29 Nisan 2010 Perşembe

Kara Mizah ve Twitter


 Siirt'te olan malum olayları biliyorsunuz. Çocuklara yapılan cinsel istismar ile ilgili olan olay. Bu konu hakkında gazeteciler bir  çok şey yazdı hatta Twitter merkezli bir organizasyon doğdu Tepkisiz Kalma  . Organizasyonun ve sitenin amacı bu konu hakkında tepkilerinizi yüksek ses ile söyleyebilmeniz. Siteye girip bir yorum yapıp , bir de Twitter ve Facebook'ta paylaşım yaparsanız bu organizasyona ufakta olsa katkıda bulunabilirsiniz.

Şimdi bu olay hakkında bir başka yöne gidelim. Mazhar Alanson'nun yaptığı yorumlara(Sevenleri ve kendisi kara mizah diyor). Burada gidip koca adamın ne dediği hakkında yorum yazacak değilim.

Benim dikkati çekmek istediğim şeyler şunlar :
* Sosyal medya sayesinde insanların kendini bir şeyler söyleme gereğinde hissetmesi
* Ünlülerin , varlıkları ile sosyal medyayı geleneksel medyaya çevirmeye başladığı.

Kimi insan espri yapmaya çalışıyor (Ekşi sözlük başlıklarını kendi bulmuş gibi satmaya çalışıyor kimisi espri yapacağım diye saçmalıyor) , kimisi saçma sapan tespitler yapıyor, kimi ülkeyi bilgisayar başından kurtarıyor  gibi gibi. Kimseyi bir şeyi nasıl kullanacağını öğretecek değilim ama bu yapılan şeyin bir sınırı olmalı bana göre. Her yazdığım şeyi beni seviyorlar diye kabul edecekler diye bir durum yok.(Fanboy kavramı biz de biraz daha şiddetli ne yazık ki insanlar sevdiği şeyleri abartılı seviyorlar). Sosyal medya ilk önce benim gözümde iletişim aracıdır. Burası bir arena değildir kimse bir şeyler ispatlamakla uğraşmamasını dilerim.

Yazarken düşündüğümüz şeyleri aynen insanlara geçiremiyoruz bu böyle oldu böyle olacak. Türk toplumu olarak jest ve mimik kullanmayı seviyoruz. Twitter'da veya diğer anlık ileti uygulamalarında bu yüzden bir espri yaptığımız zaman mecburen "smiley" kullanıyoruz hatta muhtaç kalıyoruz diyebilirim. (Smiley kullanmadan nasıl komik olunabilir örneği için İngilizceleri varsa Conan O'Brien'ı Twitter hesabını bir kontrol etmelerini önerebilirim). Sadece bu yazdıklarım ufak bir rica; yazarken insanların evrensel hassasiyetlerine dikkat edin. Ünlüler ne yazık ki sosyal medya araçlarını  "arka bahçemde çocuklarla mangal yapıyoruz" havasında kullanıyorlar , farkında değiller(sanırım) TV'ler kadar etkili artık. Arka bahçene magazinci sokmuyorsan , sosyal medyayı da bulaştırmamak lazım.

Şimdi bu duruma bir başka örnek vereyim. Jeff Dunham Dead Terorist Achmed adlı gösterisi Youtube'un en sevilen videolarından oldu hatta Türkçe alt yazılı versiyonları bile çıktı. Tabii olarak bu popülerlik ona geleneksel medyada bol sıfırlı bir iş buldurdu. Sonunda ne oldu elinin altında olan sonsuz özgürlükle yaptığı ırkçı espriler Tv'de tutmadı ve postalandı. Sosyal medya bazı konuları daha toleranslı olabilir ama artık geleneksel medya ünlüleri bu iş içindeyse sosyal medya kavramı bitmiştir. TV'de ne dediğinize ne kadar dikkat ediyorsanız burada da o kadar dikkatli konuşmak zorunda kalacaksınız. Çünkü sizi Tv'de seven ve hayranınız olan kişiler orada olan duruşunuzla sevmiştir sizi. Hayran kaybetmeyi göze alıyorsanız dağlar sizindir elbette.

Karmaşık bir yazı oldu bu sefer , bu konu hakkında bir çok şey söyleyebilirdim. Fakat kısa kestim. Daha sosyal medyada iş yapmak isteyenlerin ilk karar vermesi gereken şey olan sosyal medya duruşu hakkında bir yazıya geçecektim. Artık daha sonra.

Saygılar.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Gel dese koşa koşa giderim


Herkesin hayatında bir rüya işi  ya da çalışmak istediği bir marka vardır. Bir çok kişi bu işe ulaşmak için bir çok şeyi göze alır. Bazıları sadece ister ayağına gelmesini bekler. Şu an ben de "isteme" halindeyim mecburen.

Neyse benim için bu rüya iş Red Bull'un dijital iletişiminin bir parçası olmak(ya da Red Bull'un bir şekilde bir parçası olmak). Yani şu an sadece istediğimi belirtmekle kalıyorum lakin CV'im bu duruma pek uygun değil. Yeterlilikleri sağladığım zaman bir şekilde insan kaynaklarına ulaşıp "Sizinle ne kadar çok çalışmak istiyorum bir bilseniz" temalı konuşmamı yapmaya çalışacağım.

Peki neden Red Bull ; global marka , büyük marka , profesyonellik geyiklerini geçip şunu söylemek istiyorum "Sponsorluktan korkmayan en imkansız görünen şeyleri müthiş eğlenceli hale getirip müthiş bir organizasyon yeteneğiyle kotaran insanlar topluluğunun bir üyesi olmaktır amacım , bir de üstüne üstlük ertesi gün , yapılan organizasyonlara gelen övgülerden ufak bir parça koparabilmek ise bu durumun bir artısıdır"  (Evet çok uzun bir cümle oldu :))

Birileri bu yazıyı okursa şunu düşünebilir "Abi git bak bir insan kaynağıdır bir jobs tıkla internet sayfasına" . Şu an CV'min boşluğu bu markaya ulaşmam için büyük bir engeldir. Ben zamanı geldiğinde zaten çok fazla bu işin peşinden koşacağım.

Şimdilik yapabileceğim size Global Red Bull Facebook fan sayfasını önermek olacak bir fan sayfası nasıl yapılır bizim sosyal medya uzmanları bakıp feyz alsınlar diye(Sosyal medyacılara yine çaktım çok oluyor bu blog yazarları yahu :)). Şu güzeldir bu böyle olmalı yazmama gerek yok zaten. Bakın , görün , öğrenin :)

Not: Bir kutu Red Bull bana fazla bile geliyor. Kafeine toleransım düşük biraz :)

Not 2: Görsel Red Bull ürünler sayfasından alınmıştır.

Alakasız etiketi blogun genel konusundan alakasız bir yazı yazmış olduğumu belirtmek için kullanılmıştır.

Saygılar.

26 Nisan 2010 Pazartesi

Bunları paylaşasım var # 20



Business insider sitesi güzel bir grafik yayınlamış. "Büyük sosyal oyun şirketlerinin kaçar oyuncusu var?" sorusunun cevabını veren bir grafik.

Herkesin beklediği gibi bu konuda bir numaralı isim Zynga (Farmville , Texas Hold'em Poker , Mafia Wars , Cafe World oyunlarının yapımcısı) . Listenin ikincisi  Rock You gibi görünüyor. Neyse kim ikinci kim birinci zaten anlatılıyor grafikte ben size hangi firma hangi oyunu ve uygulamayı yapıyor onu listeleyeyim. Bu sanırım listeye baktığınız sizin için değerli bir bilgi olabilir.

Zynga : Farmville , Texas Hold'em Poker , Mafia Wars , Cafe World , Fishville , Petville , Yoville

Rock You : Brithday Cards , Zoo World , Super Wall , Super Pets

Electronic Arts : Bu listede bu firmanın ismin geçmesinin nedeni Playfish'i satın almış olması. Playfish'in oyunları şunlar ; Pet Society , Restaurant City , Country Story , Who Has The Biggest Brain? , Hotel City ...

Crownd Star : Happy Island , Happy Pets

6 Waves : Asya merkezli bir Sosyal Oyun şirketi kendisi. Oyunları şöyle ; çete Savaşları , Dünya Savaşı , Korsan Dünya.

LOLapps : Dante's Inferno , Champions Online , Yakuza Lords , Diva Life , Band of Heroes

Playdom : Sorority Life , Farm Life , Social City , Mobsters , Tiki Resort , Tiki Farm ...

Slide : Rock Riot , Top Friends , Super Poke , Fun Space ...

Şirketler ve oyunlar hakkında daha fazla bilgi için linklerine tıklayınız. Burada yazdığım oyun isimleri şirketlerin bütün oyunları değil daha çok bilinen isimleri seçmeye çalıştım.

Business Insider sitesi için buradan  , Chart of the day'i twitter üzerinden takip etmek için buradan

Saygılar.

25 Nisan 2010 Pazar

Televizyonlar Facebook'u Nasıl Kullanmalı ?



Aklıma ilk önce her hafta yakaladığım sosyal medya hatalarının ifşa ediyoruz gibi bir yazı başlatmak geldi sonra vazgeçtim. İnsanlara akıl vermek ne haddime herkes bildiği gibi yapsın elbet doğrusunu bilen bu işi yapmaktadır.

Sonra en iyisi ecnebi tvlerin bu işi nasıl yaptığını bizimkilerin bu işi nasıl yaptığını karşılaştırayım dedim. Zaten bir keresinde bağlantı hesapları konusunda bir karşılaştırma yapmıştım.

Neyse bu konuda örnek olarak bu işi iyi yapan bir kanal olan Abc üzerinden bu işi anlatmaya çalışacağım. Kanalları yerel olarak değerlendireceğim yani Abc ile Cnbce'yi veya Tnt'yi değil Atv ya da Kanal D'yi karşılaştıracağım.

Değerlendirirken fan sayfalarını baz alacağım. Sayfaların düzenleri ve duvarların kontrolünü örnek ile anlatacağım. Bu işler nasıl dönüyormuş diye buralarda.

 Abc yayınladığı dizilerin fan sayfalarını kendi hazırlarken , Türkiye'de bu iş ya yapımcı firmaya ya da izleyicilere kalıyor. Örnek olarak Ezel dizisini verirsek 700 bin kişilik bir sayfaya sahip kendisi. Bu dizinin Facebook fan sayfasını  izleyiciler yapmış. Hatta dizi ile herhangi bir videoyu en az 1000 kişi beğeniyor. Videoların hepsinde en az 25 yorum var. Gayet aktif ilk etapta internet üzerinden dizinin yeni bölümünün heyecan dalgasını yaratmak için güzel bir takipçi kitlesi.

Gel gelelim yorumları almak ile üye sayısı ile bir fan sayfası iyi yönetildiği söylenmez. Dizinin fan sayfasını yönetmek için dizi yapımcıları ve kanallar iyi bir iletişimin olmalı. Kalitesi fotolara , kalitesiz videolara maruz kalmamalı takipçiler. İçerik ekleme işini sadece yöneticilere bırakmalı ve yorumların iyi yönetilmesi gereklidir.

Burada fan sayfası üzerinden kurucuların kendi sitelerine trafik çekmekten başka amacı yok gibi görünüyor. Fan fotoları arasında saçma sapan farmville fotoları , futbol takımlarının alakasız fotoları gibi bir çok saçmalık yer alıyor. Hele ki duvarda gelen mesajları bir çoğu diğer fan sayfasına davetler veya başka sitelere çıkışlar içeriyor. "Cam var konuşalım" ablaları da eksik değil.

Abc dizilerinden kendi seyrettiğimden de olsa gerek Flashforward'ı örnek olarak alacağım. Dizinin fan sayfası duvarı ne alemde ona bir bakalım. Yöneticiler güvenliği elden bırakmak istememişler  ve sadece anket eklenebilmesini sağlamışlar. Sayfada güzel bir şey olarak Flashforward hediyelik eşyalarının satışının yapıldığı sitenin Abc'nin resmi sitesinin linki var. Buradan ufak satışlar yapılabilir hatta sosyal medya iletişimine harcadığı paranın bir çoğunu çıkartabilir kanal. Beğenilen sayfalar kutusu altında ise kanalın diğer dizilerinin fan sayfaları var. derli toplu abartmadan yapılmış bir fan sayfası. Kanalın bütün diğer dizilerinin fan sayfalarında bu düzen var semt pazarı görüntüsünden uzaklar.

Facebook'u bu kadar kullanan bir milletin çocuklarının bu işleri bu kadar savsaklaması iyi olmamış o  fan sayfası üzerinden çok iyi geri dönüşler elde edilebilir hatta dizinin gidişatı buradan gelen tepkiler ile yönlendirilebilir. Aman kimse yanlış anlamaz herhalde "Amerikan özentisi bebe" yaftasını yapıştırmaz sanırım.

Not: Logo ABC wiki maddesinden alınmıştır.

Saygılar.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Sosyal Şeyler



Bu başlıktan ne anlaşılıyor? Açıkçası sosyal medya ilgili şeylerin anlaşılmaması lazım eğer öyle bir şey anlaşılıyorsa bir çok kişinin saçma yönlendirmelerine maruz kalmışsınızdır demektir. Güzel ülkem daha sosyal medya tanımını yapamadan , sosyal medya ile sosyal kavramlarını ayırt edemeden bu işlere girdi.

Ne demek istediğim bir iki alıntı ile açıklamaya çalışacağım.

Sosyal : Toplumla ilgili, toplumsal, içtimai (Tdk)
Sosyal :Toplumsal (Wiki)

Verdiğim iki tanımdan anlaşılacağı gibi bir tamlamanın başına sosyal kelimesini koyduğunuz zaman o tamlamadan çıkartacağımız anlam sosyal medya ile ilgili olduğu değil sosyal ile ilgili olduğudur. Herhalde buraya kadar anlaşılmıştır. Ekstra bir iki örnek vereyim

Sosyal Firma : Toplumla iyi bağlantı yapan bir firmadan bahsediliyor hatta sosyal hayatı güçlü olan her hafta pikniğe giden bir firmadan belki toplumsal olaylara yardımcı olmaya çalışan bir yerden bahsediliyor olabilir ama sosyal medya hesabı açmış bir firmadan değil.

Sosyal Hayat ; Toplumsal hayatımızdan bu hafta sonu yediğimiz nanelerden bahsediliyor , facebookta oynadığımız oyunlardan değil.

Sosyal Güvenlik ; Sosyal medya araçlarında olan güvenlikten bahsedilmiyor sanırım.

Yani demek istediğim bir şeylerin başına sosyal eklediğiniz zaman o konu sosyal medya ile ilgili değil , toplumsal şeylerle ilgilidir. Kanlı canlı insanlarla ilgilidir Facebook'ta olan bir avatar ile ilgili değil ya da Twitter'da olan bir tweet ile ilgili değildir.(bir yazı içinde başka "yani" kullanmak istemiyorum anlayın işte). Sosyal hayatın ikinci anlamı mecazı bu oldu derseniz eğer "sosyal hayatı facebook olan insana yazıklar olsun!" derim ben de.

Bir şeyin başına sosyal kelimesini koyduktan sonra onun altını doldurabilecek misiniz? İyi düşünün yoksa halen sosyal güvenlik kurumuna kayıtların facebook gizlilik ayarlarıyla alakalı olduğunu mu düşünüyorsunuz. O zaman başına sosyal koyup bir blog açma zamanın gelip geçiyor demektir.

Kırılan olur mu bu yazdıklarımdan bilmem ama kırılacakları ben değilim Tdk o yazmış sosyal kelimesinin anlamını. Hatta yazı içinde ben de bir iki yerde gel gitler yaşadım. Acaba sosyalciler doğru mu söylüyorlar? "Ben bilmem Tdk bilir" cümlesinin arkasına sığınmaya karar verdim.

Not: Görsel www.plantcph.dk/blog/  alınmıştır. Görselin kullanıldığı yazı burada

Saygılar.

23 Nisan 2010 Cuma

Spymaster hakkında bir şeyler




Spymaster tarayıcı tabanlı oyunlara bir örnek sosyal ağları kullanan bir örnek. Nereden denk geldiğimi anlatayım sonrasında oyun hakkında ufak tefek bilgiler veririm. Bir senedir var olmasına rağmen neden pek ünlü olmadığını anlayamadım. Tabi Türkçe olmamasının önemli bir payı var tabi ki. Türkçe olsaydı çoktan basardılar ortalığı.

Oyunun yapımcı firması olan Irata Labs'ın News Corp. tarafından satın alındığını okuyunca nedir bu firmanın kerameti diye bir araştırayım dedim. Karşıma Spymaster ve Ilist uygulamaları çıktı. Spymaster'ı uzun uzun anlatacağım zaten Ilist'e kısaca değineyim. Ilist twitter hesabınızı bir satış merkezi haline dönüştürmenizi sağlayan bir uygulama farklı bir eticaret uygulaması. Hashtagların kullanılması üzerine kurulu basit ama kullanışlı bir uygulama. Misal bir şeyi satın almak isitiyorsanız #iwant hashtagını kullanıyorsunuz. Hashtagların kategorilendirilmesi ile oluşturulan bir sistem. Sitenin içinde popüler hashtagların kategorilendirilmesi mevcut istediğinizi aratabiliyorsunuz zaten falan filan uzun uzun anlattım yine neyse.

Asıl konumuz olan Spymaster'a dönelim. Adından anlaşılacağı gibi gizli ajanlık üzerine kurulu bir oyun.Tarayıcı tabanı bir oyun fakat diğer oyunlardan en büyük farkı Twitter ve Facebook hesabları ile giriş yapılıyor. Hangi hesap ile girdiyseniz o hesap etrafında olan spymaster oyuncuları kadar spymaster'a sahip oluyorsunuz.

Oyuna göre anlatayım spymaster'ın ne olduğunu. Oyuna göre twitter hesabınızda olan takipçilerin hepsi birer spy(gizli ajan) fakat sadece oyunu oynayanlar spymaster. Oyunda ilerleyen görevlerde listemizde olan spymaster sayısı görev şartlarında biri oluyor. Spymasterları artırmak için dünya üzerinde spymaster oyuncuları ile ekleşmek gibi sosyalleşme durumu oluyor yani durduk yere sosyalleşiyoruz. Açılşta üç gizli servis seçme şansımız var Rus İngiliz ve Amerikan bu seçenekler (Ulan ne olabilir başka belki mossad falan olabilirmiş aslında)

Temel bilgileri verdikten sonra ıvır zıvırları anlatayım. Tasks başlığı altında görevlerimiz var.  "Rus mafya babasını kıstır", "Propaganda kağıtları dağıt", "Askeri üste dal planları çal" gibi zorluk dereceleri belirtilmiş görevlerimiz var. Her yeni levelde yeni görevler geliyor. Eski görevlerin zorluk dereceleri düşüyor yenileri geldikçe.

Intel başlığı altında diğer kullanıcılara baskın düzenleyip onlara suikast gerçekleştiriyorsunuz. Tabi oyuncuların yanında yine zorluk dereceleri belirtilmiş.  Bu suikastlar sırasında ufak görseller giriyor araya gayet yerinde ve şık durmuş bunu belirtmek lazım.

Commerce başlığı altında ise tamamladığınız görevlerden kazandığınız paraları değerlendirdiğiniz bölüm var. Görevleri için gerekli olan malzemeyi Black Marketlerden temin edebiliyorsunuz. Yüksek miktarda olan paraları İsviçre bankalarında saklayabiliyorsunuz ya da dünyanın muhtelif yanlarından güvenli evler alabiliyorsunuz.

Directorate bölümü de oyun için paralar haricinde topladığınız puanları harcayabileceğiniz ve ekstra puan alabileceğimiz yer. Sağlık ekipmanları ve bounty hunter(ödül avcısı) lisansları gibi şeyleri alabiliyorsunuz.

Allies bölümde ise arkadaşlarınızı davet etmek gibi bir şansınız var. Şans veya artık ne denirse.

Şimdi oyunu neden oynuyorsun diye soranlara kısa bir cevap ,oyun diğer benim girip oynamaya çalıştığım tarayıcı tabanlı oyunlardan daha hızlı ilerliyor. Ogame ve türevleri gibi oyunlarda olduğu gibi 8-10 saat beklemiyorsun. Görevler kesin ve net. Diğer oyunlardan bir farklılık yaratıp twitter listesini oyuna entegre etmeyi başarmışlar. Farklı bir oyun yapmışlar ve sosyal medya çağını yakalayabilmişler.

Spymaster profilim burada ,oynamak isteyen olursa eğer twitter hesabım burada ekleyin ekleştirin spymaster ağınız genişlesin.

Saygılar.

22 Nisan 2010 Perşembe

Yalaka Blog Yazarlarına ...


Blogları herkesin şahsi kullanım alanıdır buna kimse bir şey diyemez onu yazma bunu yaz hiç diyemez. Fakat saldırgan olup ona buna saldıran sonra işi düşmesi muhtemel olan kişilere yaltaklanan blog yazarlarına bir şey yazmak isterim. Gerçekten bir tek şey "Ucuzsunuz!" evet gerçekten yazmak istediğim şey "Ucuzsunuz!" kelimesi.

Bir çok blog var böyle olan ona saldır buna saldır evet eleştiri değil resmen saldırı birçoğu eleştiri yaparken siz geri zekalısınız ben olsam daha iyisini yaparım ayarında yazı yazıyor. Şimdi isim vermeye gerek var aslında değil mi? Pek gerekli değil bence ne gerek var burasını öyle ucuz blogların isimleriyle doldurmaya (elitist kendini bir şey sanan blog yazarı ağzıyla yazıyorum bu yazıyı , normaldir bu davranışlar içinde bulunmam:) )

Bir de bu blog yazarlarının kötü bir huyu vardır yapılan en ufak hatayı dallandırıp budaklandırırlar. Aman failmiş(friendfeed kullanıcısı ile ortak bir özelliktir bu) bilmem neymiş gözden kaçan ufak şeyleri hemen ben bu işi biliyorum bak benim blogum okunuyor deşerim seni ağzıyla yazarlar.

Aynı yazar büyük firmaları olduğu bu kadar dişli davranamazlar hatta "gözden kaçar olur böyle şeyler" denir.

Bir çok önemli örnek var elimde.Hiçbir örnekte hiçbir firma ve şahsın ismini vermiyorum. Kimseyle uğraşmak istemiyorum. Eğer birileri kim bunlar diye sorarsa ben onlara ulaştırırım bir şekilde. Zaten bir kaçı anlaşılıyor.

 * İsmi çok önemli olmayan bir firma twitter hesabında 2 dakika içinde 20 tweet atarak benim ana sayfamı baştan ayağı kendi rengi ile boyuyor.

* Çok sevdiğim bir marka(Cidden severim) fan sayfası yerine gidip şahıs hesabı açıyor.

* Adı sosyal medyayı andıran bir şey gerçek ismin kullanmadan arkadaşlık hesabı açarak sitesinin reklamını yapmaya çalışıyor. 

* Bir sosyal medya ajansı çalışanı , fake isimli birisini "rakip ajanstansın bizim işimizi kötülüyorsun" diye suçluyor.

Koskoca gsm operatörünün üst düzey yöneticileri dinleme skandalına karışıyor. 

* Büyük bir firmanın yetkilisi hemde insan ilişkileri ile ilgili en etkili olan birisi insan hayatını özel zevkleri ile kıyaslıyor. Bir de savunma olarak "bak başka yerde herkes yapmış bana niye bunlarla geliyorsun" diye saçma bir açıklama yapıyor.

Şu yazdıklarımın hepsini saldırgan blog yazarları yakalamıştır fakat ya bunları yapanlar arkadaşlarıdır ya da ilerde çalışma ihtimali olduğu firmalardır diye ses çıkartmıyor.

Aslında bu yazdıklarıma şaşırmamak lazım küçük hesapların insanlarıyız vesselam bazen öyle şeylere takılıyoruz ki o zaman anlıyorum bu ülkeden bir şeyler yapmaya çalışanlar neden yurt dışına kaçmaya çalışıyor. Her zaman küçük resmi görmek işimize geliyor. Yapılanlar takdir edilmiyor biraz bir şey yapıp iki üç övgü alanlar "mükemmelim" havasında geziyor. Benim gibi bu işten anlamayanlar ise neyin iyi neyin kötü olduğunu anlamaya çalışıyor.

Bu yazıyı yazar iken aklımda hep şu vardı ; "Hiç bir iş için yorum yapmadım yapamadım çünkü her projenin bir akışı vardır akış içinde başlangıçta yapılan hatalar düzeltilebilir sonuçta iyi bir şey ortaya çıkabilir. Sonucu görmeden hiç kimseyi sınıfta bırakamazsın ayıptır". Halen yapılan ve sonuçlarını merak ettiğim bir çok kampanya hakkında bir yorum bile yazmadım hatta bazılarını takdir etsem dahi.

Not : Görsel http://www.forbisthemighty.com sitesinden alınmıştır. Çizeri , yapanı kimdir bilmiyorum saygı duyuyorum. Aradığım görseli tam olarak buldum. Apple gibi birşey  kullanıyor o biraz şaibe yaratmasa iyi olur :)

Saygılar.

18 Nisan 2010 Pazar

Koca adamlara sosyal medyayı öğretmek

Intel firması mart ayında çalışanlarına "sosyal medyayı kullanırsanız adam gibi kullanın" der gibi bir kurallar silsilesi yayınladı. Bu kurallara şuradan ulaşabilirsiniz. Yazılanları yeni blog yazmaya başlayacaklar birer öğüt alabilirler tabi ki ama şunu unutmayın hiç bir blogger bir markanın maşası olmamalı yani en azından maşa olmayı tercih etmeyin.(yahu ne diyeyim kimsenin ne yazacağına karışamam kıvırmak zorunda kaldım:))

Bu yazı üzerinden bugün önüme gelen bir konu üzerinden bir şeyleri yazmak istiyorum. Bir çok insan bulunduğu pozisyona göre davranır değil mi? Bulunduğu pozisyonun verdiği sorumluluklarla hareket eder. Temsil ettiği şeyi mümkün olduğunca lekelememeye çalışır. Kişisel zevkleri ve duruşunu hep arka planda tutar değil mi? Hele bir de ona karşı duyulan saygıyı adına çalıştığı marka sayesinde edindiyse yukarıda yazdığım şeyleri tamamen uygulamak zorunda değil midir?

Bu soruların hepsini cevaplarken hepsine tahmin ettiğim cevabı veriyorsunuzdur umarım. Tabii burası Türkiye olduğuna göre eğer birisi bir makama geldiyse istediği gibi konuşur ve o markanın veya işin sorumluluğunu üstlenmez. Dikkat burada insanlara örnek olmasından bahsetmiyorum sadece bulunduğu makamın sorumluluklarını yerine getirmesinden bahsediyorum. Misal  x firmanın x departmanında çalışan bir kişi özel hayatında bencilce ve başkalarını düşünmeyen bir yaklaşımla sosyal medyayı kullanıyor ve/veya diğer markalar ve diğer insanlar hakkında konuşuyorsa bunun hesabını kime sormalı insanlar.  Bu konuşmalara sonucunda kaçıp giden müşterilerin hesabını kime sormalı firmalar.

Belki de hiç bir firma çalışanlarına sosyal medya araçlarını kullandırmamalı böyle yapan firmalar var olduğunu biliyoruz. Hele ki küresel markalar için bu yasaklamayı nedense hep düşündüm. "Profesyonelliğine inandığımız firmalarının üst düzey yöneticileri o markanın yüzü olur o insanlar ne kadar iyiyse o markada o kadar güçlüdür" diye düşünürüm

Intel'in sosyal medya kurallarından bir alıntı ile devam edeyim.

    Lider olun. Sağlıklı bir tartışma ile kışkırtıcı bir tepki arasında çok ince bir çizgi olabilir. Rakiplerimizi veya Intel'i kötüleyen yorumlardan kaçının. Sizi eleştiren veya yazdıklarınızı kötüleyen herkese cevap vermeniz gerekmez. Bakış açınızı, insanları kışkırtmayan ama farklı görüşlerin paylaşılmasına olanak tanıyan bir şekilde yansıtmaya çalışın. Politika ve din gibi bazı konular kolayca hassas bir noktaya gelebilir. Bu konularda lütfen dikkatli ve özenli olun. Görüşlerinizi bir kez yayınladıktan sonra geri alamazsınız. Sert bir tartışma başlarsa durdurmanın çok zor olacağını lütfen göz önünde bulundurun. 

Alıntıda çok net değil mi? Eğer bir marka için çalışıyorsanız ve o marka en az Intel kadar bilinen bir marka ise o sizin hayatınız olmuştur ne yazık ki. Artık her yaptığınız hareket sizin üzerinizden markaya gidecektir. Çünkü o marka size değer verip sizi çalıştırıyordur. Yaptığınız her saçma tartışma sonucunda o marka sizin yüzünüzden zarar görecektir. Neyse uzattım koca adamlar okusun diye Intel yazmış okuyun öğrenin ben ne yazsam inanamazsınız.

Sonuç olarak yazılanları benim söylemem mi lazım? Arkadaşım kendiniz düşünün bunları. Bugün okuduğum bir yazı ve sonucunda oluşan tartışmada çalışanlarının bulunduğu tutum sonucunda artık bir markanın hiç bir ürününü almamaya karar verdim. Hangi marka olduğu hiç mi hiç önemli değil sonuçta ben bir kelleyim , orada çalışan yöneticilere göre hadi kolay gelsin.

Not 1:  Tartışma konusu ne dini ne siyasi ne de futboldu çok bambaşka bir konuydu.

Not 2: Gerçekten burada yazılanları benim mi yazmam lazım uzman değilim bir şey değilim yahu akıl etmeniz gerekmiyor mu?

Not 3: Çok uzun oldu kusura bakmayın. (Yahu kim okuyor ki kusura bakacak ben de yaptım sanki sosyal medya rockstarım:))

Saygılar.

Oyladım bekliyorum # 2

Sıra Windows Live Spaces Blogları kateegorisinde verdiğim oya burada zaten çok az seçenek vardı ben de mümkün olduğunca adaletli davranarak en sık güncellenen , en özgün olmaya çalışan bloggera oyu verdim burada oyum Tarık'ın Tekno Bloguna gitti oyum. Bu kategoride olan diğer güzel blog ise Serdar Sert'in Blogu onuda incelemenizi tavsiye ederim. İki blogun konuları birbirine yakında fakat Tarık'ın Tekno Blogu daha iyi bir güncelleme sıklığına sahip olduğu için ona oy vermeyi düşündüm.

Aile bloglarını atlayarak Spor bloglarında oyu kime verdiğimi anlatayım. Burada oyum bu blogu yazmaya başladığımdan beri adını bir kaç kez andığım ve yaptığı işe saygıyla yaklaştığım bir bloga gitti. Maliano Blog bu blogun adı. Çok sıkı bir basketbol takipçisi olmasam da sırf yaptığı işi muntazam ve severek yaptığı her gün güncellenen ve kendine ait bir tarzı olduğu için bu oyu verdim. Benim gözümde kazanmayı en çok hak eden bloglardan. Bir çok güzel blog yine burada var var hangisine isterseniz verebilirsiniz. Direkt şu blog iyidir bu blog şöyledir yazmaya gerek yok çok fazla iyi blog bulunan bir kategori.

Gezi blogları kafamda oluşturdum bütün kriterleri silip bambaşka şeylere odaklandığım bir kategori oldu. Nedeni ise güncelleme sıklığı ve özgür yazım bir yere kadar olabileceğini bildiğim için bu kriterleri sildim ve diğer blogların için öne çıkan farklılaşan blogları oylamaya çalıştım. Zaten gezi bloglarında özgün olması çok kolay değil gördüğünü anlatacakları için farklı şeylere odaklanmak gerekti. Gezilerini farklı şeyler katarak(foto kullanma ve video kullanma ya da esprili bir yazım tarzı) anlatan kişileri oylamak istedim. Burada oyum Çok Okuyan- Çok Gezen bloga gitti(aslında kesin bir nedeni yok sanırım tasarım olarak diğer bloglardan daha ileride olduğundan olsa gerek). Ama şu blogları gözden kaçırmaz iseniz güzel olur. Aylak İlsu'nun notları ,  Pedalla ve sosyal sorumlulukla hareket eden ve pasaport ücretlerinin düşürülmesi üzerine yazı yazan blog SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ GERİ İSTİYORUZ!

Teknoloji bloglarında sıra burada oy hakkım , açık serinin sonunda oy hakkımın açık olduğu kategorileri yazacağım eğer bu yazıyı okurda bir öneri yaparsanız oyumu sizin önerinize veririm. Böyle olmasının nedeni çok fazla blog olması ve bir türlü aralarından bir blog seçemem bir boş zamanımda değerlendirirsem buraya not olarak yazacağım.

Şimdi bu yazıları okuyup benim için "ulan adam kendini bir bok sanıyor" diyen arkadaşlara katıldığımı belirtirim. Biraz öyle yazmış olabilirim ama bloglarda kendinizi bir bokmuş gibi gösterip yazmazsanız eğer ciddiye alınmıyorsunuz ne yazık ki. Burada yazmadığım bloglar asla kötü bloglar değiller sadece benim gözümden kaçmış bloglardır muhtemelen ve girdiğim anda beni çekememiş bloglardır. Her blog güzeldir hatta benim blogum bile güzeldir.  İnşallah burada yazdıklarım kimseye geri tepme olarak yansımaz.

Saygılar.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Oyladım bekliyorum # 1

Keşke Bö'nün oylama şekli böyle olmasaydı misal ben Aile blogları , kadın blogları ve moda blogları hakkkında çok bir şey bilmiyorum. Bu bloglara oy kullanırken sadece ismini duyduğum bloglara oy attım bir çoğunun içeriğini bilmiyordum bile. Hatta bazı bölümlerde bazı bloglara oy atarken uzun süre düşündüm tek hakkımı iyi değerlendirmek için. Pek bilmediğim kategoriler ama fazla katılan olmayan bölümlerde ise şöyle bir filtreleme uyguladım. Güncelleme sıklığı, özgünlük, özgür yazabilme. Tasarıma falan hiç takılmadım aynen devam ettim.

Birileri bu yazıyı okurda yukarıda saydığım blog kategorilerinde "bu blogta güzel bir bak istersen" derse ona oy kullanabilirim. Halen oylamadığım kategorilerde var tabi ki misal kişisel bloglar kategorisi çok dolu ve aradığım bloglar aday değiller.

Misal Yemek Bloglarını oylarken aday blogların hepsini gezdim ve orada en farklı içerikli olanı oyladım (http://www.tamerabi.com). Bana en değişiği bu blog geldi açıkçası diğer yemek blog yazarları denk gelir okursa kızmasın hepinizin blogları farklıdır ama ilk etapta gözüme o çarptı.

İş Dünyası Bloglarında ise Elvada Ofis blogunu beğendim. Bir çok blog vardı özellikle Geliştrend , Kaynağım İnsan , Havayolu 101 gibi güzel bloglar vardı. Elveda Ofise oy vermemiş olsam Havayolu 101 alacaktı oyumu çünkü bambaşka bir  yolda ilerleyen blog çok özelleşmiş gerçekten farklı bir blog özel bir şirketin bile olabilir ama farklı bir konuda yazmış olması gayet hoş olmuş. Hedefi tam belli olan ve bir konu üzerine yoğunlaşmış bloglara hayran olurum her zaman. Elveda ofis hakkında ise bir şey yazacağım herkese ve bana umut verebilen bir blog olduğu için oyladım. Çünkü beton yığınları arasında çalışma ile ilgili ufak sorunlarım var. Geliştrend keşke topluluk bloglarında aday olsaydı.

İşte hiç düşünmeden oyumu direkt verdiğim ve Türk blogosferinde bu bloglama işini en iyi yapan bloggerlardan birini barındıran Kültür Sanat Blogları kategorisine. Burada oyum yazdığım gibi hiç düşünmeden Urban Confession'a gitti. Hazal Yılmaz'ın yazdığı blog , her blog yazmayı düşünen insanın bakıp bir şeylere öğrenmeye çalışması gereken bir yer. Çok yaltaklandım gibi oldu ama her gün güncellenen , özgünlüğünü kaybetmeyen ve her gün yazdığından anladığım kadarıyla bu işi çok seven bir blogger için bu yazdıklarım az bile .(Son cümle uzun oldu biraz ama anlayın işte kız işini seviyor :))

En alakasız bloglarla dolu olan kategoriye geldi sıra. Blog ile gazeteyi ayırt edemeyen arkadaşların fazlaca olduğu kategorilerden birisi bu kategori. Haber Gündem Blogları. Burada oy verecek blog bulmak zordu açıkçası , benim oyum Komünal İşkembeye gitti. Nedeni bu kategoride olan en blog gibi blog olması idi. Diğer blog diye kayıt olan siteler hepsi bizim güzel geleneksel medyamızın küçük birer kopyası gibiydiler. Haber blogu oylamak için girdiğim kategoride kendimi haber portallarını gezerken buldum.

Not: Burada oy verdiğim bloglara girip gezin bir siz bakın fark ettiyseniz ben burada sadece blogların linklerini verdim. Okuyup karar veriniz diye. Bunların hepsi kişisel tercihim. Yukarıda yazdığım blogların sahiplerini hiç mi hiç tanımıyorum.(Bunu belirtmek zorunda olduğumu düşündüğüm içinde üzülüyorum ayrıca).  Bunları oyladım diye en iyi bunlar demek istemiyorum bunlar bana en çok hitap eden bloglar. Burada kimseye blog böyle yazılır şöyle yazılır diye akıl vermekte istemiyorum.(yahu milletle uğraşmak istemiyorum anlayın artık bu kadar kıvırmam bundandır:))

Diğer kategorilerde kimleri oyladığımı sırasıyla ilerleyen günlerde yazacağım.

Saygılar.

15 Nisan 2010 Perşembe

Bunları paylaşasım var # 19

 

 Yorumları açık bırak diyorsunuz  bak kıza ne yazmışlar. Belki de blog yazarı yazmıştır ama adsız yorum olarak değerlendirmek istiyorum(Adsız yorum yapanlar sözüm size adam olun gözüm üzerinizde :)). Kızımızı kim üzdüyse buradan özür diliyorum(Shaq'ın şampiyonluğunu kutlayan Ahmet Çakar Modu :)). Herkes blog yazsın diyorum ama buna da bir yorum getiremiyorum. Yorumu veya yazıyı yazan arkadaşa afiyet olsun diyorum.

Not: Candice Swanepoel  (Model) ; Murat Boz'lu reklamda kanat takıp göz süzen kız işte kendisi.

Saygılar.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Blippy nedir?


Facebook çıkmasıyla insanlar özel hayatlarından foto, video veya başka şeylerle kesitler sunmaya başlamışlardı. Sonra twitter geldi bu sefer daha basit şekilde sadece 140 karakter ile ne yaptıklarını anlatmaya başladılar. Yetmedi insanlar nerede vakit geçirdiklerini artık Foursquare ile paylaşmaya başlamışlardı. Şimdi ise alışveriş yaptıkları şeyleri anlık olarak paylaşacakları ıvır zıvır geldi Blippy. Tabi olarak biz halen alışamadık çünkü internetten alışverişe alışamadık.

Neyse e-ticaret için de bir şeyler yazamayayım onu bilenler yazıyor zaten. Kısaca işleyişi söyle Blippy'nin ; Ebay, Amazon, İtunes, Netflix gibi popüler alışveriş sitelerinin hesaplarını buraya bağlıyorsunuz ve her yaptığın alışverişi buradan duyuruyorsunuz. İnsanlar bu yaptığınız alışverişlerin altına yorumlar yazıyor fikirler paylaşılıyor. Alışveriş sitelerinin içlerinde yapılan yorumlara güvenmiyorsanız Blippy'in ortamı tarafsız kontrol edilmeyen bir ortam yorumlar için. Basit kullanışlı bir arayüzü var. Microbloglama işine farklı bir yaklaşım. Çok fazla ticari olmasına rağmen güzel ve alırken bari aldığımız sitenin yorumlarına mahkum kalmayalım buradan yorumlayalım düşüncesi ile kullanılırsa gayet hoş bir kullanımı olur. Şimdi kimse demesin zaten bağımsız yorumları bloglarda paylaşıyoruz diye bu site görünüşte bütün bloglardan daha kolay kullanımlı bir site ve gerçek zamanlı.

Peki Türkiye'de tutar mı? İşte orası biraz muallakta nedeni e-ticaret  bile istenilen seviyede değilken bunun tutması ilk etapta zor. E-ticaret için bizim insanımız için zor bir sınav , güven sınavı , insanlar ellemeden aldıkları şeye güvenemiyor bir türlü en basit bir şeyi bile alırken her tarafına bakan bir yapımız var. Güven meselesi çözülür ise bunu yapacak olan insanlar e-ticaret yapan kişiler tabi ki , bu ıvır zıvırda Türk internet aleminde yerini alır. Ben burada yazsam ne olur e-ticaret iyidir diye işin uzmanları daha çok anlatmalılar tvlerde gazetelerde. (Bir şeyler yazmayayım dedim yine kestim ahkamları işte çok biliyorum ya ben bloggerım ya ben , keserim ahkamı böyle :) )

Blippy , Foursquare'dan sonra gelecek büyük şey mi onu göreceğiz.

Saygılar.

13 Nisan 2010 Salı

Coco is with TBS



TBS Türkiye'de öyle çok bilinen bir kanal değil. Hatta muhtemelen dünyada da öyle pek bilinmiyor. En azından Nielsen'in araştırmasında ABD içinde ilk tercih edilen kanallar içinde olmadığı gördüm(link PDF'tir). Fakat Conan O'Brien ile anlaşarak belki dünyanın bir çok yerinde Twitter ile kendini duyurdu. Hatta Fox ile Cnn arasında olan çekişmeyi de bu rauntluk Cnn kazanmış oldu.(Cnn ve Tbs  Time Warner'a(Ted Turner) dahil kanallardır. Fox ise  News Corporation( Rupert Murdoch) şirketine dahildir. Bu iki şirket arasında nasıl bir çekişme olduğunu biraz araştırma ile bulabilirsiniz hatta ufak bir tüyo Körfez Savaşını gözden kaçırmayın)


 Dün akşam saatlerinde Conan O'Brien twitter hesabından TBS ile anlaştığını duyurdu. Zaten I'm with COCO adlı hareket sayesinde Conan O'Brien'ın her yaptığı bir şekilde sosyal medyada bir hareketlendirme yaratıyordu.( Conan O'Brien 'ın twitter hesabından sadece bir kişi takip etmesi ve I'm with COCO ya da Team COCO sayesinde o kişiyi şu an 28 bin kişinin takip etmesi)

TBS'in wiki sayfasına girildiği zaman spor karşılaşmalarına verdiği ağırlığı göreceksiniz. Tvbythenubmer sitesine göre 18-35 yaş arası reytingleri gayet yüksek bir kanalmış. Görünen o ki Conan doğru kanalı buldu.  Tbs aynı zaman kablolu bir kanal Abd'de (bir işinize yaramaz ama bilginiz olsun işte). 18-35 yaş aralığı twitter'ı yoğun olarak kullanan kullanıcılarının yaş aralığı diyebiliriz. Tbs ve Conan doğru seçim yapmış bundan sonra ki iş Conan O'Brien'ı hangi  Türk kanalı yayınlayacak onu beklemek.

Conan O'Brien twitter hesabında duyurduğu tarihi buradan ben de size yazayım. Tam tarih olmasa da Kasımda tekrar dönüyor. Neden bu kadar bekliyor diye merak ediyorsanız onu şöyle açıklayayım Conan  ile NBC kanalı arasında olan anlaşma nedeniyle kasıma kadar tvlerde program yapamaz şu Abd'de turne yapmakta. (Her "Conan" deyişimde Okan Bayülegen'e Okan diyen genç insan gibi olduğumu biliyorum :))

Saygılar.

12 Nisan 2010 Pazartesi

BRIC , Türkiye ve Sosyal Ağlar # 3

BRIC diye adlandırılan 4 ülkenin hangi sosyal ağları kullandığı listeledik neler yaptığı nasıl alışkanlıkları olduğunu , Çin sayesinde devletin kısıtlamaları ile internet sektörünün nasıl ilerlediğini , Brezilya'nın Orkut Rusya'nın Vkontakte ile olan ilişkisini her zaman yeni iyi değildir bizi anlayan iyidir felsefesi ile örtüştürmeye çalıştık , Hindistan'da Linkedin'in sıralamada olduğu yerden Sosyo-Ekonomik durumun sosyal ağların kullanım alışkanlığını nasıl etkilediğini gördük.

Şimdi sıra Türkiye'de. Ülkemizin alışkanlıklarını herkes biliyor yeni ıvır zıvırları severiz adapte oluruz ve onları kalıba sokmaya çalışırız illa ki. Normalde ilk 20 için yazacaktım ama bir çok yazılması gereken site biraz daha geride olduğu için listeyi genişleteceğim.

1 : Facebook (2) , 2 : Youtube(5) , 3 : Blogger (9) , 4: R10.net(11) , 5 : Blogcu (20) , 6 : Sourtimes.org(22) ,
7 : Twitter (23) , 8: Donanımhaber.com(25) , 9: İzlesene (27) , 10 : Wordpress (33)

Bir çok yerde , bir çok kez "forumculuk öldü artık insanlar facebook , twitter kullanıyor." seslerini duymuştum. Ben de "eski" sıkı bir forum kullanıcısı olduğum için bu seslere olabilir diyerek yaklaşmıştım ama görünen o ki halen forumlar dimdik ayakta. Hatta bu forumlar korsan paylaşım forumları değil. Aslında bu listeye bakınca blogçuluk hakkında yazdığım umutsuz yazılar aklıma geliyor. Blogger , Blogcu , Wordpress 3 tane blog sağlayıcı servis fakat halen blogçuluk hakkında kötü konuşuyorum bir şeyler hatalı fakat çözemiyorum.

Neyse buradan bakıldığı zaman en çok bizim listemize benzeyen Brezilya gibi görünüyor. Facebook , Twitter , Wordpress , Blogger hep bunlar ortak. Brezilya'nın bütün listesine baktığımız zaman portallarde listede çok iyi yerlerde. Fakat bu durumda ortak olmayan şey Orkut. Facebook'un gelişine dayanmış olması çok önemli bir güce sahip olduğunu gösteriyor. Ben , bu yıllarda listede Yonja'nın olabileceğini bilerek üzülüyorum aslında. Nasıl kendi içimizde Facebook karşısında durabilecek bir ağ çıkartamadık? Bunu Yonja'nın sahipleri düşünmeli belki de Orkut'un bu başarısını gözden kaçırmışlardır. Artık Yonja içinde zaman geçti bu saatten sonra yeni bir ağ çıkartıp onu ayakta tutmak gerçekten çok zor. İnsanlar Facebook kullanmaya ve onun kolaylıklarına çok alıştı. Bir çok yeni ağ girişimi de var fakat çok daha nokta atışı projeler bulunamaz ise bu liste çok uzun zaman daha değişmez. Bizi anlayan bir ağ yapısı bizim içimizden çıkabilir ancak(Vkontakte Rusya örneği). Orkut'un tepesinde olan bir adamın Türk olduğunu bilmek ise garip bir duygu.

Neyse yazıyı  şöyle gelecek bir öngörü ile tamamlayayım.

Eğer bundan sonra bir büyük sosyal ağ patlayacaksa o her ülkenin (veya kültürün kendi içinden çıkan) ve ülke vatandaşlarına (veya ortak kültürü paylaşanlara) yönelik sosyal ağ olacaktır ya da sosyal ağlar Facebook ile son buldu bundan sonra çıkacak işler sadece ufak ve keskin çizgilerle belirlenmiş hedeflere yönelik işler olacaktır artık 400 milyonluk sosyal ağlar olmayacaktır.

Saygılar

11 Nisan 2010 Pazar

BRIC , Türkiye ve Sosyal Ağlar #2

İlk yazıda Brezilya ve Rusya'nın sosyal ağları ve internet dünyası üzerine bir şeyler yazmıştım. İki ülkede de dikkat çeken şey facebook gelince alışkanlıklarını bırakmamış olmaları ve eski sitelerde devam etmiş olmalarıydı. Şimdi Hindistan ve Çin için bu yazıyı yazacağım. Yine mecburi kaynağım Alexa olacak. keşke güncel araştırmalar olsaydı da onları da ekleyebilseydim.

Hindistan
1: Facebook(4)  , 2: Youtube(5) , 3:Blogger(6) , 4: Orkut.co.in(7) , 5: Twitter(10) , 6:Orkut(11) , 7: Linkedin (13)  , 8: Wordpress(14)

Facebook'un 1. olması aslında çok yeni bir haber fakat Orkut halen sayfa gösterim olarak facebook'un önünde olduğunu okudum bir kaç yerde daha net ve tarafsız haberler olursa burada da paylaşacağım. Dikkat edilmesi gerek orkut iki adet domain ile listede bir evrensel domain bir yerel domain ile. Facebook 1.liği o kadar rahat olmadığı anlamak için önemli bir nokta. Twitter'da aktif oldukları bir kaç kez trending topics'te Hint kültürüne ait öğeler görünce anlamıştım. Asıl dikkat çeken Linkedin sitesinin bu kadar yukarıda kendine yer etmiş olması. Sanırım bu durumu sağlayan bir çok firmanın çağrı merkezlerini Hindistan'a outsource etmesi(Yür be outsource etmek diye bir şey kullandım ya artık ölürsem gam yemem). Akıcı İngilizceye sahip olan bir millet ve düşük maaşa çalışma bu listenin böyle oluşmasını da sağlamış olabilir.

Çin 
1: Taobao.com (4) , 2: Youku(11) , 3: Kaixin001 (12), 4: Tianya(13) , 5: Renren(15), 6: Tudou(16)

Değil facebook , google'ın zor dayandığı bir çoğrayfa Çin. Sansürler , dil engelleri , kültürü kavrayamama durumları , rejimin tutumları Çin'i kendi sosyal ağlarını kurması üzerine yoğunlaştırmış. Yukarıda yazdığım sosyal ağları kısaca tanıtayım.

Taobao.com : Alibaba.com'un bir iştiraki olan site. Alışveriş üzerine kurulu olmasına rağmen sosyalleşme imkanı da verebiliyor.

Youku : Çin youtube'u desem hata etmem. Birçok yayıncı ile lisans anlaşma imzalamış  lisanslı video paylaşım sitesi. Tıklar iseniz siteye Çin dışından ulaşamazsınız. Eleştirildiği noktalar da yok değil rejimin istemediği videoların silinmesi durumu bu eleştirilerin çıkış kaynağı (Konuşana bak yahu youtube bizde komple kapalı)

Kaixin001 : Sosyal ağ sitesi facebook gibi uygulamaların var olduğu bir site. Hatta facebook uygulamalarının aynılarını yaptıkları için biraz başları ağrımış.Beyaz yakalılara hitap eden bir sosyal ağ olduğunu da belirtelim. Şimdi sonunda olan 001 ne demek ona. 2009'da bütün sosyal ağlara ulaşmak engellenince ilk versiyon olan Kaixin 'de nasibini almış bu durumdan. Sonrasında aynı database kullanılarak bu site kurulmuş.

Tianya : Çin'in en büyük forum sitesi. fakat öyle bizim forumlar gibi değil bazı politikacılarda bu site içinde sorulan sorulara cevap veriyormuş.

Renren : Kaixin ile kardeş olan site üniversite öğrencilerine yönelik bir sosyal ağ. Tasarımına kadar bir çok öğe ile facebook'a benziyor.

Tudou : Bir video paylaşma sitesi daha. Bu siteye Çin dışında girilmesi telif sorunlarını ortaya çıkarttığını belirtelim.

Çin için siteler hakkında bilgiler Wikipedia'dan derlediğini unutmadan söyleyelim. Görüldüğü gibi kısıtlamalar Çin'in halkının kendi internet dünyasını kurduğunu gösteriyor. Bir çok büyük sosyal ağın gözünün Çin'de olduğu söylemek lazım fakat dışarıdan gelen sosyal ağların denetlenmesi sor olacağında hükümetin buna izin vermesi gerçekten zor olur. Zaten bir çok ağ yasaklı.(Golden Shield Project ya da Great Firewall of China işleri yüzünden bu durum böyle fazlası için wiki linki okumanızı tavsiye ederim).

3 numaralı yazıda bu ülkelerden "Türkiye bir şeyler örnek alabilir mi?" onu sorgulamaya çalışacağım.

Saygılar.

9 Nisan 2010 Cuma

BRIC , Türkiye ve Sosyal Ağlar #1

Bir banka BRIC diye tabir edilen dört gelişmekte olan ülke için fon reklamı yapıyordu bu ülkelerin büyük şirketlerinin fonları hakkında bir şeydi. Tam olarak ilgilenmediğim için bu reklamı önemsemedim. Zaten borsa ve fon işleri hakkında bilgim zayıftır. BRIC ; Brezilya , Rusya , Hindistan ve Çin ülkelerini tanımlamak için kullanılıyor. Bazen sonuna Türkiye'de eklenip BRICT yapıldığı da oluyor(çok gerekli bir bilgi değil ama yazmış olduk artık). Bu ülkelerin ortak özelliği gelişmekte olan ekonomileri ve büyük potansiyelleri. Şimdi bu konu beni ve blogu neden ilgilendiriyor onu açıklayayım. Bu 4 ülkenin de kendi internet dünyaları var. Bu ülkelerde Facebook ve bir çok uluslar arası diğer sosyal ağlar ile beraber diğer sosyal ağlarda(yerel olanlar) güçlü olarak mevcut. Şimdi hangi ülkelerde hangi ağlar güçlü onu sıralayalım.Belki bu sıralamaları yaparken Türkiye için de bir şeyler söyleyebiliriz. Alexa ilk 20'de olan siteleri vereceğim. Blog sağlayıcı servisleri de sosyal ağ olarak konumlandırmak  pek hatalı olmaz sanırım. Alexa harici araştırmalara ulaşmaya çalışmama rağmen ne yazık ki hep güncel olmayan araştırmalara denk geldim. Parantez içindekiler toplamda olan sıralamalardır.

Brezilya
1:Orkut(2),  2: Youtube(6), 3: Blogger(10), 4: Facebook(16) 5: Twitter(18), 6:Wordpress(19)

Brezilya çok uzun süredir Google'ın sosyal ağı olan Orkut'u bırakmadı. Bu nedenle Facebook Brezilya'da istediği gibi büyüyemedi. Facebook'un orta zamanlı hedeflerinde  Brezilya'da büyümek olduğunu düşünebiliriz. Facebook için aslında diğer ülkelere bakıldığında kötü gibi görünen sıralama Twitter için gayet iyi bir yer denilebilir. Orkut'un bu kadar güçlü olduğu bir yerde özellikle.

Rusya
1: Vkontakte (3), 2: Odnoklanski(6) ,3: Youtube(8) 4: LiveJournal(9), 5: Narod( 12) , 6:Ucoz.ru(14), 7: Blogger (19), 8: Facebook(20)

Rusya'nın sosyal ağları arasında ismini duymadığımız bir çok ağ olduğunu görebiliyoruz. Rusya internet dünyası çoğunlukla kendi içinden çıkardığı isimlerle ilerliyor. Şimdi kısaca bu sitelerin asıl amaçlarına değinelim.

Vkontakte kısaca Rus Facebook'u olarak nitelendirilebilir. Facebook ne yapıyorsa aynısını yapabiliyor. Merak ettim gireceğim derseniz siteye Türkiye'den giriş engelli. Girmek için çeşitli yollar var ama boşverin şimdi :)

Onoklanski ise eski sınıf arkadaşlarınız bulabileceğiz bir web sitesi diye kendini tanıtıyor. rusça yazıldığı için sitenin yönergelerini çok çözmeye çalışmadım.

Narod Rus arama motoru Yandex'in bir alt servisi olarak olan bir sosyal ağ ve bir çok ıvır zıvır. İGoogle benzer bir şekli var.

Ucoz.ru bir site hazırlama motoru blogger ve wordpress'e bir altenatif fakat daha güçlü bir alternatif olduğu söylenebilir.

Genel olarak toparlamak gerekirse Rusya internet dünyası kendi halkını tanıyan ve onlara göre çözümler üreten ağları tercih ediyor. Aynen Brezilya'da olduğu gibi burada da Facebook yine önceden kullanılmaya alışılmış olan ve iyi altyapıları olan sosyal ağ sistemlerinin dışında kalmış. Bir diğer dikkat çekici unsur ise Live journal bloglama sistemini üst sıralarda olması hem blogger hem de wordpress'i geçmiş durumda. Buradan şunu çıkartabiliriz sanırım her evrensel değer halkların isteklerini karşılayamayabiliyor farklı halkları farklı dinamikleri oluyor.

Bu yazıyı tek seferde yazacakken seri haline dönüştürmek zorunda olduğumu hissettim Çünkü ciddi zaman harcamak gerekiyor ve tek parça olarak gelirse okuması insanların gözünü korkutabilir. Yazının sonra gelecek serilerinde Türk sosyal ağ kullanma alışkanlıkları ile BRIC sosyal ağ kullanma alışkanlıklarını karşılaştırmaya çalışacağım. İddialı bir yazı olarak anlaşılmasın kendi merakımı gidermek için araştırdım merak edenler olursa diye de not düştüm buraya.

Saygılar.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Foursquare ülkemizde tutmaz ise neden tutmaz?



Bir dinleme skandalının patlak verdiği şu günlerde insanlarda ufaktan bir paranoya başladı. Herkes "beni de dinliyorlar mı şüphesi" yaşıyor.(Beni dinlemiyorlardır zaten ben kimim oğlum :)). Zaten çok çabuk panik olan bir milletiz. Buluttan nem kapmak gibi bir alışkanlığımız var ne yazık ki.

Neyse bu dinlenme paranoyasından Foursquare'ın ülkemizde tutmama ihtimali üzerine konuşma faslına geçelim. Lokasyon bazlı uygulamalara uzun süredir ülkede popüler olmaya çalışıyor hatta yakın zamanda Bun Design bir Foursquare temelli kampanya yapacak. Şimdi ihtimali sorgulayalım bu kısa haberden sonra. Aman yanlış anlaşılmasın Bun Design'ın kampanyasını sorgulamıyorum sadece Foursquare'ın durumunu sorguluyorum.

Neden tutmaz ?

*İlk neden bence Please Rob Me gibi sitelerin varlığı. Bu siteler insanları ister istemez bu konu hakkında çelişkiye düşürüyor. "Birisi benim evimi soyacak" düşüncesi her zaman var olan bir düşünce olmasına rağmen bu tarz şeylerle şüphe daha da tetiklenmiş oluyor.

*Bir diğer ise toplum olarak şüphe ve paranoya konusunda yüksek ihtisas sahibi olmamız. "Benim bir sapığım var mı beni takip edecek mi?" düşüncesi her zaman akılları biraz kemirecek.

* Halen yeteri kadar mobil internet işine adapte olamamak. Tamam bir çok kişi ufaktan da olsa  Facebook ve twitter kullanıyor olsa bile halen yeterli değil. Tabii adaptasyonun gecikmesinin önemli nedenlerinden biri de data ücretleri.

* Hiç bir titri veya makamı olmayan insanlar bile beni de dinliyorlar şüphesine kapılıyorsa burada bu işi daha da kolaylaştırın bir icadın var olduğunu bilmek ve bunu kullanmak gayet cesaret isteyen bir şey olsa gerek.

* Belki biraz sert algılanabilir ama "birisi benim nerede yemek yediğimi neden önemsesin?" sorusu. Açıkçası ben twitter kullanma işini bile bazen bu tarz sorular ile sorguluyorum.

Saygılar.

6 Nisan 2010 Salı

10 Milyon olsan ne olur?


Penn Olson'da şu yazıyı okuduktan sonra acaba bizim Kültür ve Turizm bakanlığı ne alemdedir diye bir facebook araştırması yaptım. Buradan dişe dokunur bulamayınca bakanlığın sitesinden bir şeyler bulabilir miyim diye oraya baktım. Oradan Go Turkey adlı resmi turizm portalına ulaştım.

Şimdi asıl anlatmak istediğim yere gelelim. Penn Olson'un yazısında Yeni Zelanda'nın facebook sayfasından bahsediliyordu. Tabi yazıyı okurken ben de girip adamlar ne yapmış diye bir baktım. Gerçekten özenli bir çalışma yapılmış. İş , fan sayfalarını semt pazarına çeviren amatörlere ve milliyetçilik yapan üç beş insana bırakılmamış. İşin ciddiyeti ve facebook'un gücünün  farkında olan bir ekibin adam akıllı çalışmasıyla yapılmış.

Artık insanların şunu fark etmesi gerekiyor " İnternette arama yaparken sadece google kullanılmıyor bir çok kişi facebook ve diğer sosyal medya araçlarını da kullanıyor." Koskoca ülkenin itibarının üç beş kafatasçı milliyetçiye bırakılmayacağının bilinmesi gerekir.

Şimdi Yeni Zelanda 'nın fan sayfasını ve turizm organizasyonun ana sayfasını izleyerek sosyal medya araçlarında nasıl ülke tanıtımı yapılır anlamaya çalışacağım. Aslında sağa sola sövüp bırakmak daha makbule geçer ama bir  şeyler yazayım.

Yeni Zelanda sayfasında dikkat çeken ne var ?

İlk etapta düzenli ve ülkenin turizminde vurgu yapılması gereken neresi ise ona yapılan logoda dikkat çekilmiş. Ülkenin en önemli özelliği eşsiz doğası (Bknz : Yüzüklerin Efendisi Serisi) bu konuya dikkat çekilmiş. Düzenli olduğunu şuradan anlayabiliriz. Bütün girişler aynı ağızdan ve sadece yönetici hesap olan 100% Pure New Zealand  adlı hesaptan yapılmış ve duvarın başkaları tarafında işgal edilmemesi sağlanmış(Facebook duvar ayarlarının dikkatli kullanımı).Bilgiler kısmı şişirilmemiş. Yani aslında çok okunmayan bir yere bilgi bombardımanı gerekmez adam akıllı bir slogan ya da küçük bir tanıtıcı cümle yeter.

Fotoğraflar bölümünde hayran fotoğrafları ve 100% Pure New Zealand 'ın kendi eklediği fotoğraflar var. Açıkçası herkesin bileceği gibi en kolay düzenlenecek yerlerden biri. Zaten 100% Pure New Zealand 'ın bir adet Flickr hesabı da var.

Youtube entegrasyonu çok iyi sağlanmış. Ülke hakkında çekilmiş kısa filmlere ve röportajlar buradan ulaşabilirsiniz. Kısa filmlerin bir çoğu yabancı ülkelerden kişilerin filmleri. Misal en son Arjantin'den birisinin bir kısa filmi eklenmiş.

Son söz olarak facebook fan sayfasının etkili olması için bence her zaman çok iyi bir web sayfası ile etkileşim içinde olması gerekir. Yeni Zelanda'nın  çok iyi bir sayfası var. Aynı güzellikte oluşturulmuş bir fan sayfası , flickr ,youtube ve twitter hesabı var. Bu sayfayı keşke bu konularda yetkili olan kişilerde görse. İki lafından biri Türkiye'nin tanıtımı olan kişiler web 2.0 ve sosyal medya nimetini gözden kaçırmamalılar. Facebook ortamında Türkiye ile ilgili olan vasat bile olmayan sayfaların içinde bile "Bu yaz Türkiye'ye gelmek istiyorum" diyen yabancı kişiler var. Buralardan binlerce kişilere ulaşılabilir. Gözden kaçırmasalar iyi olur benim diyeceğim budur fazlasına gerek dahi yoktur.

Saygılar. 

4 Nisan 2010 Pazar

Bunları paylaşasım var # 18

Facebook fan sayfalarının sosyal medya kampanyaları için ne kadar önemli olduğunu sürekli burada yazıyorum. Dünya'da en çok kullanılan sosyal ağ olması bu durumu getirdiğini defalarca yazdım. (ben yazsam bişey olmaz hadi , uzmanları bu işin böyle olduğunu binlerce kez söylemiştir herhalde)

Fan sayfaları hazırlamak için bir çok güzel ücretsiz uygulama var tam bu uygulamaları listeleyecek iken Open Forum'da Matt Silverman'ın 5 Essential Apps for Your Business’s Facebook Fan Page başlıklı yazısına rastladım. Bu yazıda fan sayfalarında kullanılan uygulamalardan 5 tanesine yer vermiş.

Bu uygulamalar şöyle ;

1. Static FBML for Your Page Sidebar

2. Promotions

3. Social RSS

4. Poll

5. YouTube for Pages

Yukarıda verdiğim uygulamlarına yazı içinde linkler verilmiş ve detaylı anlatılmış yazının linkini tekrar veriyorum.

5 Essential Apps for Your Business’s Facebook Fan Page  Matt Silverman Open Forum için yazmış.

Saygılar.

3 Nisan 2010 Cumartesi

BÖ?


Blog ödülleri 2010 yarışmasına katıldım. Bu çok normal bir şey değil mi? Amaç hangi blogların katıldığını görüp onlara oy vermek. Kayıt olunca hazır kayıt olmuşum ben de yarışmaya dahil olayım dedim. Yoksa kazanmak gibi bir çabam yok. Zaten kayıt ederken blog kategorileri içinde kendime yer bulamadım ve direkt olarak kişisel diyerek geçtim.

Şimdi Bö'yü eleştirmesek olmaz sonuç olarak blogların her işe eleştirel yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. Her blog keşke Bö'yü görse ve eleştirse sanırım böyle bir durumda yarışmayı düzenleyenlerin de bu olay hoşuna gider.

Bö için düşündüklerimi ilk başıma gelen olaydan başlayarak yazmak istemekteyim.

Kategoriler : Her sene artmasına rağmen bu sene kendimi yerleştirecek bir kategori bulamadım. İlk olarak kendimi teknoloji bloglarına konumlandırmak istedim. Biraz düşününce en iyisin kişisel blog olarak konumlandırmak olduğuna karar verdim. Keşke Web 2.0 ve sosyal medya blogları olsaymış diye düşündüm. (Tabii burada asıl sorun web 2.0 ve sosyal medya üzerine yazan çok fazla blog olmaması bu kategori ancak seneye açılır. Hazır sosyal medya patlama yapmaya çalışırken bu sene içinde bu bloglar artacağını düşünüyorum) .  Keşke sinema blogları ve müzik blogları kategorisi olsaydı. Tabii yine kaç tane böyle blog var onları araştırmışlardır ve bu kararlara varmışlardır. Kategoriler hakkında üçüncü ve son eleştirim ; oyun ve eğlence kategorisini ayırsalarmış ve oyun ,mizah, eğlence olarak üç kategori daha eklemiş olsaymışlar..

Sistem İşleyişi: Keşke ilk önce jüri karar verseydi sonra oylama olabilseydi. Şu an olan sistemde en büyük korkum çok iyi içeriğe sahip olan blogların oylamada iyi bir çalışma yapmayıp güme gitmesi(en çok takip edilen blog en iyi blog değildir buna dikkat Türkiye'den bahsediyoruz bir çok blog içeriğinin hakkını göremiyor). Tabi 1800 civarı blogu incelemek çok kolay değil. keşke bunları yapacak zamanları olsaydı.

Ödüller :  Bir çok kişinin dikkatini çeken benimse hiç takılmadığım bir konu oldu ödüller. Eğer Türkiye'de güzel bir blog directory sistemi yoksa bu yarışma bu görevi görüyor olması  yeterli ödül olmasa da olur. Diğer var olan sistemler bu işi layığı ile yerine getiremiyorsa bu yarışma bu işi yapmaya çalışıyor hiç böyle bir görevi olmasa bile. Şunu eklemezsem olmaz yahu biraz daha kuvvetli ödüller beklerdim açıkcası :) (Blogger'ım oğlum ben bedava olmazsa sinemaya bile gitmem (Aç blogger for Dummies kitabının ön sözünden alıntıdır))

Marka İlişkileri : Bu işe ben de biraz takıldım başta açıkcası ama geçen sene katılanları araştırınca marka isimlerini sadece kategori sponsoru olarak kaldığını düşünüyorum Hiç bir marka bir blogger'ın ne yazacağına karar veremez eğer bir markadan gelen bir ödül ile yazacaklarını değiştiriyorsa onun hakkında iyi düşünmem beklenemez. Markaların bu iş içinde olmasına her zaman mesafeli dursam da yapılan işin bir maliyeti var bunu bir kişinin çıkarması düşünülemez. Marka kategoriye sponsor oluyor blogger'a sponsor olmuyor buna dikkat çekmek lazım. Eğer markalar kazanan bloglara bir şeyler yazdıracağını düşünüyorsa kolay gelsin o zaman.
 

Her boku bilen adam Blog dergisinin Bö özel sayısında  " Her sene aynı yüzler aynı tipler aynı bloglar" eleştirisine katılmamak elde değil. Bu eleştiriye şöyle bir ekleme yapmak istiyorum eğer "friendfeed yüzleri" bu yarışmaya  katıldığı blogların linklerini paylaşmaya başlar(bu engellenemez) ve bu kişilerden birisi yine kazanırsa ise bu eleştirilerden bir daha başınızı kaldıramaz BÖ ne yazık ki. Bilmiyorum nasıl olacak bu durum ama bir şekilde engellemeleri(engelden kastım bir sistemle oylama işine ayar çekmeleri) lazım işi. Sms sistemi iyi olmuş fake bombardımanından kurtulmuşlar fakat FF bombardımanından nasıl kurtulacaklar onu göreceğiz.

Şimdi çok biliyorsan sen bir sitem geliştir diyenlere bir sistem önerisi ; Her kullanıcının 25 blogu oylama hakkı olsun. Bu 25 haktan 10 tanesi 3 puan versin , 10 tanesi 2 puan versin , 5 tane 1 puan hakkı olsun ve her kullanıcının oylarının geçerli olması için 25 oy hakkının en az 20 tanesi kullanılması gereksin. Her kullanıcı var olan kategorilerden en az 5 tanesinde 2 blogu oylaması gereksin. Bu sistemle iddiasız üye olan blog yazarların hiç oy vermeden ya da sadece bilinen bloglara oy verip , yarışmayı terk etmeleri engellenir. Hem de sağda solda paylaşılan "beni oylayın" linklerinden diğer bloglar içinde katkı sağlanmış olur. Tamam bu sistem insanları korkutabilir ama gerçekten alakalı olan ve işi bilenleri biraz daha objektif bir oylamaya yönlendirebilir. Bu sistem herkesin "iyi bir birey" olduğu düşünülerek tasarlanmıştır. (tasarlama yazdım ama bildiğin uydurdum)


Bu arada blogumun reklamını Onur Cengiz'e tekrar buradan da teşekkür ediyorum.  

Saygılar.

2 Nisan 2010 Cuma

En iyi 25 facebook oyunu (1 Nisan 2010)

    

  
Burada ilk olarak dikkat çeken Farmville'in artık oyuncu kaybetmeye başlamış olması galiba. İnsanlar Farmville'den sıkılmaya başladı galiba. Halen kayıp ufak olsa da önümüzdeki ay gelen sayılarla bu konuda net bir yorum yapabiliriz.

Bir dikkat çekici değişiklik ise geçen ay olan 7 milyon civarı olan oyuncu artışları.Bu ay böyle büyük değişiklikler yok. Oyunlar eskiden olduğu gibi büyük oyuncu değişkliklerine sahip olmayacak gibi görünüyor.

En fazla oyuncuyu bu at Texas Hold'em Poker kazanmış (2,1 milyon ile) . Galiba kart oyunları insanların ilk göz ağrısı ortam facebook olsa bile.

Funmall'ı bu ay burada görmeyi açıkça bekledim. 20 milyondan bahsedilen Türk nüfusuna ulaşamadı galiba Funmall'cılar.

Yeni gelen 3 oyun var listenin dibindeler. 4 milyon üstü sayılara ulaşan kullanıcı sayıları var ilk etapta bir oyun için iyi rakamlar. Ninja Saga , Country Story , Fish World   bu oyunlar.

En büyük kayıp Birthday Cards uygulamasında 7 milyondan biraz fazla kullanıcısını kaybetmiş.

Listenin Orijinal sahibi Inside Social Games sitesidir

Saygılar.

1 Nisan 2010 Perşembe

Sessiz , abartmadan , eleştirilmeden


Her halde bir şirkete "size sosyal medyada bir iş yapacağız eleştirilmeyeceksiniz" denilse ( elbette eleştirildi bahsettiğim iş ama diğerleri gibi kavgalara varan tartışmalara yol açmadı) etki alanını öğrendikten sonra kimse bu işi yapmayalım demez.

İşte böyle bir işti MyTeb adı altında yapılan "Arthur ve Maltazar" filminin ufak hediyelerinin dağıtıldığı iş. Ben böyle abartılmadan yapılan işleri severim. Sessiz , sakin , gürültü koparmadan hatta haddini bilerek(doğru tanım bu haddini bilmek olsa gerek kimse alınmaz inşallah). Bu yapılan işin belki uzun vadeli etkisi olmayacak ya da belki müşteri sadakati sağlamayacak ama  Teb için iyi bir çevrim içi itibar çalışması oldu. İş yapıldı , ödüller gönderildi , çok eleştiri yapılmadı. Birileri Teb'in google veya sosyal medya araçlarını arama çubuklarına yazdığı zaman bu sessiz , sakin , temiz işin izlerine rastlayacak. Bir blogta yapılan eleştiriye verdikleri cevabı da buraya ekleyerek işin ne kadar ayakları yere basarak ne kadar sakince ve farkındalıkla yaptıklarını göstermek istiyorum.

Büyük rakı adlı blogta yapılan eleştiriyi blogger hesabı açarak cevaplamışlar. Eleştiri yazısı  ve yorumları burada

Böyle yarışmalara katılmıyorum çoğu zaman burada yazarken tarafsızlığımı kaybetmemek için. Katlımışsam bile sadece nasıl işlediğini öğrenmek için katılmışımdır (Lenovo'ya böylelikle katıldım). Lenovo kampanyası da sonuçlansın onun hakkında da bir şeyler yazacağım. O da şimdilik büyük gürültüler koparmadı. Bakalım iş bitsin ödüller yerlerine ulaşsın. O zaman yazı da gelecek. Lenovo için ilk etapta tek yazacağım şey yaptıkları iş öyle çok yapılmamış bir şey değil önceden benzer çalışmalar yapıldı şimdilik oralardan ders alınmış gibi görünüyor.

Bu yazımdan kimse diğer işler kötüdür bu iyidir diye anlamasın benim hoşuma gitti diye yazdım. Her işe iyi olsun diye başlanılır. Yolda ufak kazalar olur bu ufak kazalarda krizi yönetemediğiniz zaman sosyal medyada manşet olursunuz.

Yine söylüyorum bu benim gözüme çarpan bir çalışma oldu yoksa bu işten anladığımı söylemiyorum sadece takip ettiğim sosyal medya araçlarında gözüme sakinliği ve temiz çalışmasıyla çarptı o kadar.

Myteb çalışmasının Friendfeed hesabından işi daha da yakından inceleyebilirsiniz.

Saygılar.

Facebook Sayfası