar güvenilirliliği artırmak ve Dünya Kupası ile ilintili kampanyalar düzenlemek için daha küçük markalar ise global bilinirliğini artırmak için bu organizasyona dahil olurlar. Ben çok derine inmeden ufak bir yorum yazdım. Tabii futbol ekonomisi üzerine ufak bir Google araması yaparsanız aslında benim yorumlarımın ne kadar yüzeysel kaldığını anlarsınız. Bu arada Dünya Kupası sponsorları için buraya tıklayınız.

Bu kupada önce yapılan turnuvalarda fazla adını duymadığımız bir şirket var Mahindra Satyam. Bu şirket Mahindra Group'un IT şirketi. Şimdi Mahindra Group ne ola ki diyeceksiniz bu sorunun cevabı için sizi wikipedia'ya yönlendireceğim. Mahindra Group Wiki Sayfası. Dikkatli gözler Türkiye'de satılan Pick Up'larını görmüşlerdir. Anlayacağınız bir çok iş ile meşguller.

Mahindra Group en önemli yöneticilerinden birisi(Vice Chairman and Managing Director, Mahindra Group) aynı zamanda bir Twitter kullanıcısı Anand Mahindra. Bu hesabın oldukça fazla takipçisi var bu hesap bir nevi halka ilişkiler departmanı gibi çalışıyor gibi bile söylenebilir.(Bence sosyal medyanın kullanımın şirketlerin en çok önem vermesi gereken nokta halkla ilişkiler noktasıdır).


 Peki sosyal medya bu şirketin Dünya Kupası reklamlarını görmesi durumunda nasıl bir tepki verdi. Bunun için Anand Mahindra'nın Twitter hesabını biraz inceldim.Görünen o ki bu durum şirketin sosyal medya büyümesini daha da hızlandırmış. Zaten yüksel bir grafiğe sahip olan hesabın takipçileri hakkında biraz daha derin bir analiz yapalım.



  Dünya Kupası başlayana kadar ortalama günlük 200-210 civarı takipçi edinen hesap Dünya Kupası'nın başlamasıyla bu sayıyı ortalama 360 civarına çıkmış. Dünya Kupasını başladığı günlerde ise bu sayı 410 çıkmış. Bu durum ilerleyen günlerde de değişmedi.










 Bir günde 533 takipçi ile son bir ayın tepe noktasına çıktı dün.


Görüldüğü gibi sosyal medya Dünya Kupası'nda olan reklamlara tepkisiz kalmamış. Doğru etkinliklerle sosyal medya harmanlandığı zaman geri dönüşlerin sayısı daha da büyük sayılara ulaşabilir. Maçlar heyecanlı hale geldikçe daha bol gollü maçlar gördükçe bu grafikler enteresan hal alabilir. Kim bilir belki kupa bitene kadar Anaand Mahindra'nın hesabı 80 bin civarı takipçiye ulaşabilir.

Grafikleri Twittercounter aracından aldım.

Bu arada şirketin resmi Twitter hesabı burada Mahindra Satyam Şirket sosyal medya araçlarından aktif başta verdiğim linklerden şirketin Youtube ve Slideshare hesaplarına dahi ulaşabilirsiniz.

Grafiklerde olan dağınıklık için özür dilerim.

Saygılar.

20 Haziran 2010 Pazar

Blogçuları yedirdik, içirdik, gezdirdik.

"Social Media Event Planning Internship" yurtdışında şöyle bir ilan vardı gözüme ilişti hatta Twitter'da bile paylaştım. Bu ilan için yorumumda şu olmuştu "Eğer böyle bir ilan bizde de verilirse sosyal medya olmuş demektir" Peki böyle bir ilan verilir mi? Uzun bir süre böyle bir ilan verilebileceğini sanmıyorum zaten daha "Sosyal Medya Uzmanı" kime denir onu bile kararlaştıramadık.

Neyse konu şu; bir kaç senedir şirketler blogçular ile çeşitli "event"ler aracılığı ile iletişim kurmaya onları kendi saflarına çekmeye çalışıyorlar. Saflarına çekme doğrudur kimse bunda bit yeniği aramasın hiç bir şeye kimsenin kar kaşına gözüne bakıp "hadi gel seni eğlendireyim" demez(dememeli zaten). Elbette bir şey bekler bir blog yazısı, bir tweet, bir Friendfeed feedi, bir Facebook foto galerisi, artık bir şekilde onun adını sosyal medyada geçirmenizi bekler(Not kimse bir bir event ile o markanın sosyal medya savunucusu olmaz gerçekçi olalım). Bir çok blogcuda bu beklentileri karşılar. Gerekeni yapar (bu konu için şöyle bir yazı yazmıştım Blogcu Tipleri) dillendirilmeyen istekleri karşılar. Eventçi markanın adını sosyal medyada duyurur. Buraya kadar herşey güzel sonrasında ne olacak peki?

Sonrasında iki yol var eğer eventçi markamız sosyal medyada olmaya karar verirse bu event çok fazla işine yarayacak ve davet ettiği blogçular onun sosyal medya araçlarında izleyiciden öteye geçmeye çalışırken büyük kolaylıklar sağlayacaklar(sosyal medyaya girmek bu markanın insiyatifinde olsa da böyle yapmak sorunların çözülmesi ve marka sadakati için daha iyi olur).  Eventin işte asıl büyük geri dönüşünü burada alacaklar.

Eğer aksi yolda hareket ederse(sosyal medyada aktif olarak var olmaz ise) ne olacak. Ne olacağını şöyle anlatayım. Türkçede güzel bir söz vardır "ağza bir parmak bal çalmak" işte bu sözün uygulamalı anlatımı ile karşı karşıya kalacağız ve devamında izleyici konumunda kalan marka bu event yüzünden "sosyal medyanın karanlık tarafı" ile karşı karşıya kalıp en basitinden şöyle olmak üzere "Milleti yedirip içirip gezdireceğine işini yap" gibi  eleştirilerle karşı karşıya kalacak. İlerleyen günlerde eleştiriler arama motorlarını üst sıralarına çıkacak ve ne eventten eser kalacak ne de iyi güzel sözlerden.

Son söz eğer bir marka sosyal medyada aktif olarak yer alamayacaksa sadece bir event yapıp kaçmasın ya eventleri sıklaştırsın ya da sosyal medyada var olsun. Yoksa bir kez yapılan eventin yazı tura atmaktan bir farkı yok benim gözümde. Tek event eleştiri dozunun artmasıdan daha büyük sonuçlara gebedir her zaman. Bunlar benim fikirlerim elbette marka bir ajans ile çalışıp doğru kararı verecektir.Ajanslar bu işleri profesyonel olarak yapan kişilerden oluşuyor bir çok analiz yapacaklardır. Eventi kullanmak için doktorunuza başvurun.

Not : "Event" kelimesi rahatsızlık verici olduğunu biliyorum ve dil konusunda hassasiyeti olan arkadaşlardan özür diliyorum

Saygılar.

18 Haziran 2010 Cuma

Dünya Kupası Etkisi


Facebook, Twitter derken şimdi bir de Picnik adlı foto editör sitesi Dünya Kupası üzerine özel hazırlanmış efektlerden oluşan foto editör sayfası yayınladı. Bu edit sayfasında ülkelerin bayraklarını resimlerinize zahmetsizce ekleyebilirsiniz. Aynı zamanda yüz boyama kimi Dünya Kupası'nın vazgeçilmez unsurlarından birine de sahip olabilirsiniz.

Dünya Kupası için bir çok site özel hazırlıklar yaptı Facebook, Twitter, Google olsun hepsi bu 4 yılda bir olan şölen ile kullanıcılarını etkilemeye çalışıyor fakat herhalde bizim olmadığımızdan dolayı heyecanlanamıyoruz bu yeniiklere. Neyse Picnik'i nereden hatırlıyorum derseniz Google'ın satın aldığı bir şirket olduğunu söylersem eğer  kafanızda bir şeyler canlanır herhalde. Picnik'i  Flickr kullanıcıları da bilir çünkü kendisi Flickr'in default olarak gelen foto editleme programıdır. Bu arada bu haberi nereden aldığımı belirteyim. Basic Thinking Blog'tan aldım. Bu blog en büyük Almanca bloglardan birisidir bu arada.

Sosyal medya araçları bu tarz Dünya Kupası gibi özel oluşumlara uzak durmuyorlar. Twitter'ın bu aralar sık sık çökmesinin nedeni insanların Dünya Kupası yüzünden olduğu söyleniyor. (Yok Twitter'ın çökmesinin Vuvuzela ile alakası yok). Fakat halen memleketimde Dünya Kupası ve sosyal medyayı birleştiren bir yenilik ya da eğlenceli bir çalışma görmedim. Tamam yokuz ama bütün dünyanın konuştuğu bir şölenden neden böylelikle uzak kalıyoruz? Bir iki güzele yakın iş yapılmaya çalışıldı ama sonrası gelmedi. Bu konuda sosyal medya ile entegre giden 90 Türk işi belki en eli yüzü düzgün iş oldu. Bir de Monitera'nın Dünya Kupası sosyal medya izleme merkezi ise çok farklı bir uygulama olmuş. Benim gibi sosyal medya takipçilerinin işine yarayacak bir uygulama. Bu arada Monitera Blog 'ta Türkçe olarak yazılan olan en sıkı bloglardandır. Şimdiye kadar gözünüzden kaçtıysa artık takip ediniz. Eğer bu yazdıklarımı görürseler onlardan isteğim daha sık yazmaları.

Sosyal medyanın Dünya Kupası ile entegre olması sosyal medyayı benim gibi takip eden kişiler için sosyal medyanın ne işlere yaradığının kavranması ve citizen journalism kavramının daha da oturması açısından çok önemli. Bir çok kişi Dünya Kupası sayesinden sosyal medyaya daha fazla içerik üretmeye başladı.(Bunu sadece ben demiyorum Cnn'inde konu ilgili yazısı vardı daha önce paylaşmıştım) Bu iş böyle devam ederse insanların sosyal medya araçlarının kullanım sıklığı bile değişebilecek ilerleyen günlerde.

Bir de bu işin pazarlama ve tanıtım tarafı var. Sonuçta oynanan oyun dünyanın her yerinden her kesimden insan tarafından izlenen ve milyonlarca farklı tepki ile karşı karşıya kalınacak ve milyonlarca veriye sahip olunabilecek bir olay. Bu verilerin anlık yorumlanması herkesin işine yarayabileceğini gözden kaçırmamak lazım. Yazılan her durum güncellemesi veya tweet'in dünyanın herhangi bir yerinden okunabileceğini unutmamalıyız. Sosyal medya bu kadar yaygın olmasaydı vuvuzela konusunda sadece bir kaç köşe yazarının dediklerine kalmış olacaktık ve yayınlarda olan ses ayarlanmayacaktı.(bu iyimser bir tahmin gibi göründü birden gözüme :))

Görsel Abc.net.au sitesinen alınmıştır.

Saygılar.

17 Haziran 2010 Perşembe

Promoted Trend Nedir?


Promoted Trend Twitter'ın gelir modelidir. Yani Trending Topics'e reklam vermek. İlk reklam Toy Story 3 için oldu. Artık Twitter'ın gelir modeli nedir diye yana yakıla dolanmayacak insanlar. Ben de Twhaber'de yazdığımı yazımda Twitter'ın gelir modellerinin ne olabileceğine değinmiştim. Yazımda olan tahminlerimden birinin tutması beni sevindirdi benim tahminim biraz yüzeysel olsa da hayli yakın bir tahmin olmuş oldu. Yazının linki burada.  (Twitter'ın reklam modeli ne olacak acaba?)

Tahminin şuydu;  

Trending Topics bölümünde olan başlıkların sayısını artırmak. Artırılan başlık tabi olarak reklam başlığı olacak.(herhalde reklam olduğu bildirmek zorunda olduğu için bu bir reklamdır ibaresinin olması lazım) 

Mutluyum gururluyum :)

Saygılar.

Taxi Driver

Redbull F1 takımı her yarıştan önce aşağıda linkini vereceğim gibi bir şehir rehberi videosu hazırlar. İstanbul içinde hazırlamışlar fakat şehir rehberi videosunu ben daha yeni izledim hoşuma da gitti ne yalan söyleyeyim. Bu videoda enteresan taksici abimizle karşılaşmışlar. Eğlenceli bir video. Fakat Arabik öğeler taşıması biraz rahatsız edici bulunabilir. Bunu belirtelim markayı seviyoruz diye herşeyini kabul edecek değiliz. Korna ile iletişim olayına dikkat bu arada.

ISTANBUL TRAFIGI OKULDUR! (İliştirme kodu sorun verdiği için böyle link verdim Red Bull'un resmi sitesine gider diye belirtelim.)

Sonra taksicilerle ilgili enteresan bir video daha olduğu aklıma geldi. Onu da bugün paylaşayım sizinle bugün de kısa keseyim. Bu videoda ise The Best Taxi Driver İhsan Aknur abimizin Lonely Planet'in çektiği fantastik videosu. Muhtemelen Red Bullcular bu abiyi aradılar ama bulamadılar. Onların videosu da güzel ama bu abinin başka bir tadı var.

Lonely Planet - Istanbul - Taxi Driver   videoyu tıklayıp izleyebilirsiniz.

İhsan Aknur Best Taxi Driver'ın Facebook Fan Sayfası 

Sosyal medyada yayılmadığına şaşırdım Red Bull'un hazırladığı videonun, eğlenceli bir video. Bu arada İhsan abimiz I kiss you Mahir'e benziyor olması da bir ilgi çekici.

Sosyal medya ile ne alakası var derseniz bir şey diyemem. Sosyal medya ile alakalı olmadığı ve blogun genel içeriği dışında olduğu için "Alakasız" etiketini kullandım.

Saygılar.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Bunları paylaşasım var # 26

Bugün paylaşmak istediğim Gatorade'in sosyal medya iletişim merkezinden fotolar. Tabii olarak ben çekmedim fotolar mashable.com üzerinde. Gatorade'in sahibi sene başında Abd'in en popüler spor organizasyonlarından NHL'in finali olan Superbowl'dan reklamlarını çekip buradan elinde kalan parayla sosyal medyaya yatırım yapacağını açıklayan Pepsi.Co firması. Parayı nereye harcadığını vereceğim linkten görebilirsiniz.

Inside Gatorade’s Social Media Command Center (Mashable.com)

Aklıma şöyle bir Facebook uygulaması geldi Duvardan Duvara Ses Kaydı gönderme üzerine sadece 10-20 snlik ses kayıtlarını göndereceğiz bir uygulama. Hangi konuda lazım olabileceğini yada ban nasıl bir durumdan lazım oldu şöyle anlatayım. Yakın arkadaşlarımdan birisi Facebook profil fotosunu Emilio Butragueño  ile değiştirmiş. Ben de yahu şuna bir kendi ses kaydımı göndereyim dedim (Butragueno ile alakalı bir espri var aramızda) fakat biraz araştırdıktan sonra tam olarak işime yarayacak bir şey bulamadım. Birilerinin yapmasını bekliyorum. Hadi benden size kıyak başka yerde bulamazsınız.(Hadi len senden fikir mi alacağım diyorsanız almayın belki birinin işine yarar:)

Bir hatırlatma Zynga yine yatırım aldı. Bu sefer 150 milyon dolar. Bu işte büyük para var galiba :)

Saygılar.

15 Haziran 2010 Salı

Ben olsam ...

Şimdi sen kimsin diye sorarsanız tabii olarak hiç kimseyim ama burası benim blogum değil mi istediğim gibi ahkamımı keserim :) (böylede sinirliyimdir) Uzman değilim bu iş böyle olsa benim hoşuma giderdi çevresinde dolaşıp yazmaya çalışacağım.
 
Neyse bir çok Tv kanalı sosyal medya araçlarını kullanıp izleyicileri ile iletişim kuruyorlar. Aynı zaman yayın tarihlerini yeni programlarını tanıtıyor. Burada yabancı örneklerin de vererek bir sürü yazdım. Fakat benim bu işi nasıl yapacağımı hiç anlatmadım. Ben olsaydım ne yapardım?

1- Sosyal medyada olmaya karar verdiğimize göre bizimle insanlar hangi sosyal medya araçlarında diyalog kurmak istiyor insanlar onu belirlemeliyiz. Yani hangi sosyal medyada daha aktif olacağız? (Facebook Twitter veya blog) Aktif olacağımızda kullanacağımız dili bu arada belirlememiz gerekli samimi veya resmi.

2- Benim şahsi kanaatim tv kanalını sosyal medyaya entegre etmek istiyorsak eğer temel sayfayı blog üzerine kurmalıyız. Bu blogu kurar iken sitenin resmi duruşundan uzaklaşıp kişisel bir tavır takınmalıyız. Tabii bu arada bir kanalın blog açtığı çevreye duyurmalıyız ki insanlar takip etsin ve geri dönüş alabilelim. Burada ajansların yayılım gücüne başvurmak gerekebilir. Bu işi yaparken bir çok departman ile bir arada çalışmak gerektiğini unutmamak gerekli.

3- Sosyal medya araçlarında hesap açma işlemlerini tamamladıktan sonra. Bu hesapları blogumuzla entegre hale getirmeliyiz. Twitter ve Facebook'a bağladığımız blog yazılarına gelen tepkileri ölçüp gelecekte üreteceğimiz içeriklerin tarzını belirlemeliyiz.

4- Diğer bir çok blog ile iletişim halinde bulunmalıyız gerekirse promosyon göndermeliyiz. Kimse size sosyal medyanın bedava olacağını söylemedi :) Mümkün olduğunca konumuzla alakalı bloglarla iletişimde olamalıyız ki gerektiğinde ya da nezaketen konuk yazar olarak o bloggerları kendi blogumuza davet edelim.

5- Bu yapılanların bir aylık bir iş olduğunu düşmeyin. Sosyal medya iletişimi uzun zamanlı yapılması gereklidir. Sosyal medyada yapılan işler uzun soluklu olursa daha net sonuçlar alınabilir.

6- Bloga içerik üretirken insanların neyi merak ettiğini iyi analiz edip bir çok soruyu blog yoluyla cevaplamalıyız. Takipçilerimizi biz de takip etmeliyiz kısaca. Analiz ayağında ücretli yazılımları kullanmak gerekli olabilir. Elle yapılan aramalarda sonuç getirse de ay veya herhangi bir süre sonu yapılan işin verimliliğini ölçmek için bu yazılımların büyük faydası görülür.

Neyse bu yazdıklarım temel konular her maddenin kendi içinde bir çok ayağı daha var ben kısaca özetlemek istedim. yapılan işlere de bakarak aklımdan geçenleri yazdım.

Saygılar.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Twitter'da şirketin biri beni takip ediyor !

Twitter'da herkesi olduğu gibi beni de şirketler takip ediyor. Birinin takipçi listesine dalıyorlar sıradan beni de takip etmeye başlıyorlar. Beni neden takip ediyorlar ben onları neden takip edeyim bunun hakkında zerre kadar bir fikirim olmuyor genelde.

Şirketlerin Twitter'da var olmalarının iki nedeni var. Birincisi: Her zaman ki müşterileriyle ilişkide olmak. İkincisi eni müşterileri ikna etmek. Birincisi için girilmesi müşteri ilişkileri yönetimi konusunu çağrı merkezlerinden veya başka araçlardan, sosyal medya gibi nispeten daha ucuz araçlara kaydırmak için yapılan bir hareket. Fakat ikinci ayak biraz sorunlu açıklamak lazım; bir şirketin beni takip etmesi beni pek ilgilendirmez çünkü beni takip etti diye onu takip edemem ve durup dururken diyaloga giremem marka ile. Yeni müşteri kazanmak için Twitter zor bir mecra bunun için bloglar daha etkili olabilir bunu izleyici gözüyle söylüyorum ben uzman değilim ama herhangi bir Twitter kullanıcısını kazanmaktansa blog yazarını kazanmak daha verimli olacaktır.

Böyle şirketler beni takip etmeye başladığında aklıma şunlar geliyor.

* Ahaaa yine şirketin biri promosyon yapıp bir şeyler dağıtacak. Bakalım konser bileti mi verecek yine?

* Bak şimdi ilk bir kaç gün takip edecek sonra kaçıp gidecek küsecek takip etmeyince. 

* Yine dalmışlar birinin listesine beni de aradan seçmişler ne yapacak beni. 

* Yahu bunların müşterisi değil hatta sevmem de neden takip ediyor? Hadi takip ettin de niye iletişime geçmiyorsun kuru kuru tweet yazmak olmaz. Amaç yeni müşteri kazanmaksa bu iş böyle olmaz. 

*Bak herkes burada diye açmışlar hesabı ne tweet var ne bir şey ben ne bileyim resmi hesap mısın sen? 

* Abi bu sektör profesyonellerini takip etmeninde kötü yanı bu yine saçma sapan bir marka beni önemli biri sandı oldu mu? 

* Yahu bak bir biyografimde ne yazıyor? Ben baskı balatayı(ürün temsilidir) ne yapayayım ne anlarım baskı balatadan?

Tabii bunların bazıları sinirle söylenmiş olsa da tamamı başıma gelmiştir. Şirketleri Twitter'da var olmaya karar vermeden önce bir stratejiye sahip olmaları gerekli. Neden burada olmalıyım sorusunu cevabını verip bundan tatmin olabiliyorlarsa bu bu mecrada var olmalılar. Herkes burada biz de gelelim diye bilgisayarcı çocuğu veya stajyeri bu hesapların başına oturtursanız kolay gelsin.

Saygılar.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Facebook'a göre Dünya Kupası

Facebook'un dünya kupası hazırlıkları Facebook Sports sayfası ile yaptığını yazmıştım daha önceden. Şimdi bu sayfada olan verilerden bahsedeceğim.

Bu sayfadan ülkelerin fan sayfalarının üyelerine ve değişik katsayılara göre dizildiği bir liste var. Burada olan duruma göre dünya şampiyonu açık ara Şili. İlk 10 zaten normal şartlarda favori olmayan takımlardan oluşuyor. Bu biraz daha en ateşli taraftar kimde var yarışması gibi konumlanmış.  Liste Passion Rank(Tutku Katsayısı), Popularity(Popülerlik), Intensity(Haftalık taraftar artışı), Region(Kıtalar), Group(Gruplar) gibi bölümlerden oluşuyor. Şimdi bu listelerin birincilerini yazalım. Rank : Fan sayıları bölü internet nüfusu olarak tanımlanmış.

Passion Rank 
Şili

Popularity
Şili (405.967 beğeni) Düny Kupasına biz gitmiş olsaydık kesin biz 1. olurduk bu listede.

Intensity
Meksika (30.084 haftalık artış)

Region 

Afrika 
Güney Afrika (56.256 Beğeni)

Asya 
Avusturlaya (75.024 Beğeni)

Avrupa
İtalya (397.325 Beğeni)

Kuzey Amerika
Abd (188.277 Beğeni)

Okyanusya
Yeni Zelanda (39.683 Beğeni)

Güney Amerika
Şili (405.967 Beğeni)
 
Group : Sıralamalar yukarıda da verdiğim rank tanımına göre yapılmıştır. Bilindiği gibi 1. ve 2. ler bir üst tura çıkarlar. Facebook'un rank sistemine göre 1. ve 2. ler aşağıdadır.
A Grubu  
Uruguay ,Güney Afrika

B Grubu
Yunanistan, Arjantin

C Grubu
Slovenya İngiltere

D Grubu
Sırbistan, Gana

E Grubu
Kamerun, Danimarka

F Grubu
Slovakya, Paraguay

G Grubu
Portekiz, Brezilya

H Grubu 
Şili, Honduras

Unutmadan söyleyeyim bu güzel uygulamayı Involver adlı facebook uygulamalarından uzman olan bir şirket yapmıştır. Bira kolay kaçtık  malum Dünya Kupası maçları var çok sıkı araştırılmış yazılar yazamıyorum kusura bakmayınız.

Saygılar.

11 Haziran 2010 Cuma

Diziler Twitter Kullanmalı Mı?



Benim takip ettiğim dizilerin Twitter hesapları genellikle bir site üzerine ya da Facebook fan sayfası üzerine kurulu oluyor. Ama dün akşam Abd 2. sezon açılışını yapan White Collar dizisinin bu durumu değiştirip bir çok şeyi Twitter hesabı üzerine konumlandırdığını gördüm neler yaptığını kısaca maddeleyerek anlatayım.

* Önceden de yazmış olduğum gibi senaristlerden Jeff Astin yeni sezon için merakı azaltmamak için epey çaba harcıyordu. Twitter hesabından ufak tüyolar geçiyordu. Bu Tüyoları resmi hesapta geçmeye başladı sezon başlangıcı yaklaştıkça.

Ne öğrendim? Twitter'dan geçilen ufak ip uçları kimsenin canını yakmak, takipçileri eğlendirir.

* Sezon açılışı için yapılan basın toplantısına çağrılan gazetecilerin soruları ve cevapları canlı olarak Twitter hesabına girildi.

 Ne öğrendim? Liveblogging kötü değildir hatta böyle kullanılması diğer bütün örneklerinden daha etkileyici olabilir.

* İnsanlar dizilerin nerelerde çekildiğini merak eder. Bu merakı gidermek seyirciyi size bir nebze daha bağlayabilir.

Ne öğrendim ? Dizi mekanları diziyi izlenebilir kılan en önemli unsurlardan ben bir çok diziyi çekildiği yerleri merak ettiğim için izliyorum. Mümkün olduğunca setlerden ve mekanlardan görüntüyü canlı olarak paylaşmak seyirciyi mutlu eder.

* Sadece oyuncuları değil set ekibini de oyuna dahil et. Kostüm tasarımı, makyaj veya ışıkçıların işleri zahmetli işlerdir oyuncuların jilet gibi görünmesini sağlayan kişi izlenilmesi gereken bir kişidir.

Ne öğrendim? Set ekibini konuşmalara dahil etmek seyircinin diziye saygısını artırır yapılan işin zorluğunu kavramasını sağlar. Yapılan işe saygı = Reyting

* Dizi setlerine bloggerları davet etmek sizi eleştirilere maruz bırakmaz.White Collar yapımcıları böyle yapmışlar. Dizi yapımcıları bloggerlara özel bir lansman yapması çok zor bir şey olmasa gerek eğer davette ne kadar ilgi görürseler mutlu olup bunu okuyucularına aktarır. Bloggerların bir çoğu Twitter kullanıcısı olduğunu unutmamak gerekir. Hemen dizi için hashtag yaratıp harekete geçerler.

Ne öğrendim? Sosyal medya tarafından sevilen dizinin ömrü uzun olur. Bloggerları yanınıza alınız. Korkmayın ısırmazlar.

Bu yazı daha uzar ama uzadığı için bir çok kısmı okumaz kısa keselim en iyisi.

White Collar Usa Twitter hesabı 

Saygılar.

10 Haziran 2010 Perşembe

Zynga'dan yeni bomba !


Her ne kadar her çıkan yeni oyun  için "bomba" tanımlaması kullanılsa da bu oyun biraz daha farklı olabilir. Bomba tanımının altını doldurabilir. Yeni oyunun adı Frontierville. Bu oyuna isterseniz pazarlama hamlesi deyin isterseniz süper oyun olmuş aferin deyin bu size kalmış. Fakat bir çok büyük blogu heyecanlandırdığı kesin. Fast Company yeni çıkan oyunlar hakkında fazla yazı yazmaz fakat bunu es geçememiş.

Oyun için şöyle diyebilirim Farmville oyununu biraz vahşi batı öğeleriyle karıştırın işte sizin karşınızda Frontierville oyunu. Facebook oyunları benim için halen çok yavaş ve çok fazla zaman harcaması gerektiren oyunlar. Neyse bu haberi şöyle değerlendirmek gerekir. Bir süredir oyuncu kaybeden Farmville oyunundan kaçan oyuncuları bir yere toplamak gerekiyordu. Gereken oyun bu olabilir. Bu oyunun Fan sayfasında şimdilik 13 bin kişi var. Bu iyiye işaret aslında. Bir süredir yayında olan Funmall oyunun fan sayfasında 17 bin kişi var ve 103 bin kişi bu oyunu aylık olarak takip ediyor. Bir günde(bir gün bile sayılmaz) 13 bin fan kazanmak Frontierville oyunu için iyi bir adım muhtemelen bu ay sonunda toplam oyuncu sayısı 15 milyon civarında olacak diye bir tahminde bulunmak hatalı olmaz. Bu tahmini dayandırdığım en önemli nokta Zynga'nın çıkardığı oyunların ortalama 15 milyon oyuncuya ulaşması.

Neyse sosyal oyun dünyasına yeni bir soluk getirdiği söylenen bu oyun için ay sonunda yayınlanan raporları beklemekten başka şansımız yok evet bir de oynayabilirsiniz. Zaten bir kaç gün içinde Frontierville davetleri Facebook sayfanıza düşer oynamazsanız bile bir şekilde gözünüze çarpar.

Konu ile ilgili iki güncel blog yazısı

Fastcompany Zynga Launches FrontierVille, a Wild West FarmVille 

AllFacebook  Zynga Launches New FrontierVille Game

Saygılar.

7 Haziran 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 25

Bu sefer bir adet infografik ve bir blogger sözlüğü paylaşacağım.

İnfografiğin içeriği şöyle; bloggerlar ve geleneksel medyayı yazılan konulara göre karşılaştırmışlar. İnfografikleri ile ünlü olan Flowtown'un bir çalışması. Araştırma tabii olarak Abd menşeli fakat yine de fikir sahibi olabilirsiniz.

How Subject Matter Varies Between Blogs and Traditional Press (Flowtown)

Blogger sözlüğü ise bloggerların bilmesi gereken 39 terimi sıralamış. Bu liste ise hubspot blog'un bir çalışması.

Glossary: 39 Blogging Terms to Know  (Hubspot Blog)

Saygılar.

6 Haziran 2010 Pazar

Dünya Kupası ve Sosyal Ağlar



Bizim olmadığım bir dünya kupası geldi çattı. Zaten kaç tanesinde vardık sorusuna cevap vermek gibi bir niyetim yok zaten. Neyse Dünya Kupası'nı sosyal ağlarda takip etmek isteyeler için çeşitli Facebook ve Twitter hesaplarına sizi yönlendireceğim. Merak edenler için yararlı olabilecek bir liste olabilir.

Facebook Hesapları

Facebook Sports : Bu sayfa dünya üzerinde büyük seyirci toplayan spor organizasyonları için özel hazırlanan Facebook sayfası bu aralar en gözde spor olayı Dünya Kupası olduğu için onunla ilgili gelişmeleri buradan takip edebilirsiniz.

2010 FIFA World Cup South Africa™ :  Açıkcası en derli toplu bu fan sayfası olduğundan dolayı bunu size önermek durumunda kaldım. Yoksa diğerleri ülkelere özel hazırlanmıştı. Sanırım Facebook yönetimi direkt olarak bu konuya el atınca Dünya Kupası için özel bir sayfa peşinde pek zaman harcanmadı. Halen bilmiyorum resmi fan sayfasımı.

2010 FIFA World Cup Drinking Game :  İşte Dünya Kupası için hazırlanmış en eğleceneli görünen Facebook fan sayfası. How I Met Your Mother ? dizisi seyircileri Robin için uydurulan (But mmm) içki oyununu hatırlayacaktır. Bu oyunun değişik bir versiyonu bu "Drinking Game" . Çalınan her faul düdüğünden herkes içki içecek gibi kuralları var. Bu oyun aslında yurt dışında farklı şekillerde oynanabilen popüler bir oyun bu sefer Dünya Kupası versiyonu yapılmış.

Twitter Hesapları

World Cup Cnn : Cnn kanalının Dünya Kupası için hazırladığı özel hesap. Bu hesabın listelerini kurcalarsanız eğer bazı ünlü futbolcuların Twitter hesaplarına ulaşabilirsiniz.

Fifa World Cup Tm : Fifa resmi olduğunu düşündüğüm  Twitter hesabı haberlerin geçtiği Fifa'nın resmi sitesinde olan haberlerin geçtiği hesap.

"world cup" OR #worldcup OR #wc2010 Twitter için anahtar kelimelerinin ve hashtagların olduğu arama sayfası. Bu aramayı Twitter yönetimi hazırlamış ve Dünya Kupası için bu anahtar kelimelerin ve hashtagların kullanılması önermiş.

Bir de Şu yazıyı okumanızı öneririm. South Africa's World Cup to drive record social media traffic  (Cnn)

Son olarak Fifa'nın sosyal ağ hesaplarının olduğuna eminim(sadece ben bulamadım resmi sitede belirtimediği zaman resmi olup olmadığını kestiremiyoruz) hatta sponsorların hepsinin Dünya Kupası için özel olarak hazırladığı kampanyaların sosyal ağ hesapları olduğuna eminim bunlara ulaşmanın çok zor olmadığını da biliyorum. Fakat Fifa'nın resmi hesaplarına ulaşamamanın veya var olup olmadığını bilememenin sosyal ağları gözden kaçırmak olarak düşünüyorum. Fifa Facebook iletişimi için bir ajansla anlaşmaz mıydı? onu düşünüyorum. Eğer sosyal ağ hesapları var ise neden resmi Fifa internet sitesinden bunlara ulaşmak çok kolay değil? Fifa'ya çemkirecek değilim haddime değil zaten gördüklerimi yazdım lakin. Keşke sosyal ağlarda daha görünür olsaydılar. Uzman olmadığımı belirtim bu yazıyı burada sonlandırıyorum. Bu arada eğer hesaplar varsa ve ben gözden kaçırmışsam bunlar benim eksikliğim tabii olarak.

Saygılar

5 Haziran 2010 Cumartesi

Sıtmaya Razı Olmak

2 sene geçti Youtube sansürünün üzerinden. Olan olmuştu razı olmuştuk çünkü bir şekilde o yasağı delebiliyorduk malum bizim en sevdiğim şeylerdendir yasakları delmek bir şeyin etrafından dolaşmak. Lakin bir kaç gündür bu sefer yasağın etrafından dolaşamadık ve gerçekten ölümü gördük. Sıtmaya razı olan kullanıcılar ölümle karşılaşınca ne yapacağını şaşırdı. Elbette ben de şaşırdım tabii olarak. Google'ın bazı servislerine erişemiyorduk. Dns kar etmiyordu başka şeyler denenmeye başlanmıştı. Yasağı koyan siteye suç atıyordu, site yasaklayana sitem ediyordu. Kullanıcı ne yapcağını bilemiyordu bu sefer gerçekten yasaklarla karşı karşıya kalmıştı.

Herkes bağırsa bile sesinin duymayacağına o kadar emindi ki. Bir çok kişi sadece izlemekle yetindi sonuçları görmeye çalıştı. Ben, bir çok yerden açıklamalar gelse de sonuç olarak ne olacağını kestiremiyordum. Halen bile bu iş nereye gidecek diye düşünüyorum her gün böyle şeylerle uğraşmak zorunda mı kalacaktık. Artık sıtmaya razı olmak istemiyorum ama ne yazık ki yapacak pek bir şeyimiz yok. Hele ki bu işin bile rantının peşinde olan kişileri görünce üzülmekten başka çarem olmadığı düşünüyorum. Kısa kesip burada bitiriyorum neyse ki büyük yabancı bloglar ve ülkemden bir çok kişi bu duruma değindi. Belki birilerinin gözüne girer, bu işin böyle yürümeyeceğinin farkına varır. Çin olmamak için yapılacak bir şeyler olmalı fakat benim aklım bunları söyleyecek kadar çalışmıyor. Çare internet sitelerinde yorum yapmak mıdır? Daha çok blog yazısı yazmak mıdır? yada yine sıtmaya razı olmak mıdır?

Saygılar.

3 Haziran 2010 Perşembe

Geç gelen yorum (Facebook Quit Day)


"Her gün bir yazı" formatına uygun gitmeye çalışırken arda kaynadı biraz bu konu. Sayısal olarak "Facebook Quit Day" olayına bakarsak eğer etkili gibi görünmese de aslında temel sorunlara parmak bastığını için gözden kaçmamalı. (Merak edenler için söylüyorum 31 Mayıs günü 33.000 kişi ayrılmış)

Ben bu durumu şöyle düşündüm uzun süre. "Zaten ayrılanların bir adet yedek hesabı vardır da ondan öylece gidiyorlardır" bu böyle midir araştırma yapmadım zaten nasıl böyle bir araştırma yapacağım Facebook datalarına ulaşmak o kadar kolay mı sanki :). Neyse bu durum aslında başta çarpıcı bir hareket gibi görünse de böyle olacağını tahmin ediyordum.

Böyle olmasının nedenlerinden bence en önemlileri; organizasyonun kendini yeterince anlatamaması ve Facebook güvenlik güncellemesinin tam bu durumdan hemen önce duyurulması. Böyle olunca sayısal olarak baktığımızda çok etkisiz bir girişim oldu bu hareket. Ama biraz daha derinlemesine baktığımızda ise Facebook yöneticilerinin dikkati çekildi diye düşünüyorum. Güncellemenin zamanında manidar olmasından dolayı bunun böyle olduğunu tahmin ediyorum tabii olarak.

Benim açımdan ise bu durum şöyle açıklanabilir. Bu şekilde Facebook güvenlik işlerine takıntılı olan kişilerin gitmesi kötü oldu (Halen bir çok hesaplarının olduğunu düşünsem de gerçekten gittiklerini varsayıp yorumluyorum). Facebook gibi büyük bir oluşumun içinde Facebook yönetimine muhalif olarak, onları diken üstünde tutan kişiler olması gereklidir. Benim de içine dahil olduğum bir çok kişi en son ne güvenlik ayarlarına ne zaman girdiğini bile hatırlamıyordur büyük ihtimal. Muhalif kişiler özel hayata saygı konusunda Facebook yönetimin aldığı kararları gölge gibi takip edip bir çok şekilde uyarıyorlardı. Bu bir çok kişi gibi benim de yararımıza olan işlerdi. Halen Avrupa'da bu işi yapan özel denetim kuruluşları olsa da sivil bir insiyatifin bir şekilde etkili olmaya çalışması önemliydi. Çünkü Web 2.0 ve sosyal medya içeriği kullanıcıların üretmesi üzerine kuruludur. İçeriği yöneten içeriğin paylaşılması ve yönetilmesi konusunda da söz sahibi olabilmelidir. Büyük kuruluşlar değil bireyler bu işe yön vermesi gerekir.

Neyse siz bu durumu çok daha güzel açıklayan iki link verip yazıyı tamalayayım.

5 Reasons Why Facebook Quit Day Was a Flop (Social Media Today)

Quit Facebook Day Falls Flat (Mashable) (Anketi inceleyiniz insanların Facebook'a tam olarak güvenmediği ve hala ondan vazgeçemediği sonucunu çıkartabilirsiniz nasıl mı? Faceook Quit Day sonuçları ile anket oranlarını karşılaştırınız)

Quit Facebook Day Sitesi

Saygılar.

2 Haziran 2010 Çarşamba

En çok oyuncusu olan 25 Facebook oyunu (1 Haziran 2010)



Bu listeyi takip etmeye başladığım süre(Yaklaşık 6 ay) boyunca oyunlar için en karamsar tabloyu görüyoruz. Bir kaç oyuncu dışında bir çok oyun oyuncu kaybetmiş görünüyor. Bu açıkça beklediğim bir şeydi. Sanırım bir çok oyun yapımcısı firmada bu duruma oyun yapmayarak katkıda bulunmuştur.

Listenin uzun süredir 1. si Farmville olmasına rağmen bu ay yine oyuncu kaybetmeye devam ediyor. Zyngaçılar bu durumu farketmiş olacaklar ki diğer sosyal ağlara da entegre olmaya çalışıyorlar. Farmville bu ayın en çok oyuncu kaybeden oyunu olmuş durumda. 7 milyon oyuncusunu daha kaybeden oyun için gelecek ay bu sayının 10 milyonu bulacağını söylemek hata olmaz.

Bu ayın kazananı ise Ninja Saga adlı oyun. Yeni olan bu oyun 5.3 milyon oyuncu kazanarak bu ayın en çok kazanan oyunu olmuş ve geçen aylar düşmüş olduğu Top 25 listesine geri dönmüş.. Listede oyuncu sayısını artıran çok fazla oyun yok Mindjolt Games, Buble Island, Ninja Saga bu oyunlar.

Geçen ay ilk 3 oyun değişmemiş sadece Texas Hold'em Poker Birthday Cards uygulamasını geçerek 2. liğe oturmuş.

Son söz olarak şunu söyleyebiliriz. Gelecek aylar bu aydan daha da karamsar olacak gibi görünüyor. Her ne kadar EA gibi bir şirket işin içine girmişse bile sosyal oyunlar epey zorlanacak gibi görünüyor. Zaten bu düşüşlerin olamasının en önemli etkenlerinden birisi de Facebook'un yeni e-posta gönderme politikalarıydı. Bu düzenlemeler sosyal oyun geliştiricilerine yeni yollar aramaları gerektiğini söylemişti adeta. Hatırlanacağı gibi Zynga - Facebook ayrılığının eşiğine getiren anlaşmazlıkta Credits olayının dışında bu durumda dillendirilmişti.

Listenin sahibi Inside Social Games sitesidir. İngilizce bilgiler ve benim yazdıklarımdan daha fazlası için Top 25 Facebook Games for June 2010: Big Titles Continue to Plummet 

Saygılar.

1 Haziran 2010 Salı

Sosyal Medya ve Irkçılık

 Burada onlarca kez sosyal medyanın getirdiği özgürlüklerden bahsettim. Yine şöyledir böyledir diye anlatmanın bir lüzumu yok sanırım. Zaten biraz empati ile her şeyin çözüleceğini düşünüyorum.

Bu yazıyı yazmamın asıl nedeni 2 gün içinde gerçekleşen vahim olaylar. Bu olaylarda bir taraf tutabilmek mümkün müdür acaba insanlık dışında? Ne yazık ki sosyal medya bunu bana gözüme soka soka anlattı ya da gösterdi diyebilirim. Bir çok insan kimi anlık sinirle, kimi zaten var olan ırkçılık hissiyatını ortaya çıkardı. Kimisi Hitler'den dem vurdu kimisi ümmetçilikten. Ne yazık ki bunları gördüm.

Kendimi sorgulayıp durdum. Ben Hitler sempatizanı bir kişiyle nasıl aynı düşüncede olabilirim ya da 7.0 yetmedi mi?  diye sorabilen bir kişiyle. Bu insanların yaptığı eleştirilerin gerçekten insanlık için yaptığına nasıl inanabilirim? Düşündüm durdum halen bir sonuç bulamadım. Onlar ayrı şeyler demeyin lütfen demek istediğimi anlamaya çalışın. Dün İsrail'i protesto etmek için konsolosluk önününde toplanan kalabalık neden kameraları görünce telefonlarına sarıldığını açıklayın bana. Neden Facebook kullanılarak İsrail mallarını protesto ettiklerini de. Irkçılığın bir hastalık olmadığını da açıklayın bana.

Hele bir de yukarıda yazdığım örnekleri zeki olduğunu düşündüğüm insanlarda gördüm ya başka bir şey diyemiyorum. Bu konuda yazılmış başka güzel bir yazıya yolluyorum sizi. Korner Olması Lazım : İsrail Filistin Üzüntü

Sosyal medya insanlara özgürce eleştirmeyi gösterdi. Lakin bizim toplumumuzun eleştiriden anladığı maç sonu topun çizgiyi geçip geçmemesi olduğundan bu bize yaramadı. Biz eleştirmeyi öğrenmedik öğretilmedi belki de. Geleneksel medyada eleştiren vatan haini oldu, eleştirmeyen yandaş candaş oldu. Eleştirme yanında çözüm gösterme de yoktu, gözü dönmüş "birşeyist" birisi gibi "bu böyle olmaz" deyip geçmeyi öğrendik. Herkesin bildiği bir söz vardır ya hani " Bana balık verme, balık tutmayı öğret". Biz iyice balıkları almaya alıştık tutmayı öğrenmek için  uğraşmadık. Hazır düşünceleri alıp kendimize adapte etmeye çalıştık. Dünyanın bize uyması için uğraştık bize uymayanı ötekileştirdik.

Sonuç olarak diyeceğim şudur olayın vahameti ortada sorumlular cezalarını çekmeli. Uluslar arası hukuk kuralları yapılana korsanlık diyor.  Bunun yaptırımı kanunlarda yazıyor. Fakat hiçbir hükümetin yaptıkları koskoca topluma mal edilmemeli. Sosyal Medyada bu durumu konuşurken dilinize hakim olun lütfen ve yaptıklarınızla komik olmayın için ciddiyetini dağıtmayın.  Dağınık yazı için özür dilerim bir sürü yere girdim çıktım :(

Saygılar.

Facebook Sayfası